1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bizi öldüreceklerdi...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bizi öldüreceklerdi...”

A+A-

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’den Lamiya Grebo’nun, Srebrenika katliamının yıldönümünde kaleme aldığı, katliamdan sağ kurtulan Diyuliç Veliç’le röportajını okurlarımız için derleyip Türkçeleştirdik. Diyuliç Veliç, 1995’te meydana gelen Srebrenika katliamından sağ kurtulmuş, bazı yakınları bu katliamda öldürülmüş... İlk ve son kez BIRN’e konuşmuş, yaşadıklarını aktarmış... Röportajdan bir ay sonra Aralık 2020’de vefat etmiş...

Ailesi bu tanıklığa büyük önem atfediyor çünkü daha önce bilmedikleri detayları bu röportaj aracılığıyla öğrenmişler... Torunu Mahir Ömeroviç, “Belki de ninem bildiği bazı şeyleri kendine sakladı, bizi üzmemek için” diyor... Ancak onun sözcükleri, önemli bir tanıklık olarak gelecek kuşaklara yol göstermek üzere bir sözlü tarih projesinin parçası şeklinde duruyor...

9 Temmuz 2021 tarihinde BIRN’de yayımlanan Lamiya Grebo’nun yazısı şöyle:

***  Srebrenika düştüğü zaman Veliç ve ailesi, yakındaki Potokari köyüne sığınmıştı çünkü burada Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNPROFOR’un üssü vardı ve oraya sığınmak istiyorlardı.

***  Diyuliç Veliç ile eşi Hasan ve üç küçük çocukları ile iki evli kızları ve çocukları geceyi açıkta, bir köprünün yanında geçirmişlerdi... “O gece korkunçtu” diye konuşuyor Diyuliç Veliç. “İnşallah Allah o günleri bir daha göstermez bize” diyor.

***  Sonra yakındaki bir yola çıkmışlar... “Çok kalabalıktı, imkansız bir durumdu çünkü herkes kaçmaya çalışıyor, kendi canını kurtarmaya bakıyordu. Çok tehlikeli ve çok zor bir durumdu” diye hatırlıyor.

***  Onları götürecek otobüsler geldiği zaman, ağırlıkla kadınlar, çocuklar ve yaşlılar binmiş otobüslere, Veliç de binmiş ancak eşi binmemiş... “Eşim çok korkmuştu, nerede olduğunu bilmiyordu, otobüsün etrafında dolanıp duruyordu, ona otobüse binmesi için el ettim...” diyor. Eşi un ve ekmekle dolu bazı torbalar taşıyormuş, bunları belinin etrafına bağlamış, askerler de onun otobüse binmesine izin vermişler çünkü “gariban biri” olduğunu düşünmüşler... Diğer Boşnak erkekler, ailelerinin yanlarından alınıp öldürülmüşler...

***  Otobüs, Boşnakları Kladanj’a doğru götürmüş ancak yolda Konyeviç Polye’de ve sonra da Kasaba’da askerler tarafından durdurulmuş. Askerler otobüse binmek istemişler ancak şöför onlara izin vermemiş. Şöför onlara “Bu insanların transferinden ben sorumluyum, onları götürmem gereken yere götüreceğim” demiş.

***  Otobüs Kladanj’a doğru yol alırken, Srebrenika esir alınmış olan sakinlerini elleri başlarının arkasında yürürken görmüş. Daha sonra, onların Kraviça köyüne götürülüp burada öldürüldüklerini öğrenmiş.

*** Veliç, bu katliamdan kurtulup hayatta kalmış, oysa 7 binden fazla Boşnak erkek ve oğlan çocuğu, Boşnak Sırp kuvvetleri tarafından bir dizi katliamda öldürülmüş ve uluslararası mahkemeler de bunu “soykırım” olarak tanımlamış.

***  Bu soykırım esnasında Veliç’in aile bireylerinin bir kısmı hayatını kaybetmiş, buna abisi de dahilmiş... Kendisi ve eşi, Srebrenika’daki diğer erkeklerin kaderinden kaçıp kurtulmayı başarmışlar... Ancak Pobudye’deki evlerine savaşın sona ermesinden çok sonraları dahi dönememişler... “Onbuçuk sene sürgünde yaşadık” diye anlatıyor Veliç.

