1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Biz nerede yanlış yaptık...
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Biz nerede yanlış yaptık...

A+A-

 

Dün güne Girne bölgesinde yaşanan felaket haberleriyle uyandık. Bütün gün de bölgeden gelen felaket haberlerini takip ettik.

Yağan şiddetli yağmur sularını denize ulaştıracak dereler inşaatlarla kapatıldığı için yollardan ya da engel olan yapıların içinden geçerek denize aktı.

Bu arada yapımı aylarca süren ve yeni tamamlanan Girne-Lefkoşa ana yolu Ciklos mevkiinde sulara kapılarak uçuruma yuvarlanan araç içinde buluna 3 gencin cesedi bulundu, 1 genç ise hala kayıp.

Ülkemiz yakın zamanda böylesine büyük bir felaket yaşamadı. Üstelik aşırı yağış nedeniyle bu büyüklükte bir felaket son dönemlerde yaşanmadı. Dün dayımla yaptığım sohbette hatırladığı en yakın aşırı yağış felaketinin 1952 yılında Afanya (Gaziköy)- Vadili ana yolunda sel sularına kapılan köy otobüsünde bulunan 12 yolcunun ölümü olduğu bilgisini aktardı. Yani bundan tam 66 yıl önce.

Önceki akşam yağan yağmurlar son yılların en şiddetli yağışları idi. Üstelik kaç günden bu yana bölgede yağmur yağdığı için göletler dolmuş, toprak doymuştu.

Bu şiddette yağan yağmuru karşılayacak başka araçlar olmadığı için de sular anayollardan ya da önündeki engelleri kendi yöntemi ile kaldırarak kapatılan dere yataklarından aktı.

Memlekette herkes her konuda uzman olduğu için özellikle sosyal medyada dün herkes herkesi suçladı. Kimisi “gelmiş, geçmiş bütün hükümetleri ve bakanları suçladı” kimileri de “bugüne kadar dere yataklarına inşaat izni veren herkes yargılanmalıdır” dedi.

Başkaları “hepimiz suçluyuz doğayı mahfettik” dedi. Diğer bazıları da “bu memlekette mimar, mühendis, şehir plancısı yok” diyerek suçu onlara yükledi.

Planlı ve sürdürülebilir gelişme bütün dünyada esas alınan gelişme yöntemidir. İnsanoğlu var olduğu günden bu yana doğayı kendi istediği biçimde değiştirerek yaşamını sürdürüyor.

Önceleri bu doğal barınak olan ağaç kovukları, mağara gibi barınaklardan ilkel konutlara geçilmesi ile yerleşik yaşama geçildi. Bu arada önceleri doğadan toplanarak yenen bitki ve meyveler bu alanlarda üretilerek sağlanmaya başlandı. Avlanarak elde edilen et ürünü bu hayvanları besleyerek elde edilmeye başlandı.

Bu gelişme giderek ihtiyaçtan fazlasının üretilmesiyle ticareti geliştirdi. Böylece insanoğlu hep daha iyiyi, daha güzeli aramaya başladı. Yıllar geçtikçe bu bitmek bilmez arayış insanoğlunun kendisi ile birlikte bütün canlı yaşamı tehlikeye attığı “doğayı kendi bencil çıkarları uğruna değiştirme hevesi” ile yeni bir aşamaya taşındı.

Bu da giderek doğayı değiştirmek yerine doğayı mahfetmek olarak öne çıktı. Daha çok üretim, daha çok tüketim körüklendi. Böylece doğa yok edildi, iklim değişikliği ve küresel ısınma neticesinde öngörülebilir yağmur, fırtına ve benzeri doğa olayları da yerini öngörülemeyen felaketlere bıraktı.

Kıbrıs’ta kaç günden bu yana süren ve önceki akşam şiddetini artıran yağmur ve fırtına işte bu iklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkisiyle oluştu.

Tamam biz “planlı ve sürdürülebilir gelişme” yerine “ben yaparım olur” anlayışıyla vahşi bir gelişme yöntemi seçtik. Şehirleri ve köyleri bu anlayışla her yere, her köşeye, her dereye beton dikerek geliştirdiğimizi sanıyoruz.

Belki küresel ısınma sonucu yağan bu şiddetli yağmurlar şehir ve köyleri planlı geliştirebilseydik de yine hasara yol açacaktı. Ama bugünkü kadar büyük bir felaket yaşamayacaktık.

Ülkemizin en hızlı büyüyen Girne’yi ve Girne bölgesini plansız gelişmeye mahkum eden herkes bu felaketin suçlusudur.

Ama en önemlisi bugünden sonra bu yaşadığımız felaket geçince yine eskiye dönerek bildiğimiz usul gelişmeye devam edenler ve her köşeye bina dikme izni verecek olanlardan hesap sorulacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.

Sosyal medyada ahkam kesen bazıları da “Güney Lefkoşa’da da bazı evleri ve Rum Meclis binasını su bastı” haberlerini yayarak teselli bulmaya çalışıyorlar.

Son olarak Mağusa, İskele ve Yeni Boğaziçi emirnamesine karşı çıkarak “bırakınız yapalım” diyen rant meraklılarına bir çift lafım var. Girne’de yaşananlara bakarak bu ısrarınızdan vazgeçin. Plansız gelişme Bir yerleşim birimi için intihar demektir. Planlı gelişme ise bu felaketlerin yaşanmadan, yaşansa bile etkisinin sınırlı olacağı coğrafya demektir. 

   

Bu yazı toplam 1973 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar