BİZE GEREKLİ Mİ?!
“Kuantum Beyin: Bilinç-Beyin Sorununa Yeni Bilimsel Yaklaşım” adlı eserinde,
Dr. Sultan Tarlacı, medeniyet tarihi ile ilgili alttaki konulara değinmektedir:
“Fransız tarihçi Emile Brehier, ilk Yunan filozoflarının/felsefecilerin “gerçekte bir şey icat etmek zorunda kalmadıklarını”, Mezopotamyalılara ait “yaratılış” efsaneleri gibi metinleri kopyaladıklarını söyler ve Yunan medeniyetinin kökeninde Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinin olduğunu belirtir.
Farabi de, “Medeniyet eskiden Irak halkı olan Kildanilerde ortaya çıkmış; oradan Mısır halkına ulaşmış; sonradan Yunanlılara, onlardan da Süryanilere geçmiş ve böylece Araplara ulaşmıştır” tespitini yapar.
Bertrand Russel ise, “Tarihte Yunan uygarlığının birdenbire doğuşunu açıklamak kadar güç̧ ve şaşırtıcı bir iş yoktur” demektedir.”
Bir Anadolu filozofu olan Thales, Sokrates öncesi dönemde yaşamıştır.
Bugün bize aktarılan Thales’in, kendine ait olan herhangi bir birincil kaynak yoktur!
Bilgilerimiz, Thales’in ardından gelenlerin aktardıklarıdır...
Örneğin Aristoteles, “De Anima” adlı eserinde, maddenin canlı gibi bir yapıda olduğunu aktaran önemli filozofun Thales olduğunu söyler!
Thales’e mal edilen daha birçok önemli buluş vardır. Örneğin;
Mısır piramitlerinin yüksekliklerini Thales bağıntıları diye bilinen bağıntıları kullanarak ölçmüştür.
Bunu yaparken, hem geometrik bağıntı ve teoremlerinden yararlanmış, hem de
“insanın gölgesinin boyuna eşit olduğu bir anda piramidin gölgesinin de boyuna eşit olacağı" şeklinde pratik bir akıl yürütme yapmıştır.
Biliyoruz ki, “bilgelik” kavramı,
tanımı gereği teori ve pratiğin el ele kol kola yürüdüğü bir alandır.
Ayrıca, Filozof sözcüğünün Latince karşılığı olan Philosophia sözcüğünün anlamının da, “bilgeliğe duyulan aşk” olduğunu belirtmek gerekir.
“Yunan mucizesi: Thales–Bilim ve Felsefenin Doğuşu” adlı Kasım 2018’de yayımlanan eserinde, Arto Tezel aşağıdaki konulardan bahsediyor:
"Thales Tanrıların dışında insanların da bilebileceği bazı gerçeklerin olduğunu, Mısır’a gerçekleştirdiği bir ziyaretinde fark eder...
Mısır’da hem piramitlerin inşasında,
hem de Nil Nehri’nin yıllık mutad sellerinin ardından taşkın ovası içindeki tarlaların kadastrolarının baştan yapılması esnasında,
Mısırlı ustalar bazı basit geometrik ilişkileri kullanıyorlardı.
Bu bilgi,
Thales’e gelene kadar, hiçbir zaman düzenli bir bilimsel teorem haline getirilmemiş,
sadece belirli bir amaç doğrultusunda ustadan çırağa geçen pratik bir bilgi olmuştu.
Thales, bu bilgiyi ilk defa düzenli bir teorem haline getiren kişi olmuştur.
Bu, insanlık tarihinde inanılmaz bir sıçramadır;
Tanrılardan bağımsız, akıl yürüterek “doğru”ya ulaşılabileceği görülmüştür!
Özet olarak;
Thales, felsefe bakımından alemi açıklamaya çalışan ilk düşünürlerden biridir.
Yani, sorunların değil çözümün bir parçası olmayı seçen bir filozof.
Peki!
Bize bir “Siyaset Felsefesi” gerekli mi?
Siyaset Felsefesi:
Siyasi iktidarın oluşumunu, kaynağını kullanılış biçimini, yarının yaşanılan durumdan daha iyi bir durum olup olmayacağını ele alan bilgi/bilim dalıdır.
Kişiler, etraflarında oluşan koşullardan yola çıkarak, sorular sorup cevaplar arar!
Devlet, hükümet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşrutiyet, haklar, hukuk, vb. konularda aşağıda bazı örnekleri verilen önemli sorular:
İktidar kaynağını nereden alır?
Meşrutiyetin ölçütü nedir?
Egemenliğin kullanılış biçimi nedir?
Bireyin temel hakları nelerdir?
Bürokrasinin işlevi ve geleceği nedir?
Sivil toplum ne anlama gelir?
Peki!
Felsefenin sonuca ulaşamaması, sorulan sorulara kesin cevaplar bulunamaması onu gereksiz yapar mı?
Yoksa,
“biz zaten bu soruların cevaplarını biliyoruz!”,
“Felsefe bize çok şey katamaz!” diye mi düşünürüz?
Dogmatik düşünceler, herkesin anlaşabildiği ortak bir dil değil midir?!
Olması gerekenle olan arasında durup düşünmemize ne gerek var o zaman?!