***  1995’te yaşadıklarına ilişkin ilk ve son röportajını Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’le yaptıktan bir ay sonra, Aralık 2020’de Veliç hayata gözlerini yummuş... Ancak onun sözcükleri, bir sözlü tarih projesi olarak yaşıyor, Srebrenika’dan sağ kurtulanların hatıralarını koruyup gelecek kuşaklara aktarmak maksadıyla yapılmış bir sözlü tarih projesinin parçası onun tanıklığı...

***  Veliç’in torunu Mahir Ömeroviç de bu projenın parçası ve ninesinin bu tanıklığının tüm akrabaları için çok önemli olduğunu söylüyor çünkü ailenin daha önce hiç bilmediği detayları aktarmış bu röportajda... “Sanırım ninem bazı şeyleri kendine saklamıştı, bize de acı çektirmemek için” diye konuşuyor Mahir Ömeroviç...

***  Veliç’in cenazesinin yapılacağı gün, yedinci büyük torunu dünyaya gelmiş ve Mahir Ömeroviç bunu son derece sembolik buluyor... “Bu hayatın devri daimi” diyor... “Bir hayat kayıp giderken, yeni bir hayat dünyaya geliyor...”

https://balkaninsight.com/2021/07/09/they-will-kill-us-one-womans-story-of-escape-from-srebrenica/

(BALKAN INSIGHT’tan Lamiya Grebo’nun 9 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanan yazısını derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

sayfa-13-srebrenika-katliamindan-sag-kurtulan-velicin-tanikligina-buyuk-onem-atfediliyor.jpg


KATHIMERINI

“Yunanistan-Türkiye sınırında son durum: İki yaka ne zaman kavuşacak?”

Yunanistan-Türkiye hava, kara ve deniz sınırları birkaç istisna dışında bir buçuk yılı aşkın süredir kapalı. Oxford Üniversitesi'nde sosyal antropoloji profesörü olan Ilay Romain Ors, Kathimerini'ye konuyla ilgili bir analiz yazdı. Aktarıyoruz:

“Covid-19 pandemisinin başlarında, bu tür önlemlerin bir takım meşru nedenleri vardı, ancak iki ülkeden pekçok insana göre şimdi Yunanistan-Türkiye sınırlarını yeniden açmak mantıklı.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, 14 Haziran'da Yunanistan ve Türkiye'nin birbirlerinin aşı sertifikalarını kabul edeceklerini açıklaması üzerine, bazıları bunu iki ülke arasında uzun süredir devam eden seyahat yasağının kaldırılması olarak yorumladı.

Mart 2020'den bu yana, Yunanistan-Türkiye sınırları birkaç istisna dışında büyük ölçüde kapatıldı. Üst düzey duyurulara rağmen, kısıtlamalar bugüne kadar yürürlükte kaldı. ekathimerini'nin haberine göre bunun tek nedeni aslında pandemi değil.

 

14 Mayıs'tan beri turizme açık

Covid-19, uzun süredir zorunlu olmayan seyahatlerde küresel kısıtlamalara neden oldu, ancak aylarca süren karantina ve izolasyondan sonra dünya yavaş ama emin adımlarla normale dönüyor.

Yunanistan 14 Mayıs'ta turizme yeniden açıldı ve şimdiye kadar Avrupa Birliği'nin tamamı ve diğer 26 ülke muafiyet listesine girdi.

Yine gazetenin analiz haberine göre Türkiye ile ilgili durum daha karmaşık ve biraz çelişkili.

Halihazırda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Yunanistan Konsolosluğu tarafından doğrulanan acil seyahatler dışında, Yunanistan'da daimi ikamet eden kişiler olmadıkça hiçbir ülkeden ve herhangi bir sınırdan Yunanistan'a giremiyorlar.

Ancak Yunan vatandaşları, her iki tarafta da karantinaya ihtiyaç duymadan Türkiye'yi ziyaret edebiliyor ve Yunanistan'a yeniden giriş yapabiliyor.

 

Karada sadece İpsala açık

Kara sınırı sadece Kipoi/İpsala kapılarında açık ve Kastanies/Pazarkule 16 ay kapalı kaldıktan sonra 3 Temmuz'da yeniden açılmış olsa da katı kısıtlamalar devam ediyor.

