Bizim 80’lerrr-10-Diskotekler ve “Damsız Girilmez!”-2
Diskoteklerimiz ve “Damsız Girilmez” uyarıları, ‘80’li yıllarımızın önemli anıları içerisinde yer aldı. Elbette diskotek ya da “damsız” diyerek bir çırpıda geçemiyoruz.
Örneğin bir önceki yazımıza katkı koyanlar olmaya başladı. Tabii bu konuda sevgili dostum Taner Cemal (ki yıllarca barmen ve DJ olarak bu mekanlarda çalıştı) ve başka okuyucularımız da bu yolculuğumuza katkı koymaya devam ediyor.
“Damsız” kelimesine takılmıştık ya, Facebook sayfamdan yazıya yorum yapan, rahmetle andığım ve genç yaşta yitirdiğimiz Ümit Cevat’ın (Çimen) kardeşi sevgili Selda Çimen, “damsız” kelimesinin, Fransızca “Dame”, yani “kadın-bayan” kelimesinden gelebileceğini belirtti. Bana çok mantıklı geldi. Nasıl olsa Fransızca birçok kelime Türkçe dilinde oldukça yer almaktadır.
Yolculuğumuza devam edelim.
Gelelim Dome Disco’ya... ‘80’li yıllarda diskoteklerin artmasıyla birlikte Dome Disko da, otel bodrumundaki yerini açmıştı. Bodrum demişsek, otel içerisinden girilmiyordu. Otelin dış girişinin solunda bir kapısı vardı, meyilli olarak merdivensiz bir şekilde düz istikametten sola kıvrılarak diskoteğin içerisine varmış oluyorsunuz. Ortada her zamanki gibi dans pisti ve sağda da DJ odası yer alıyordu. Yine sağ tarafta DJ odasının yanında da Bar bulunuyordu.
DJ ve Barmenler doğal olarak Dome Hotel personellerindendi. Hatırladığım kadarıyla Volkan arkadaşımız vardı “motorcu”, o DJ’lik de yapıyordu. Mücahit, Şendoğan dostlarımızı da bar’dan hatırlıyorum.
Tavanı basık bir yerdi ama dekoru yine küçük küçük odalardan oluşuyordu. Bu arada hemen dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var. Bazı diskoteklerin iç düzenleme ve dekoru o yılların trenti olarak küçük küçük bölmelerden oluşuyordu. Yani öyle tam tamına açık bir mekan değildi. Hatta buna en güzel örneklerden biri de Rock Disco’dur. Rocks Disco’yu bir sonraki yazımıza bırakacağım çünkü anı malzeme ve bilgisi bende çok. Böylesi “müşteri odaları” Tezer Esenyel abinin de işlettiği, eski Bristol Hotel zemin katında yer alan Wagon Wheel diskoteğinde de vardı. Gerçi oradaki bölmeler ve dekor, diskotek adına yaraşır şekilde ahşap ve “vahşi batı”yı yansıttıyordu ama, “bölme odalar” mantığı yine aynı. Dome Disco’yu hatırladığım kadarıyla tamamlayalım.
Dome Disco’nun kendine özgü özelliklerinden biri de, müşteri potansiyeliydi. Sonuçta bir “Hotel” olduğundan, gençler için daha bir “korunaklı” ve “ciddi müessese” gibi görünmekteydi. Gerçi bizim ‘80’ler zamanında pek diskotek kavgası hatırlamıyorum ama yine de Dome Disco’nun böyle bir ayrıcalığı vardı.
Nitekin o yıllarda Şubat tatili için Türkiye’den öğrenci gruplarının tercih ettikleri yerin başında gelmekteydi Dome Hotel. Keza Rock Hotel de öyle. Bundan dolayı otel müşterisi olan lise öğrencilerinin kafile olarak Dome Disco’yu tercih etmeleri de kaçınılmazdı.
