1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. Bize “Tecrübesizlik” Lazım
Onur Olguner

Onur Olguner

Bize “Tecrübesizlik” Lazım

A+A-


Değişim kelimesi bir süredir siyasetin en popüler söylemlerinden biri haline gelmiştir. Popüler bir söylemdir çünkü yıllardır statükonun kemikleştiği ve teamüllerin yasalardan daha çok uygulandığı ülkemizde halkın samimiyetle arzuladığı bir özlemdir.

Fakat değişimin kendisi söylemlerimizde bu kadar mevcutken, aynı değişim hayatımızda pek yer bulamaz. Ve bunun en büyük sebeplerinden biri de aslında statükoya hepimiz karşı olduğumuz halde, çoğumuzun değişim adımları atmada başarılı olamamamızdandır.

Statükonun algımızda yer edişi ise arseniğin vücutta yavaş yavaş birikmesiyle büyük benzerlik gösterir. Gün ve gün kabullendiğimiz teamüller her tecrübede vücudumuzda birikir. Ve bu birikim artıkça, bizleri fark ettirmeden isyan ettiğimiz yanlışları savunur hale getirir.

Küçük kabullenişlerdir bu tecrübeler. Önceden değiştirmek için çabaladığımız bu yanlışlar, her tecrübe ile daha da sağlam yer eder benliğimizde. Normalleşir ve normalleştikçe de bizler için doğrusunu savunmak daha da zor olur.

Değişimi arzularken aslında bizlerin amacı statükoyu kırmak. Ve bu statükoyu kırmak içinse bizim yanlışları normalleştirmemiş, değiştirme şevki kırılmamış ve ülke gerçekleriyle yoğrulmamış “tecrübesizliğe” ihtiyacımız var.

Tecrübesizlik ise, sanılanın aksine sistemin içine yeni girmekle ölçülmüyor. Aslında sistemde mücadele edip de yıllar içinde teamüllere boyun eğmemiş olmak ‘tecrübesiz’lik. Statükoya taviz verme tecrübesini yaşamamış olmak.

Bizim mecliste nisap sağlanamamasını sindiremeyecek, oturuma katılmayan milletvekillerini kabullenemeyecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ikinci iş yapan doktorlara, vekillere, kamu çalışanlarına karşı çıkmaktan çekinmeyecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ‘bu kadar araba bu küçücük topluma fazla’ diyerek toplu taşıma talep edecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var …

Bizim ‘engelliler eşit dolaşım hakkına bugünden sahip olmalı, kamu kullanımına açık her mekan engellilerin kullanımına tam anlamıyla uygun hale getirilmeli. Getirmeyen yerler ise zorlanmalı’ diye isyan edecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ‘devlet yasalara uymadığında kolayca dava edilebilmeli, uymayan kurumlara hızlı yaptırımlar uygulanabilmeli ve devletin kendisi dahi yasalar karşısında hesap verebilmeli’ diyecek toy tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ‘sendikacılık sadece çalışanın değil, aynı zamanda ilgili kurumun da hakkını koruma sorumluluğunda olmalı’ diyecek kadar acemi tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ‘eğitim ve sağlık sistemimiz bu şekilde çalışmıyor, halka hizmet öncelikli olacak şekilde kökten revizyona gidilmeli’ diyebilecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim ‘mazot yakarak elektrik üretmek ilkelliktir, yenilenebilir enerji hesaba katılmadan enerji yönetimi olmaz, olamaz’ diye haykırabilecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var.

Bizim şehirlerarası yol üzerine çizilen bir yaya geçidinde ölüm gerçekleştiğinde bunun ‘cehalet’ olduğunu söyleyebilecek, ilgili müdürün ve ilgili bakanın yargılanmasını talep edebilecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim kentsel soluk alanlarının, yeşil parkların, meydanların ve kent ormanlarının eksikliğini öncelik edinecek tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim bu ülkede çocukların ilkokula bisikletle gidebileceği kadar güvenli bisiklet yolları istemeye çekinmeyecek hayalperest tecrübesizliğe ihtiyacımız var…

Bizim bu doğrular uğruna gecesinden, gündüzünden, işinden ve özel hayatından feragat etmeden kaçınmayacak tecrübesizliğe ihtiyacımız var...

Bizim aslında bu ülkede değişimi yapabilmek için bu sistem içinde tecrübelenmiş, gelişmiş ve sisteme ayak uydurmaya ihtiyacımız yok. Tam aksine, değişim için ihtiyaç duyduğumuz şey tecrübe değil, “tecrübesizlik”tir.

 

Bu yazı toplam 2250 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar