“Bize tek kalan Bedelyan'nın aşıladığı klasik müzik aşkı ve Mendelssohn'nun E Minor keman konçertosu oldu…”
Kıbrıs’ın müzik üstadı Vahan Bedelyan’ın keman dersi vermiş olduğu Kıbrıslıtürk öğrencilerini bulmaya çalıştık, onlardan hatıralarını yazmalarını veya bize anlatmalarını istedik. Dr. İbrahim Cahit Arkut, şöyle anlatıyor Vahan Bedelyan’dan hatırladıklarını:
“Yıl 1959 veya 1960, pek iyi hatırlamıyorum fakat mevsimlerden yaz, babam akşam üzeri eve yepyeni iki kemanla gelir. Ben ve ikiz kardeşim bu hediyelere doğrusu pek de sevinmedik. Kemanların alınmasının gayesi çok açıktı. Okul (Atatürk İlkokulu ve Bayraktar Ortaokulu) korolarının faaliyetlerinde bulunan bizleri Hisaraltı’nda (Taksim sahasında) bir tutku halinde olan futbol oynamaktan biraz olsun uzaklaştırmak.
Hemen mahalemizde keman dersi veren komşularımızdan Rafet Bey’e götürüldük. Rafet Bey'in evi hisar üzerinde Tanzimat Sokağı ile Zahra Sokağı’nın kesiştiği yerdeki tarihi çeşmenin yanındaki iki katlı bina idi (Çetinkaya kulübüne dönülen köşe). Rafet Bey'in esas işinin ne olduğunu bilmiyorduk fakat haftalık radyo tiyatrosundaki oyunlarda aldığı rollerden kendisine büyük saygımız vardı. Böylece keman derslerine Rafet Bey’de başlamış, 7-8 ay geçmeden Rafet Bey'in Kıbrıs Cumhuriyet'nin Ankara Büyükelçiliği’ne diplomat olarak atanması dolayısıyle ve kendisinin girişimi ile Ledra Palace trafik ışıkları, TC Büyükelçiliği kaşısında köşedeki bahçeli büyük iki katlı evin üst katında oturan keman hocası Bedelyan’a transfer olmuştuk. Bu arada keman çalmada ilerlemiş ve okul orkestrası ile bir iki defa Kıbrıs Radyosu’nda ve yeni kurulan TV'de konserlerde çalmıştık.
Bedelyan'dan haftada bir veya iki kez 40-45 dakikalık ders alıyorduk. Evinin hemen girişindeki soldaki oda keman derslerine ayrılmıştı. Kendisini bize ders verdiği sürece (iki yıl) hiçbir zaman kravatsız ve yeleksiz hatırlamıyorum. Benim ve kardeşimin keman çalmadaki yeteneğimizi gördükçe bize devamlı Çetinkaya bahçesindeki tenis kortta tenis ve hisaraltında top oynamaktan vazgeçmemiz gerektiğini her fırsatta söylüyordu. Ne de olsa her gün sabahleyin bisikleti ile Ermeni mahallesindeki işine (Ermeni kilise korosu şefliği?) giderken biz haylaz öğrencilerini oyun oynarken görüyordu. Bizi kemana daha fazla bağlamak için keman öğretmenliğinin bir çeşit hamallık olduğunu, esas hedefin keman virtiözu olmak olduğunu ve kendisini öğretmenliğe hayat şartlarının sürüklediğini söyler ve Lonrda senfoni orkestrasında kemanist olan oğlunu bize misal gösterirdi. Kendisinden keman dersi aldığımız sürenin ilk yılı dolmadan, bir gece önümüze yeni parçalar koymuş ve bize kendisi ile beraber çalmamız için bizi denemişti. Bizi başarılı bulunca da bize bu parçaların o yılki Royal School of Music (London) okulunun 5. Grade (Higher) sınav soruları olduğunu söylemişti. Gerçekten bir iki ay çalışma ile keman çalmaya başladığımız birinci senesinin sonunda bizi o sınava yazdırmıştı. Sınav günü gelen tombul yaşlı ingiliz bize önce piyanoda notaları çalarak sorular sormuş daha sonra da sınav parçalarını çalmamızı istemişti. Ben ve kardeşim bu sınavı çok yüksek olmayan bir notla ilk seferde sınavı verdiğimiz zaman Bedelyan çok sevinmiş ve heyecanlanmıştı. Tek hatırladığım bize Royal School of Music'in keman sınavlarında final sınavı için sadece iki sınavımızın kalmış olduğunu söylemeşti. Daha sonra patlak veren 1963 olayları ve bizlerin yüksek tahsili bizi kemandan uzaklaştırdı ve bir daha da kemanla bir araya getirmedi. Bize tek kalan Bedelyan'nın aşıladığı klasik müzik aşkı ve aklımdan hiç çıkmayan annemin bize o zamanlar Londra'dan getirdiği Yehudi Menuhin tarafından icra edilen Mendelssohn'nun E Minor keman konçertosu….”