Tabbi bu arada o yıllarda ilk göz ağrımız üniversitelerimizden birini de unutmamak gerekir. UCNC... dilimizde “YU Sİ En Si” olarak telafuz ettiğimiz bu üniversitemiz, yanılmıyorsam, Girne Amerikan Üniversitesi’ne evrilmişti. Özellikle Türkiye’den buraya okumaya gelen ve bir anda Türkiyeli öğrenciler için “yurdışında okuma” hisleriyle “gözde üniversite” haline dönüşen UCNC, biz “yerli gençlerin” birçok arkadaş, dost edinmemize de neden oldu. Niceleri okulu bitirdikten sonra burada kalıp iş kurmuş, evlenmiştir. İşte buraya gelen üniversite öğrencilerinin de rağbet gösterdikleri yerlerden biriydi Dome Disco.
Dome Disco’nun o yıllarda alt yapısında sanırım sürekli bir sıkıntısı oluyordu. Bazen orası lağım kokuyordu filan. Çok sık olmasa da zaman zaman disko’nun kapandığı, tadilat edilip yeniden açıldığını hatırlıyorum.
Bir de 1979 yılıydı sanırım, Dome Disco’yu rahmetle andığım dostumuz Necmi Avkıran çalıştırıyordu. Daha sonraları kendisini işletmeci olarak Le Club ve Tünel Disco’da da görüyoruz.
Wagon Whell Disco’ya gelelim bir de...
Sevgili Tezer Esenyel abimiz, kardeşi “Ozy” ile birlikte o dönemlerde çalıştırdığı bu yer, Bristol Hotel’in düzayak girilen bir mekanıydı. Yani öyle bodrum katı filan değildi.
Bristol Hotel, Girne’nin Ziya Rızkı caddesinde yer alıyordu. Hâlâ daha bu isimle mi devam ediyor ya da başka bir şeye mi evrildi bilmiyorum. Karşısında da Sokrates Hotel vardı. O da ne oldu bilmiyorum, hotel mi yoksa başka bir işlktmeye mi evrildi. İşte Bristol Hotel’in hemen yanından içeriye doğru giren çıkmaz bir sokak vardı. Hani o yıllarda Sosyal Sigortalar dairesinin de bulunduğu yer. İşte o çıkmaz sokakta bir kapısı vardı Wagon Wheel’in. Kapıda da görevli olarak bir zamanlar, dostum Kudret Önder Natık’ı hatırlarım. Diskotek içerisinden çıkılan bir arka bahçesi vardı. O zamanların gözüyle büyük bir bahçe olarak hatırlarım. Hatta tuvaletler de oradaydı.
Disco’nun dekor konsepti ahşaptı. Az önce belirttiğim gibi “vahşi batı” tarzı. Diskoteğe girer girmez solda biraz yüksekte DJ odası bulunuyorduı. Dj odaları genellikle yüksekte olurdu, müşteriyi hakimiyeti altına alma güdüsüyle herhalde. Aslında müşteriyi en iyi izleyebileceğin bir konumda oluyorlardı. Büyük bir pisti, rahat koltukları vardı. Diskotek girişinin de tam karşısında büyük bir bar.
Tezer abi bizler, yani o zamanın müzisyenleri için büyük öneme sahiptir. Müzik kulağımızın ve bilgimizin gelişmesinde büyük katkısı olan mükemmel bir müzik ziyafeti sunuyordu bizlere DJ olarak. Soul, jazz gibi türlerde inanılmaz bilgi edinmiştik.
O yıllarda Dome Hotel’de biz ortaokul-lise çocukları olarak hocamız İbrahim Belevi ile birlikte müzik yapıyorduk “DOME-SET” orkestrası olarak. Özellikle o yılların en meşhur gecesi olarak Cumartesileri Dome Hotel’de “Padişah Sofrası” kuruluyordu. İşte o gecelerde Ahmet Belevi abiye de eşlik ediyorduk. Ben davulda, Niyazi Nasıfoğlu bas gitar, Mehmet İslamoğlu gitar, İbrahim Belevi org ve alto saksafon.
Dome Hotel’deki “Padişah Sofrası” gecemizi tamamladıktan sonra da –ki bu gece yarısı 12’yi bulurdu- Wagon Whell’e gidip geceyarılarına kadar Tezel abiyle canlı müzik de yapıyorduk. Orada hazır bir de davulum bulunuyordu. Daha sonraları Tezer abi, Ciklos’tan inişte solda yer alan, bugün başka bir bar ve restorana evrilen mekanı kiralamıştı. Adı da Music Bar idi. Eskiden bir ev olduğundan atmosfer de dolayısıyla daha samimi oluyordu.