1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Bize ne kaldı?
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Bize ne kaldı?

A+A-

 

Sıradan yurttaş ekonomisini ele almaya devam ediyoruz.
Bir süredir memleketteki “yoksullaşmanın” ya da “fakirleşmenin” kimleri etkilediğini konuşuyoruz.Ya da kimleri etkileyeceğini.
Dün bir sohbet toplantısında kısaca “ekonomi” konusu açıldı.
Ortamda yaşını almış, 40'lı-50'li yaşlarda olanlar da vardı.
30'lu yaşlarda olanlar da…
Yani birkaç kuşak bir arada…
Konu “devletten maaş çekme” meselesine geldi.
Yaşları bizden (30'dan) büyük olanların, yani 40'lı-50'li yaşlarda olanların TÜMÜNÜN eşlerinin kamudan maaş çektiği söylendi.
Bizlerin, yani 30'lu yaşlarda olanların ise HİÇBİRİNİN ne kendisi ne de eşi kamudan maaş çekiyordu.

İlginç değil mi?
Niye böyle diye durdum düşündüm.
Bizim kuşak, yani şimdilerde 30'lu yaşlarında olanlar niye kamu kaynaklarına uzak?
                    
***

En başa dönelim…
Savaştan çıkanların kuşağı bir dönemi “ganimet dönemi” olarak geçirdi.
Arsalar, evler, vesaire vesaire…
Mücahit puanları, eşdeğerler, onlar şunlar…

Detaylarını biliyorsunuz.
Bir kuşak böyle idare etti, yıllarını geçirdi, kimileri zenginleşti.
Ondan sonra gelen kuşak da Türkiye'deki Özal, Kıbrıs'taki Denktaş-UBP dönemine denk geldi.
Üretimi bıraktı, kamuya girdi, öğretmen oldu, kamu kurumlarına bir şekil kapağı attı, eve “kamu maaşı” girmesini sağladı.
Peki sona kalan kuşağa ne kaldı?
Şimdilerde 30'larında olanlara?
Düşük kamu maaşları çekici değil…
Zaten kamuya girmek de bir bela…
Eskisi kadar kolay değil. Girsen de maaşı iyi değil…  Geriye özel sektörde çalışmak kaldı. Evet, eskiler, yani evlerine kamu maaşı girenler bir şekil kendilerini geleceklerini, emekliliklerini garantiye alanlar bu genç kuşağın halinden anlayamazlar.
30'larında olan bu genç kuşak şimdi evlendi, çocukları da oldu.
Ama özel sektörün düşük maaşlarından kendini kurtaramadı.
Üstelik sağlığı, eğitimi de parayla satın almak da zorunda bu kuşak.
Zira devlet okulları eski okullar değil…
Oradan buradan keserek evladını özel okula da verdi.
Hastaneye girmek imkansız, sağlığını da parayla satın almaya başladı. Peki ne yapmak zorunda 30'lu yaşlarında olan bu kuşak?
Neneye, dedeye, anneye, babaya el açmak zorunda…
Çünkü para annede, babada, nenede, dedede…
Zira bu rejim gençlerine iyi para vermiyor.
Tek çare de anneye-babaya el açmak kalıyor.
Annede yenen yemekler…
Kaynanada yanan mangallar…
Dedenin verdiği harçlıklar…
Neneye havale edilen telefon faturaları…
Ve dahası…
Hepsinin tek nedeni ülkedeki ücret politikası…
Artık eskisi kadar para yok.
Olanı da 'eskiler'  alıyor.
Eskiler de yenilere vermek durumunda…
Böylesi bir kısır döngü.
                        
***

Peki ne olacak bundan sonra?
30'lu yaşlarındaki kuşak, anneden-babadan aldığı destekle bir şekil geçinecek.
Peki, 30'larındakinin çocukları?
İşte onlar gerçek 'fakirlikle' tanışacak.
Çünkü anasının-babasının kendisinden sonraki kuşağa aktaracak hiçbir şeyi kalmayacak.
Ancak günü geçirecek hepsi bu…
Yani gerçek yoksullaşmayı şimdinin çocukları yaşayacak.
Eğer bir devrim olmazsa, Kıbrıs sorunu çözülmezse, bu şartlar sürecekse, yani radikal bir değişiklik yaşanmazsa gidişat bunu işaret ediyor.
Ekonomik durum bundan ibaret.

------------------------------------------------------------------
 

Ne alaka!

İnsanımız da bir tuhaf!.. Elektrik Kurumu’nun özelleştirilmesi tartışması bir yana dursun ama tepkilerin de bir mantığı olmalı... Önceki sabah elektrik kesildi. Hop, sosyal medyada yorum yorum üstüne: “Elektrik Kurumu özelleştirilsin da kurtulalım”...  Allah Allah, kesintinin nedeni ÖZEL ŞİRKET AKSA’ya ait santralin devre dışı kalması. Al sana özel! Al sana kesinti! Ne alakası varsa!

----------------------------------------------------------------------
 

Müzakerecilerin müzakeresi  (!)

Kıbrıslı liderler dünkü müzakerede “müzakerecilerin müzakeresini teyit” etmiş… Yani gözden geçirmiş.  Bu müzakere süreci bir çeşit “dolaylı görüşmelere” döndü sanki… Ya da müzakerecilerin müzakeresine… Liderler de 'teyit' makamı.  “Bugünkü müzakerede, müzakerecilerin müzakere ettiği konuları müzakere ettik”
Tuhaf değil mi?

Bu yazı toplam 2125 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar