Bizi kim yedi? Biz kimi?
“Yediler bitirdiler bizi bunun içinde.”
Çok duydunuz bu sözü değil mi?
Ananızdan duydunuz...
Babanızdan...
Emekli öğretmeninizden duydunuz ve mahallenin muhtarından...
Büyükbabanızdan, kocaman ninenizden, kahveciden duydunuz.
Birbirinize fısıldadınız...
* * *
Bu laf belki savaştan evvel de vardı.
Bir başkaydı anlamı...
70’li yıllarda doğan bizler anımsamaz; 80’ler, 90’lar hiç bilmez.
2000’li kuşaklar bambaşka zaten...
“Yediler bitirdiler bizi bunun içinde.”
Şimdi başkadır anlamı...
Kıbrıs’ın ikiye yarıldığı...
O yetmezmiş gibi kuzeyin kendi içinde yeniden yarıldığı senelerde bambaşka...
* * *
“Yediler bitirdiler bizi bunun içinde.”
Bu lafı niçin söyleriz, nereye uzanır ucu, kime hayıflanırız, hepimiz biliriz.
Ama doğrusu “kendi yakın çevremiz”e dair bir söylemdir bu...
Hani “bizim mahalle”nin lafları...
Başka başka mahallelerde, başka başka kaygılar vardır.
Belki aynı laf, bir başka yerden, bir başka tonda söylenir.
Bir başka öfkeyle...
Onları bilemeyiz...
* * *
“Yediler bitirdiler bizi bunun içinde.”
Öyle de...
Biz de birbirimizi yedik.
İyi insanlar, aydınlık insanlar, güler yüzlü insanlar, hoşgörülü insanlar, üretken insanlar yeterince kucaklaşamadık.
Hesapsız ve menfaatsiz, maskesiz ve kibirsiz bir bahçede buluşamadık.
Ada yarısına dair “proje”ye isyan etmek yerine, “insan”ı ezdik çoğu zaman...
Yurduna, kimliğine, değerlerine, toprağına, geleceğine sahip çıkan insanlar olarak uzlaşamadık.
Ne kadar “yarılma” varsa reddedemedik, içine düştük çukurun, birbirimizi uçurumdan ittik.
* * *
“Yediler bitirdiler bizi bunun içinde.”
Öyle de...
“Yeyip bitirirken” fark etmedik.
“Yerken ve yedirirken...”
Yine de fırsat var, yüzleşmek ve yerimizden doğrulmak için...
Henüz bitmedik...