BİZ LEFKOŞA'NIN “HAYALPERESTLERİ”
Şehirlerimizle ilgili kafamızda bazı tabularımız var.
Bizim ülkemizde olabilecek en iyisinin bu olabileceğini düşündürtüyor bize bu tabular.
Dar kaldırımlar, toprak bırakılmış parklar, yapılaşmış bloklar, sıkışmış trafik, bisiklet güzergahı olmayan yollar, kent parksız şehirler, çöplük haline gelmiş bir dere ve kent insanını mutlu kılmayı başaramamış mekanlar.
Dahası Avrupa’daki, Türkiye’deki veya hemen yanı başımızda olan Güney’deki belediyelerin yaptıklarını ülkemiz için “hayal” olarak nitelendiriyoruz.
Oraya gittiğimizde hayranlıkla tadını çıkardığımız mekanların ve şehirlerin bizim ülkemizde mümkün olmadığına inandırıyoruz kendimizi.
Daha doğrusu “hayal” olduğuna inandırmaya çalışıyoruz. Öncelikle kendimize, ardından etrafımızdaki herkese.
Tabii, bu şehirde “hayallere” inanan insanlar da hala var.
Sadece asfalt dökülmesiyle, çöp toplanmasıyla ve fatura ödemekle şehrin tadını çıkaramayanlar.
Çocuklarının sabahları güvenli bir şekilde bisikletleriyle ilkokula gittiğini görmek isteyen "hayalperest” Lefkoşalılar var mesela.
Hafta sonu şehrin göbeğindeki kent parkına piknik sepetleriyle gitmeyi, yoga yapmayı ve bisiklet sürmeyi "hayal" eden Lefkoşalılar var mesela.
İşine arabası ile gitmek yerine tramvayına binerek gitmeyi tercih ettiği günü sabırla bekleyen “hayalperest” Lefkoşalılar var mesela.
On binlerce üniversite öğrencisinin bu şehrin parklarında sanat etkinlikleri yapmasını, toplu taşıma ile ulaşımını halledebilmesini "hayal eden" Lefkoşalılar var mesela.
Kanlıdere’nin Dereboyu Deresi Projesi ile dönüşmesini, çöplük olmak yerine şehrin yeşil koridoru olmasını “hayal eden” Lefkoşalılar var mesela.
Dereboyu Caddesi’ndeki 5 metrelik kaldırımlarda eşiyle, sevgilisiyle el ele tutuşarak akşamları yürüyebilmeyi hayal eden Lefkoşalılar var mesela.
Surlariçi’ne Girne Kapısı’ndan girip dükkanların ve butik otellerin arasından rahatça yürüyebilmeyi, ardından parke taşlarının dokusu üzerine konulmuş ferforje sandalyelerde kahvesini içebilmeyi "hayal eden" Lefkoşalılar var mesela.
Kendi evine gösterdiği özenin, kapısından çıktığı anda şehre de gösterildiğini hissetmek isteyen "hayalperest” Lefkoşalılar var mesela.
Evet "hayalperest" Lefkoşalılar olarak çok da fazla değiliz belki, ama emin olun ki sayımız dünden daha fazla. Ve yarın daha da fazla olacak.
Çünkü şehirde “hayal” kurmaya cesaret edebilenler biliyorlar: Her şey hayal etmek, vizyonları ortaya koymak ve bu vizyonlar için çalışmakla başlıyor.
Bu vizyonları gerçekleştirmekse inanılanın aksine hayal değil, mümkün.
Bunun için tek ihtiyacımız ise biraz istek, biraz irade ve BOLCA DA VİZYON.