1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bizi birleştiren utanç…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bizi birleştiren utanç…”

A+A-

ds-003.jpg

Çok değerli çevirmen arkadaşımız Hasan, Konstantina Zanu arkadaşımızın “Çiçekler ve Kurşunlar” belgesel filminin galasındaki konuşmasını paylaşıyor bizlerle ve biz de ona çok teşekkür ediyoruz… Hasan arkadaşımız şöyle yazıyor:

“Çoğunlukla sandığımızın aksine bir kişinin ait olduğu ülkenin sevdiği ülke olmadığını, bilakis utanç duyduğu ülke olduğunu aniden fark ettim. Yani başka bir deyişle, yurdunu seven insan yurdundan gurur duyan değil, utanan insandır”

Niyazi Kızılyürek ve Panikos Hrisantu’nun birlikte hazırladıkları “Çiçekler ve Kurşunlar” adlı yeni filmin önceki akşam gerçekleştirilen galasında yaptığı konuşmaya İtalyan tarihçi Carlo Ginzburg’un “The Bond of Shame” (Utanç Bağı) başlıklı bir köşe yazısında yer alan yukarıdaki sözlerle başlayan Columbia Üniversitesi Tarih profesörü Konstantina Zanu’nun gerçekten okunmaya değer bulduğum konuşmasını kendisinin izniyle paylaşıyorum:

BİZİ BİRLEŞTİREN UTANÇ

Kısa bir süre önce büyük İtalyan tarihçi Carlo Ginzburg’un “The Bond of Shame” (Utanç Bağı) başlıklı bir köşe yazısını okudum. Bu yazıda, çoğunlukla sandığımızın aksine, bir kişinin ait olduğu ülkenin sevdiği ülke olmadığını, bilakis utanç duyduğu ülke olduğunu aniden fark ettiğini yazıyordu. Yani başka bir deyişle, ‘yurdunu seven insan yurdundan gurur duyan değil, utanan insandır’ diyordu.

Utanç dediğimizde, kişisel utancı, yaptığı hatalardan ya da –dini boyutuyla- günahlardan duyduğu Yunancada “τύψη” denilen, vicdan azabını kastetmiyoruz. Bu başka bir şey. Antik dönemde Yunanlılarda “τύψη” vicdan azabı kelimesi yoktu. “Belki bu da, hayâ – edep – iffet kavramlarını temel alan Antik Yunan kültürüyle “günah” ve “vicdan azabı” kavramlarını esas alan bugünkü Hristiyan kültürü arasındaki farkı gösteriyor” diyor Ginzburg. Bu dini kavramlar sanıyorum ki, affetme meselesiyle bağlantılılar, bu da, filmde de göreceğiniz gibi, bu kadar çok – ve benim kanaatime göre bu kadar da insafsız bir biçimde – Yorgos Liasis’in ve daha nice kurbanın acı çekmesine neden oluyor. Ancak mesele “affetme” meselesi değil, çünkü “günah” ve “vicdan azabı” meselesi değil.

Burada söz konusu olan kolektif bir duygu olarak utançtır. Bizimle aynı kategoride olan başka insanların yaptıklarının yol açtığı utançtır. Bu kategori sadece aynı yurdu paylaştığımız insanları, yurttaşlarımızı içerecek kadar dar, ama aynı zamanda tüm insanlığı içerecek kadar büyük de olabilir.

Diğer bir büyük İtalyan, Auschwitz’ten hayatta kalanlardan olan Primo Levi, Sovyet askerleri hayatta kalan son insanları kurtarmak için toplama kamplarına girdiklerinde, gözlerinde zafer hissini değil, dev bir utanç hissini, hatta bu vahşeti engellemeyemedikleri için duydukları suçluluk hissini gördüğünü yazıyor.

Bu kurbanlarla paylaştıkları aynı utanç duygusuydu. Levi’nin de dâhil hayatta kalanlardan çoğunun insanlık adına duydukları utançtan birkaç yıl sonra intihar etmeleri tesadüfi değildir.

Evet, bu filmi gördüğümde ve Yorgos Liasis ve Hüseyin Akansoy gibi daha nice insanın yaşadıklarını duyduğumda bu utancı hissettim. Son zamanlarda Venedik’te tanıştığım yaşlı bir Alman kadını hatırladım. O, bana İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendisi gibi pek çok arkadaşının da kendi yurttaşlarının neler yaptığını öğrenince ülkelerini terk ettiklerini söylemişti. Bu utanç duygusu o kadar büyüktü ki bu insanlar bir daha Almanya’ya ayak basmadılar.

Dolayısıyla, bu ülkede “affetme”den söz etmeye son verip “utancı” konuşmaya başlamalıyız. Belki ortak utanç duygusu gururdan daha güçlü olursa, o zaman bizi de toplum olarak birleştirebilir, kim bilir. Tekrar ediyorum: yurtsever yurdundan gurur duyan değil, utanandır. Belki gururla yapılan merasimlerden ziyade daha çok utanç müzeleri yapmamız gerekir.

