Bizi ‘korku’ yiyecek salgından önce!
Sözüm siyasilere, uzmanlara, tabiplere, uyaranlara!
“Korkutucu” değil “bilinçlendirici” olunuz lütfen.
Felaket çağrısı yerine yalın bir dille öğretiniz, uyarınız, bilgilendiriniz.
Az, öz konuşunuz.
Kamusal özne olunuz, felaket çığırtkanı değil…
İnsanlara “her an ölebilirsiniz” duygusu yaşatmaktan vazgeçiniz; bu salgını nasıl yeneceğimizi, nasıl ayakta kalacağımızı ve nasıl kendimizi güvende hissedeceğimizi umutlu bir dille anlatınız.
* * *
Korkutmayınız!
Hepimizi korku, endişe, güvensizlik yiyecek salgından önce…
* * *
Hele de inatla “ortaya” konuşanlara sözüm.
- “Derhal şöyle yapınız”
- “Derhal böyle yapınız” diyenlere…
Sosyal medyada bunlar söylendiği zaman hayat değişmiyor.
“Derhal” öyle olmuyor.
Bireyci bağırmalardan vazgeçelim.
Yeter!
Siyasi partiler var, vekiller var, başkanlar, örgütler var…
Hükümete ya da ilgililere yönelik mesajlar, buralardan verilebilir.
Çünkü insanların psikolojisi zaten altüst ve ortaya konuşulduğu zaman sonuç alınmıyor.
* * *
Korkutmayınız!
Anlatınız.
Hiç de zor değildi oysa
Kıbrıs adasında yaşadığımız gerçeklik sanırım aptallıkla dahi izah edilemez.
Böylesi bir dönemde dahi işbirliği yapamayan muktedirler için sözün bittiği yerdeyiz.
İnsanoğlunu “felaketler” birleştirmiştir, çoğu zaman...
Tek bayrak insanlıktır şimdi, tek marş yaşamak…
…
Hiç de zor değildi oysa…
Eğer ortak kararlar alabilseydik, adayı birlikte “izole” edebilirdik.
Dört yanımız deniz…
Girişler de biliniyor, çıkışlar da.
Böylece hem insan hem de altyapı kaynaklarımızı birleştir, ortak akılla ilerlerdik.
Yurdumuzu, adamızı, Kıbrıs’ımızı korurduk.
İnsan hayatı gözetilir, ekonominin çarkları çok daha erken dönmeye başlardı.
Dünyanın en güvenli adası yapardık Kıbrıs’ı, bugünü değil yalnızca, yarını da kazanırdık.
Yine başaramadık.
…
Güney – kendi yurttaşları dahil – dünyaya kapılarını kapattı.
“Sağlık belgesi” ile adaya gelseler de herkes on dört gün gözetim altında kalacak.
Evet, geç kaldı.
Ancak unutmayalım, barikatları kapattığı zaman “hastalık bahane, ekonomimizi çökertmek istiyorlar” diyorduk.
…
Kuzeyde de gidişat sanırım böyle olacak.
Tümden ülkeye girişler duracak.
Gelen yurttaşlar dahi özel bir merkezde “gözetime” alınacak.
- Oteller de yurt dışından gelen öğrenci ve yurttaşların 14 gün gözetimde kalması için değerlendirilebilir.-
Böylece, ada dışından, yeni bir “risk” gelmez.
Geç de olsa bir “izolasyon” bu…
Ayrı ayrı aynı yola çıkıyoruz.
Yine ortak hareket etmeden…
…
Usanmayacağım söylemeye…
Yok başka şansımız.
Bir ada üzerinde, birlikte yaşıyoruz ve mutlaka ortaklaşmalıyız.
Aptallığı bırakmalıyız.
Halen…
- Koronavirüsle ilgili özel bir WEB sayfası oluşturulmadı.
- İşsizler ve geliri sıfırlanan sektörlerle ilgili mali destek programları açıklanmadı.
- 70 yaş üzeri ve riskli gruplar için özel tedbirler gündeme gelmedi.
Nedense
- “Toplu yaşam alanları”ndan birinin de ordu yani askerler olduğu nedense görmezden geliniyor. Savaş çıkmaz, merak etmeyiniz. Bilim ne diyorsa, sivil gibi askere de uygulayınız.
Çok merak ediyorum…
- Yurt dışında kaç öğrencimiz eğitim görüyor bu istatistiğe sahip miyiz?
- Peki bu çocuklar nerede yaşıyor, nasıl yaşıyor, devlet haberdar mı?
- İnsan, kendi çocuklarına “gelmeyiniz” mi der, yoksa, “geliniz, sizi gözeteceğiz” mi?
Bravo…
- Bir marketimiz iki saat kapalı olacağını duyurdu, her gün. Bu süreçte kapsamlı ara temizlik yapıyorlar, çamaşır suyuyla yerler siliniyor, ortam dezenfekte ediliyor.
- Son dönemde bana derin nefes aldıran en olumlu bilgilendirme. Net, sade, özlü: “Şu ana kadar 36 vakaya takip yapıldı ve bunların 6’sı pozitif sonuç verdi. Tıbbi malzeme ayrıca ilaç eksiğimiz yok. 850 test kiti var,1500 sipariş verildi.”