1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. BİZDE OLUR MU?
BİZDE OLUR MU?

BİZDE OLUR MU?

Maden, Metalurji, Jeoloji, Jeofizik ve Petrol Mühendisleri Odası (MMJJPMO), bir doğa olayı olan depremin uygulanan politikalar nedeniyle afete dönüşmesine izin vermemek gerektiğini belirterek “Afet Tüzüğü ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar İçi

A+A-

 

 

 

Maden, Metalurji, Jeoloji, Jeofizik ve Petrol Mühendisleri Odası (MMJJPMO), bir doğa olayı olan depremin uygulanan politikalar nedeniyle afete dönüşmesine izin vermemek gerektiğini belirterek “Afet Tüzüğü ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar İçin Tüzüğümüz’ün olmadığı gerçeği acı olarak önümüzde durmaktadır” dedi.

 

Oda Başkanı Yrd. Doç Dr. Ertan Akün yazılı açıklamasında, “Tüzükler için Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na görev düştüğünü” ifade ederek Tüzük çalışmalarına katkı koymaya hazır olduklarını da yineledi.

 

Akün, Van’da Pazar gün meydana gelen depremde can kaybından duyduğu üzüntüyü dile getirerek ölen insanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar dileyerek acılarını paylaştıklarını belirtti.

 

“KIBRIS’IN DA DEPREM KUŞAĞINDA OLDUĞUNU UNUTMAMAK GEREKİR”

 

Ülkenin de deprem kuşağı içerisinde olduğunu unutmamak gerektiğini ifade eden Akün, “Kıbrıs, Dünya’daki depremlerin yaklaşık %15’inin meydana geldiği Alp – Himalaya deprem kuşağında yer alır. Kıbrıs’taki depremlerin oluşmasına yol açtığı düşünülen “Kıbrıs Yayı” Kıbrıs’ın yer aldığı bölgede, Afrika ile Avrasya Litosferik Levhaları arasındaki tektonik sınırı oluşturmaktadır. Bu “Yay” Kıbrıs’ın batı ve güneyinde deniz içerisinde yer alır. Depremlerin pek çoğunun bu yay üzerinde ortaya çıkması bu yay boyunca tektonik hareketlerin oluştuğunu ve bunun da depremlere yol açtığını göstermektedir” dedi.

 

Tarihsel kaynaklar ve arkeolojik bulguların, geçmişte oluşan şiddetli depremlerin Kıbrıs’ı sarstığını ve çok sayıda deprem sonucunda şehirlerin tahrip olduğunu gösterdiğini anımsatan Akün, Kıbrıs’a komşu ülkelerdeki deprem kayıt istasyonlarının devreye girdiği 1896 yılından beri Kıbrıs’ı da içine alan bölgedeki depremler hakkında bilgilerin kaydedilmeye başlandığını; 1980 yılı ortalarından itibaren Adanın gerek güneyinde gerekse kuzeyinde kurulan deprem kayıt istasyonlarıyla Kıbrıs’ın depremselliği hakkında daha doğru bilgilerin elde edilmesinin mümkün olduğunu kaydetti.

 

Akün, 1896 – 2011 yılları arasındaki dönemde, deprem odaklarının Kıbrıs üzerine karşılık geldiği çok fazla deprem meydana geldiği ve bu depremlerin adanın belli bölgeler yanında çevre ülkelerde de hissedildiğini; bu depremlerden 14 tanesinin hasara yol açtığı ve meydana gelen depremler yaralananlar olduğu; bu depremlerden en şiddetli olanlarının 1941, 1953, 1995,1996 ve 1999 yıllarında meydana gelen depremler olduğunu anımsattı.

 

Kıbrıs’ın sismik yönden hareketli bir bölgede yer aldığından bütün adanın depremden etkilenebilecek konumda olduğunu ancak Kıbrıs‘ın depremler yönünden en aktif kesiminin Baf’tan Limasol’a oradan da Larnaka ve Mağusa’ya uzanan kıyı şeridi olduğunu belirten Akün, şunları kaydetti:

 

AFET TÜZÜĞÜ YOK

 

Deprem ötelenebilir bir sorun değildir. Bir doğa olayı olan depremin uygulanan politikalar nedeniyle afete dönüşmesine izin vermemeliyiz. Ülkemizde ise daha işin en başında olduğumuz çok net söylenebilir. Afet Tüzüğü ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar İçin Tüzüğümüzün olmadığı gerçeği acı olarak önümüzde durmaktadır. Tüzükler için Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığına görev düşmektedir. Tüzük çalışmalarına katkı koymaya hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiriz. Odamız bu bağlamda üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışarak zemin etüt rapor formatlarını hazırlamıştır. İnanıyoruz ki, inşaat projelerinin statik hesaplarına bilgi oluşturacak, zemin etütleri deprem ile oluşması muhtemel can ve mal kayıpların minimum düzeye indirebilecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1336 defa okunmuştur