Diğer AB ülkelerinin vatandaşları veya oturma izni sahipleri, kara sınırlarından Türkiye, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya'ya Yunanistan'a giremez veya Yunanistan üzerinden transit geçemezken, bunu İtalya ve Bulgaristan üzerinden yapabiliyorlar.

Bu durum, farklı Avrupa ülkelerinde yaşayan ve çalışan ve tatillerini bölgede geçirmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve diğer vatandaşlar için büyük zorluklara neden oluyor.

Türkiye ile Yunanistan arasında 20 Mart'tan bu yana Yunanlılar ve diğer AB vatandaşları için tecrit gerekmeksizin ve yeterli belgelere tabi olarak hava seyahatine izin veriliyor, ancak Yunan vatandaşı olmadıkça Türkiye vatandaşları için böyle değil.

 

Deniz sınırı hala kapalı

Ege deniz sınırı, ticari nakliye haricinde Mart 2020'den bu yana tamamen kapalı kaldı. Yunanistan-Türkiye sınırları bu nedenle iki ülke arasındaki gezginler için büyük ölçüde kapalı kalıyor.

Türkiye'de aşı programının büyük ölçüde hızlandığını belirten ekathimerini, bununla bağlantılı olarak, daha önce yüksek olan epidemiyolojik oran da keskin bir düşüş yaşandığını haberleştirdi.

Ülkenin hem bölge sakinleri hem de ziyaretçiler için güvenli olduğunu açıklayan yetkililer, zor durumdaki ekonomilerini canlandırmak umuduyla 1 Temmuz itibariyle kalan tüm kısıtlamaların kaldırılacağını açıkladı.

Fransa ve Almanya dahil birçok ülke Türkiye'yi yüksek riskli ülkeler listesinden çıkardı.

Uzmanlara göre, Delta varyantı şu anda hükümetlerin seyahat kurallarını yeniden incelemesini sağladığından, Yunanistan, şu anda Rusya'da olduğu gibi hem tam aşılama hem de negatif bir PCR veya hızlı test istemek gibi önlemler almayı düşünebilir.

 

Bilimsel mi, sembolik mi?

Sınırların kapatılması pandemi bağlamında gerçekleşirken, eleştirmenler, kapalı kalmalarının tek nedeninin bu olmadığını ve nedenlerin bilimsel olmaktan çok sembolik olabileceğini savunuyorlar.

Koronavirüs ilk yayılmaya başladığı zamanlarda, Yunanistan-Türkiye sınırı, geçirgenliğini tehlikeye atan başka bir büyük kriz gördü.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, herkesin Avrupa'ya geçmesine izin vereceğini açıkladı ve bu, Yunanistan açısından Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin kararlı taahhüdü nedeniyle Mart 2020'de yaklaşık üç hafta boyunca Yunanistan'a giden ve Yunanistan kapılarına yığılan bir mülteci dalgasıyla sonuçlandı.

Bunun sonucunda, sınır ve kamplar boyunca yüksek duvarlar inşa etmek de dahil olmak üzere, sertleştirme politikalarının ve ağır güvenlik önlemlerinin benimsenmesi, gelen ve barındırılan göçmenlerin sayısındaki düşüşle aynı zamana denk geldi.

İnsani kriz çözülmekten uzak olsa da ve uluslararası göç meselesi kesinlikle bitmemiş olsa da mevcut durumu "sınırların yeniden açılması" tartışmasının yapılmasına engel değil, hatta bunu zorunlu kılıyor.

 

Doğu Akdeniz gerilimi

Salgın sırasında Yunanistan ile Türkiye arasında denizde bir başka soğukluk yaşandı.

Doğu Akdeniz, askeri, siyasi ve diplomatik cephelerdeki gergin gelişmelerin ortasında, her iki taraf da birbirini provokasyonlarla suçlamaya devam ederken, on yıllardır en sıcak yazını kaydetti.

Bazıları bunun, 1999 depremlerinden bu yana geçen dostane ilişkiler dönemi olan yakınlaşma açısından zorlu bir sınav olduğunu belirtse de, önceki 20 yıl, Türkiye ve Yunanistan halkları arasında önceden var olan sosyal, ekonomik ve kültürel bağları zaten güçlendirmişti.

Geçen yaz boyunca her iki taraftan da barış ve dostluğun yeniden tesis edilmesi çağrıları yapıldı.

Bu yıl iki ülkenin üst düzey politikacıları arasında yapılan görüşmeler, sakin bir yaza doğru olumlu iyi niyet açıklamaları üretti ve ikili siyasi sorunların en iyi şekilde toplumsal ilişkilerin güçlendirilmesiyle çözüleceğine inananlar için bir nefes aldı.

Yunanistan-Türkiye sınırlarının yeniden açılması kesinlikle bu amaca katkıda bulunacaktır.

 

Yunanistan ekonomisinin etkisi

Yine de sınırın Türkiye'ye yeniden açılması için en güçlü argüman Yunanistan ekonomisiyle ilgili.

Yunanistan'ın birincil sektörü olan turizmden elde edilen gelirler 2019'dan 2020'ye yüzde 80 düştü.

Trakya'nın sınır bölgelerinde ve Türkiye'ye yakın adalarda etki çok daha yüksek. Alışveriş ve ticaret alışverişi için uzun süredir Türkiye'ye kısa seyahatlere güvenen Yunan bireyler ve küçük işletmeler, sınır kısıtlamaları nedeniyle artık bu faaliyetlere katılamıyor.

Seyir ve yatçılık üst üste ikinci yaz için durma noktasına geldi ve seyahat acenteleri, tekne sahipleri, marinalar, denizciler ve çeşitli tedarikçiler için büyük sorunlara neden oldu.

Ekonomik kriz yıllarında Türkiye'den gelen turistlere yemek hizmeti vererek temel gelir sağlayan Oniki Adalar ve Kuzey Ege'nin oldukça uzak adaları, umutsuzca günlük vapurların yeniden başlamasını ve Bodrum, Datça gibi lüks sahil beldelerinden varlıklı müşteriler getirmesini bekliyor.

 

Ada turizmi açısından sınır

Geçen yıl Yunanistan'a seyahat eden 33 milyon turistin yaklaşık 2 milyonu Türk'tü ve Yunan ekonomisine 330 milyon avro katkıda bulundu.

Geçen yıl Türk lirasının dramatik devalüasyonu göz önüne alındığında, Türkiye'den gelen ziyaretçi sayısı 2019 seviyelerine geri dönmeyebilir, ancak büyük iş kaybını telafi etmek için her ekstra parça çok yardımcı olacaktır.

Ada turizminin yeniden canlanması için deniz sınırının yeniden açılması şart.

Sınırların ne zaman yeniden açılacağının tahmin edilememesi, bir başka huzursuzluk kaynağı daha ekliyor: Restoranlar erzak ayarlayamıyor, araç kiralama şirketleri tüm filolarını kullanmıyor, yerel pazarlar emin olamayarak raflarını doldurmuyor. eğer müşterileri gelebilirse.

Rumlar ve Türkler arasındaki sürekli artan karma evlilikler, gurbetçiler ve ortaklıklar nedeniyle oluşan aileler ve arkadaşlar arasındaki ilişkiler, herkes ziyaret edip edemeyeceklerini görmek için haftalık olarak yapılan bir sonraki duyuruyu beklerken stres altında.

Sadece birkaç kilometre ötede olan ülke... Bu, geçen yüzyılın statükosuna bir tersine dönüş hissi, Türkiye veya Yunanistan'ın sınır bölgelerinde yaşayan herkes için istenmeyen bir duygu getiriyor.

Pandemi bize bir şey öğrettiyse, o da izolasyondan ne kadar bıktığımız.

Sağlıklı bir küresel toplum için etkileşimi ve diyaloğu geliştirmek şarttır.

Dünyanın bu güzel köşesinde, barışçıl işbirliği ve kültürlerarası değişim sadece fayda sağlayacaktır. Bu nedenle, iyi komşuluk ilişkileri, ikili siyasi uzlaşma ve ekonomik iyileşme adına, Yunanistan-Türkiye sınırını şimdi yeniden açmak mantıklı.”

(KATHİMERİNİ gazetesinden aktaran BİANET – İlay Romain Ors – 8.7.2021)

Bu yazı toplam 1401 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar