“Bizi göçe zorladılar”
Kıbrıslı Türk işçiler dün sabahın erken saatlerinde valizleri ile Kıbrıs’ın güneyine geçti. Geri dönmemek şartı ile geçiş yapan işçiler YENİDÜZEN’e konuştu.
Bir grup Kıbrıslı Türk işçi, ailelerini geride bırakarak işlerini kaybetmemek uğruna ‘taahhütname’ ile güneye geçiş yapmak zorunda kaldıkları için oldukça üzgündü. Kimisi çocuklarını, kimisi torunlarını geride bıraktı. İşçiler gözyaşlarını tutamadı.
Devrim DEMİR
Covid-19 salgını nedeniyle 15 Mart tarihinden bu yana güneydeki işlerine gidemeyen Kıbrıslı Türk işçiler dün sabah geri dönmemek şartı ile Kıbrıs’ın güneyine geçiş yaptı.
Sabahın erken saatlerinde Kermiya Geçiş noktasında araçları ile gerekli işlemleri yapan işçiler, sorunsuz bir şekilde Kıbrıs’ın güneyine işlerinin başına döndüler.
Geri dönerlerse 14 gün karantina uygulamasına tabi tutulma şartı ile dönmeyeceklerine ilişkin taahhütname imzalatılan işçiler Kermiya Geçiş noktasında toplanarak, araçları ile geçiş yaptı.
Kıbrıslı Türk işçiler, ailelerini bırakarak geçiş yapmak zorunda kaldıkları için oldukça üzgündü.
Kimisi çocuklarını, kimisi torunlarını bıraktığı için ağladı.
Hükümetin yanlış bir tutum sergilediğini, geçiş kapılarının açılmaması durumunda işlerini kaybetme noktasına geldiklerini kaydeden işçiler, bu yapılanın ‘Göç’ zorunluluğu olduğunu söyledi.
Ustaları barikatta bekledi…
Bavullarının yanı sıra, birçok yiyecek, yatak, yorgan ve mutfak eşyasını da yanlarında götürdükleri gözlemlenen işçiler, sabahın ilk ışıklarında yollara düştü. Yanlarında kendilerinden istenen evrakları getiren Kıbrıslı Türk işçiler, kontrol noktasında işlemlerini yaptırıp Kıbrıs’ın güneyine geçiş yaptı.
İşçilerin ustalarının ise barikatta beklediği gözlemlendi.
“Bile bile evimizi ailemizi bıraktık”
YENİDÜZEN’e konuşan işçiler, hükümetin bir karar üretmediğini aylardır evlerine ekmek götüremediklerini ifade etti. Kıbrıs’ın güneyinde çalışan işçilerin ustalarının temin ettiği evlerde kalacağı öğrenildi.
Yıllardır güneyde çalışarak ekmek kazandıklarını yaşanılan pandemi sürecinde geçişlerin durması ile zorda kalan 51 aile için yardım talebinde bulunduklarını ancak kimsenin ilgilenmediğini ifade eden işçiler, “Yıl 2020 bizi resmen evimizden, çocuklarımızdan, torunlarımızdan ayırarak göçe zorladılar. Biz evimize dönmeyeceğimizi bile bile bu sabah yola düştük. Bizim için hemen bir karar üretilmesini bekliyoruz, biz ailemiz için her şeye boyun eğdik” dedi.
Tedavi görenler de geçiş için bekledi…
Kıbrıs’ın güneyinde tedavi gören bir grup Kıbrıslı Türk de dün sabahın erken saatlerinde Kermiya Geçiş noktasında işlem yapmak için bekledi. Sabahın erken saatlerinde geçiş yapmak için gelenler saat 07.45’ten önce geçemeyecekleri bilgisi üzerine bekledi. İşlem yaptıran Kıbrıslı Türkler Birleşmiş Milletler eşliğinde tedavi gördükleri hastanelere götürüldü.
Kıbrıslı Türk işçiler ne dedi?
Cemil Pehlivan: “Ailemi daha çok mağdur edemem”
“17 senedir güneyde çalışırım. 50 yaşındayım, bu kararı ailemi ve yıllardır ekmek yediğim tekneyi mağdur etmemek için aldım. Ustamın evinde kalacağım, daha fazla bekleme şansı bırakmadılar, işimi kaybedebilirim. İnşaat işinde çalışırım, bu kararı ailemi düşündüğüm için aldım.”
