Bize Yaşatılan Onca Şey…
Bize Yaşatılan Onca Şey…
Neriman Cahit
‘Şeher’e, okumak için getirildiğim sekiz yaşındaki çocukluğumu düşündükçe daha bir dikkat kesiliyorum… Anılar, İnsan Bilinci – Yurt Bilinci…
Ve, hep efendiler!!!
Önce: İngiliz – Rum… Sonrası ise bizimkiler… Bize yaşatılan onca aykırılık…
Toprağımız hep acılı… Lânetli…
***
• Ta, çocukluğumdan beri ruhum hep huzursuz… Hâlâ arıyorum… Neyi mi? aslında, tam olarak bilmiyor, tarif edemiyorum… Ama, duyumsuyorum…
• Ben Türküm ama Kıbrıslıtürküm…
Bu duygunun aşılmasını - darazlanmasını istemiyorum…
Türkçe’yi çok seviyorum… Sözcüklerle oynamayı…
Ve… Yalnızlığı da… Çok şey veriyor bana yalnızlık…
***
• “Şiirini öne çıkarmıyorsun…” deniyor. Aslında, şiirimi değil, hiçbir yönümü öne çıkarmaya uğraşmadım… Uğraşmıyorum da…
***
• Şiir Benim: Kavgam, sevdam, yakınlığım, yalnızlığım, çoğulluğum, öfkem, başkaldırım, sınırsızlığım, kendi içime sığmazlığım…
Umursamazlıklarım, boyun eğmeyişlerim, gözyaşımı içime akıtışım…
Bilmiyorum ama nedense ‘Şiir’ benim yaşamda bir yoldaşım…
Bir borcum galiba…
Köyüme, insanıma, yurduma… Hâlâ, ödeyemediğim bir borç…
• Çok mu yaşadım yoksa hiç mi yaşamadım bilemiyorum…
Yine de, bazı gerçekler var bu yaşanmışlıkta: Hiçbir şey, bir başkasıyla aynı frekansta asla paylaşılamıyor…
• Bugün, ‘Toplumsal Yapımıza’ baktığımız zaman, hiç de ‘iç açıcı’ değil… Değer yargılarımız sürekli kayıyor… Onların yerine, bir şeyler koyamıyoruz…
Düşünen, duyan, bir şeyleri değiştirmek isteyenlerin üzerindeki baskı: ‘DAYANILIR GİBİ DEĞİL’…
Bu konuda, kendimi de düşünüyorum…
Ama ne yazık ki, bir an olsun durup da, kendimi yoklamaya, hesaplaşmaya pek ZAMANIM OLMADI…
Hep koştum… Geç kalmaktan korkan bir tren gibi…
• İYİ Kİ… SAYILARI AZ DA OLSA… DÜNYALARA DEĞEN DOSTLARIM VAR…
• “SEVMEK” örneğin: Birbirini tüketerek, karşısındakini “BEN”e dönüştürmek, bana göre değil. Ben onun, kendi ikliminde gövermesine fırsat vererek… Birlikte çoğalarak… Ayrı köklerden, ayrı benliklerle…
Aynı ağaca, sarmaşıklar gibi sarılmayı yeğlerim…
• Geçen gün misafir olarak gittiğim bir okulda, gençler – benden : “Şairin Tanımını” istediler. Şöyle bir yanıt verdim:
“Sonunda Şair, kendi kuralını koyan, hayatın damarına kendi nakışını işleyendir…”
• En büyük hayal kırıklıklarımdan biri de: Düzene baş kaldıranların da, düzende bir yer kaparak bunu sürdürmeye çalışmalarıdır…
• Hep sarsıntılar geçirdik toplumsal olarak…
Bizleri, bir arada ve ayakta tutabilecek kültürümüz olmadığı için de ağır yaralandık
Yaralanıyoruz…
Hâlâ…
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
HERGÜN BİRAZ DAHA…
Sekiz yaşında bir kız çocuğu
Saçı başı üryan…
Hala bir seda gibi ünleniyor yüreğinde
Şeher’e yürüyüşü Beşparmaklardan
Kanatları ağır yaralı bir serçe
Ve yorulmuş bir bellek gibi…
Hâlâ, çakır dikenlerinin zonklaması ayaklarında
Sırtında, annesinin koyun yününden
Ördüğü hırka…
Yüreğindeki sevdadan bir şarkıya
Şeher’den – Lefkoşa’ya dönüşen
Onca hatıra…
Hâlâ yürüyor ‘ateş rengindeki’ bu yolu…
Şizofren bir acıyla… HÂLÂ…
Artık biliyor pek çare yok
Hep çırılçıplak kalacak o dal
Belleğinin sonbaharında…
Bulanıyor her şey utanca
Her gün biraz daha…
Her gün biraz daha…
Neriman CAHİT