“Bize Konuşma, Bizimle Konuş” …
Başlıktaki söz CTP Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’a aittir; içerdiği kavram ve vermek istediği mesaj aslında son dönemlerde Türkiye ile yaşanmakta olan iletişim ve ilişki sorunlarının nedenini ve çözümünü ifade etmektedir.
Türkiye iç siyasetindeki konuşmaları izlemek artık eziyet gibi oluyor; siyasetçiler birbirini hainlikle suçluyor, kim daha usturuplu suçlarsa sanki başı göğe erecekmiş gibi konuşuyor. Hele Bahçeli’nin, muhaliflerine karşı, kendince büyük laflar ettikten sonra sağ kolunu dirseğinden kırıp havaya bir sallaması var ki, sanırsınız karşı tarafı tuşa getirmiş… El havada, söz havada; siyasete güven yerlerde… Sözlerin içeriğinin özeti çoğu zaman hainlik suçlamasının edebiyatı ile süslenmiş “laga-luga”. T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan ana muhalefet liderine “Bay Kemal” diye hitap ediyor, verip veriştiriyor; içerik mi? Verip veriştiriyor işte, o kadar… Belli ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sigortaları atmış, o da Erdoğan’a hitaben “Bundan sonra sana Sayın Erdoğan diye hitap etmeyeceğim” dedi… AKP kuruluşundan sonra seçimlere ilk girdiği zaman meydan mitinglerinde Tanju Çiller de AKP lideri için horlayıcı tarz ve mimikle “Tayyip” deyip duruyordu, hatta “Tayyyyiiip” diye yüksek tonla saldırıyordu… Türkiye’de siyasiler uzun zamandan beridir birbirine konuşuyor, bu tarzda ve böyle konuşuyor; birbirleri ile konuşmuyorlar ama… Sonuç? Siyasetin ve hayatın her yolunda kırık-dökük ilerleyen bir Türkiye. Birbiri ile konuşamayanların meclisinde geçenlerde yumruklar konuştu; ne idi olacağı?!
Türkiye siyaseti aynı tarzı Kıbrıs Türk siyasilerine karşı da kullanıyor. Kıbrıslı Türklere konuşuyor, örneğin “Türkiye’de ne varsa KKTC’de de olacak” diyor. Sormuş mu Kıbrıslı Türklere bu konuda ne der diye? Hayır, sormamış çünkü o konuşan taraftır, Kıbrıslı Türkler de dinlemesi gereken taraf… Sorarsa, Kıbrıslı Türklerle konuşmuş olacak, diyaloğa girecek; ne münasebet, kim ki Kıbrıslı Türkler, kaç kişiler zaten, hem daha yavru onlar… Ama aslında şuur altında bir endişe ve hatta korku var; Kıbrıslı Türklerle konuşursa, böyle bir iletişimden sonra fikri kabul görmeyebilir, arzu ettiği sonucu alamayabilir… Biliyor ki, zekâ düzeyi ülke nüfusu veya coğrafya büyüklüğü ile orantılı değildir. Onun için Türkiye Kıbrıslı Türklere konuşuyor…
Türkiye’nin bu tarz ve stratejisinin kolaylaştırıcısı da Kıbrıs Türk sağ siyaseti… Siyaset diye bildikleri “Anavatan” girizgahları ile milliyetçi şoven ama içeriksiz ve hatta laubalilik düzeyinde konuşmak ve böylece Türkiye’den aldıkları parayı istedikleri gibi dağıtmak… O kadar güzel laflardan sonra, Türkiye tarafı da utancından paraların nereye harcandığını sormaya utanıyor diyelim mesela… Ve böylece Türkiye’nin konuştuğu Kıbrıslı Türklerin sağ siyaseti kurduğu ‘Anavatancılık sektörü’ ile menfaat toplayı, menfaat dağıtmaya ve seçimlerde de oy toplamaya devam…
Sol siyaset?! “Fikrim var, şu mali ekonomik protokole yönelik önerilerim var ve hatta protokolü ben hazırladım, sizinle konuşalım, son şeklini verelim” diyor Türkiye’ye; yani “birlikte, konuşalım” diyor, yani “Birbirimizin yüzüne bakıp konuşmayalım, birbirimizle karşılıklı konuşalım” diyor. Türkiye hâkim siyaseti bu tarzı sevmedi, seveceği de yok; sevmese de olur… Ama bu tarza Türkiye tarafı muhtaçtır… Daha nereye kadar Kıbrıslı Türklere konuşacak?! Akıncı’nın sigortaları attı… CTP lideri sigortasını diplomatik dille tutuyor ama “Türkiye bize konuşmasın, bizimle konuşsun; biz Türkiye’ye konuşmayalım, Türkiye ile konuşalım” dediğinde olması gereken iletişim tarzının niteliğini diplomatik şekilde ortaya koymuştur.
Türkiye iç siyasetinde birbiri ile konuşamayanların mecliste yumruklaşma aşamasına gelmesinin bir şeklinin, Türkiye siyasetinin Kıbrıs Türk siyasetine konuşması alışkanlığını sürdürmesi halinde, taraflar arasında da yaşanması muktedirdir. Ne olabilir? Elbette taraflar yumruklaşacak değildir ama Kıbrıs Türk siyaseti, Türkiye siyasetine konuşarak “Güç bizdedir, biz olmasak Türkiye ne Kıbrıs’ta ne de Doğu Akdeniz’de hiçbir hak iddia edemez, hiç bir çıkarını elde edemez” diyebilir; zaten Kıbrıs Türk siyaseti değil ama Kıbrıs Türk halkı bunu daha önce karnından söylerdi, şimdi mırıldanmaya başladı… İki taraf arasındaki ilişkiler bu aşamaya gelmemelidir ve bunun tılsımı da Erhürman’ın dediği gibi “Türkiye bize konuşmamalı, bizimle konuşmalı; biz Türkiye’ye konuşmamalıyız, Türkiye ile konuşmalıyız”.
Bu düstur, Kıbrıs Türk siyasetine egemen olursa, Kıbrıs Türk siyaseti ile Türkiye siyaseti arasındaki kırılgan yapı ortadan kalkar, sürdürülebilir ilişki oluşur…