Mustafa Ruso: “Gelmeyeceğimizi bile bile çıktık”
“Güzelyurt’tan sabahın erken saatlerinde yola çıktım. 64 yaşındayım ve 2005 yılından bu yana güneyde çalışırım. Pandemi nedeniyle geçişler durdu, yaklaşık 3 ay evimize ekmek götüremiyoruz. Bu süreçte kimse kapımızı çalıp açmısın ? tokmusun? diye sormadı. Geri evimize dönemeyeceğimizi bile bile kâğıtları imzaladık ve kabul ettik. Evimize gelmemeyi göze aldık çünkü artık bıçak kemiğe dayandı. Yıllardır kamyon şoförlüğü yaparak ekmeğimi kazandım. KKTC’de neden çalışmıyorsun diye beni çok kişi yargıladı. 64 yaşındayım, bizim ülkemizde 60 yaşına gelinde ehliyeti alıyorlar, Avrupa Birliğinde ehliyetimin geçerlilik süresi 70 yaşına kadar. Boyun eğdik, sessizce bekledik ama ben ve arkadaşlarım için başka bir çıkar yol bırakmadılar. Özersay çok yanlış bir tutum sergiledi bu konuda, başbakan ve cumhurbaşkanı geçişe sıcak bakarken Pilli ve Özersay’ın anlamsız tutumunu anlamadık. Bu yanlış tutumlarından erken zaman değil erken saatte dönmelerini bekliyorum. Akşama kadar bir karar üretip bizim evimize dönmemizi sağlamalarını bekliyorum.”
Zafer Erbekir: “Daha önce çocuklarımı şimdi torunlarımı bıraktım”
“Senelerim güneyde çalışarak geçti. Yıllardır ekmeğimi orada kazanırım, kuzeyde bize hiçbir zaman bir imkân sağlamadılar ne ben ne ailem devletin bir kuruşunu bilmeyiz. 62 yaşındayım daha önce bizi Denktaş, şimdi ise Özersay yollattı. 2001 yılından bu yana TIR şoförü olarak güneyde çalışırım. Bu zorlamalarla daha önce çocuklarımı şimdi ise torunlarımı bırakıp, gidiyorum.”
Şenol Birinci: “Böyle bir devlet hayatımda görmedim”
“21 yıldır güneyde çalışırım, 2012 yılında da ekonomik kriz nedeniyle buna benzer bir süreç yaşamdık. O dönemde de son üç aydır olduğu gibi kimse bizimle ilgilenmedi. Yıllardır yüzlerce işçi güneye geçer, hangisi halimizi sordu, ne iş yaparsınız çalarak mı yoksa çalışarak mı para kazanırsınız diyen olmadı. Geçişler durdu, 51 ailemiz için yardım talep ettik yapmadılar, Kıbrıs Cumhuriyeti bu sürede sigortamızı yatırdı, ödemelerimizi tam aldık, alamayanın banka hesabına yattı. Öyle büyük bir devletiz bu zor süreçte bir adam ayarlayıp paramızı güneyden temin etmemize imkân tanınmadı. Bize reva görülen çoluk çocuğumuzu bırakıp güneye gitmek zorunda bırakıldık. Bir atölyede marangozluk işi ile uğraşıyorum, bütün işler tarihli daha fazla beklemek hem ekmek teknem hem de bizim için olumsuz. Biz işimize gitmek zorundayız, ben hayatımda böyle bir devlet görmedim. Bu salgın sürecinde her kafadan tamamen farklı sesler çıktı ama kimse sonuca varamadı.”
Ecevit Özhasan: “Eşim işten çıkarıldı, çocuklarım okuyor”
“İki yıldır Kıbrıs’ın güneyinde çalışıyorum. Mart ayında çıkan salgın nedeniyle geçişler durdu, vakaların azalmasına rağmen kimse güneyde çalışan işçiler için bir adım atıp, çare üretmedi. Salgın sürecinde eşim işten çıkartıldı, 4 aydır işsizlik dahi almıyor. İki çocuğum üniversitede okuyor, kim yüzümüze bakacak? Devlet edenlere sesleniyorum, KKTC’de sadece memur yaşamaz işçilerin olduğunu unuttunuz. Bir çare üreteceğiniz yerde bizi evimize dönmemeye zorladınız.”