Değinmek istediğim ikinci nokta suskunluk ve yine Primo Levi’ye döneceğim. Levi “Eğer İnsan Buysa” öyküsünde Auschwitz’deki günlük yaşantısını ve düşüncelerini yazıyor. Amerika’da giderek artan antisemitizm nedeniyle son zamanlarda öğrencilerime bu konuda konuşmaya karar verdim. Levi, en büyük kâbusunun, hatta ölümden de daha kötüsünün konuşamaması ya da yaşadıklarını anlatamaması, kimsenin onu dinlememesi ya da ona inanmaması olduğunu yazıyor. Suskunluğa mahkûm etmek Nazizm’in en insanlık dışı dayatmasıydı. Bundan dolayı da Levi, kurtuluştan sonra yazmaya başladı. Sadece yaşananlar hakkında konuştuğunda, bunlar sen ve diğer insanlar için var oluyorlar. Sadece o zaman kaybolan insanlığın kısmen de olsa yeniden kazanılıyor. Bu nedenle Panikos Hrisantu, Niyazi Kızılyürek, Yorgos Liasis, Hüseyin Akansoy, Petros Suppuris, Hristos Eftimiu, Sevgül Uludağ, Andreas Parashos ve daha nice başka arkadaşın yaptıkları çok önemlidir. Buradan kendilerine büyük bir teşekkürü borç biliyorum. Çünkü insanlığın duyarlılığını ve moralini tamamen kaybetmesinden bir şeyleri onlar yaptıklarıyla kurtarıyorlar.”

 


KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Tatiller ve yağmurlar sonrası kazılara devam…

Kayıplar Komitesi kazı ekiplerinin gerek Noel, gerek yılbaşı ve diğer bazı tatil günlerinin yanısıra, aşırı yağışlar nedeniyle bazı günler ara verilen kazıları, yeniden başladı.

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Gülseren Baranhan’dan aldığımız bilgilere göre, Kayıplar Komitesi’nin Lefkoşa’da Domuzcular Burnu/Trahonos askeri bölgesinde başlatmış olduğu ve bir “kayıp”tan geride kalanların bulunduğu park yeri altında bulunan hendek içindeki kazı çalışmaları devam ediyor. Alsancak’ta (Karava) bir grup Kıbrıslırum “kayıp” şahsın dere yatağı yakınlarında gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmaları devam ederken, Lapta’da da “Celebrity yanı” diye bilinen bölgede üç makine ile iki kazı ekibi, hep beraber toprakları kontrol etmeye devam ediyorlar…

1963-64 “kaybı” bazı Kıbrıslırumlar’ın kalıntıları olduğu sanılan üç kişiye ait kalıntıların bulunduğu Tekke Bahçesi dışındaki kazılar da devam ediyor.

Hamit Mandrez’de ise Sanayi bölgesinde olası bir toplu mezar arayışı için yürütülen kazı çalışmalarına, toprağın aşırı çamur olması nedeniyle ara verilmiş bulunuluyor.

Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.

 


BASINDAN GÜNCEL…

Anastasiadis: “Kayıplarla ilgili çalışmalar yoğunlaştırılacak…”

 

KIBRIS HABER AJANSI:- Kıbrıslırum lider Nikos Anastasiadis, “Türkiye’nin kayıp şahıslar konusunda işbirliğinde bulunması amacıyla gerekli baskının yapılması amacıyla kayıplarla ilgili çalışmaların hem uluslararası, hem siyasi hem de diplomatik seviyede” yoğunlaşacağını belirtti.

 Anastasiadis, salı günü Beyan Edilmemiş Esir ve Kayıp Kişilerin Yakınları Komitesinin temsilcileri ile görüştü. Başkanlık Sarayında yapılan görüşmeye Kıbrıslırum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis ile İnsani Konular ve Yurt Dışında Yaşayan Kıbrıslılar İçin Cumhurbaşkanlığı Komiseri Fotis Fotiu da hazır bulundular.

Görüşmenin  ardından açıklamada bulunan Komiser Fotiu, “Cumhurbaşkanı ve Kıbrıs hükümetinin, önemli bir konu olan kayıp kişiler konusundaki ilgilerinin sürekli olduğunu” vurguladı.

Fotis Fotiu,  “maalesef, son yıllarda kayıp kişilerin akıbetinin belirlenmesi konusundaki çalışmalardan alınan sonuçların yetersiz olduğunu ifade ederek, bunun Türkiye’nin söz konusu insani konuda yardımcı olmamasından ve askeri arşivlere erişim sağlanamamasından kaynaklandığını” belirtti.

Komiser, “Türkiye’nin davranışından dolayı Kayıp Şahıslar Komitesi’nin kayıpların kalıntılarının bulunmasını ve toplu mezarlıkların tespit edilmesini engelliyor” dedi.

Fotis Fotiu, devamla, “bundan dolayı kayıplar ve şehitler için hükümetin eylem planı çerçevesinde, Türkiye’nin söz konusu insani konuda olumlu katkıda bulunması konusunda baskı kullanılması için Kıbrıs’ın siyasi ve diplomatik; Avrupa Birliği, ABD ve Birleşmiş Milletlerde çalışmalarını yoğunlaştıracağını” belirtti.

Komiser, “Tabii ki çalışmalarımıza devam edeceğiz; araştırma konusunda daha iyi sonuçlar elde etmemiz için ve tanıkların değerlendirilmesi amacıyla tüm ilgili dairelerimizi güçlendirileceğiz” dedi.

Görüşmenin ardından açıklamada bulunan Beyan Edilmemiş Esir ve Kayıp Kişilerin Yakınları Komitesi Başkanı Nikos Sergidis ise, “Dışişleri Bakanı ve Komiser Fotiu’nun katılımıyla Başkanlık Sarayında Cumhurbaşkanı Anastasiadis ile görüştük. Görüşme sırasında kayıplar konusundaki son durumu değerlendirdik” dedi.

(KIBRIS HABER AJANSI – 14.1.2020)

 

 

Bu yazı toplam 2520 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar