1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bizim ve Türkiye’nin gayrı resmi tarihimiz…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bizim ve Türkiye’nin gayrı resmi tarihimiz…”

A+A-

 

Ulus Irkad

Bizim de, Güney Kıbrıs’ın da kendi anavatanımız dediğimiz (Aslında anavatanımız Kıbrıs ama öyle benimsetmişler veya yabancılaşmışız vatanımıza, zaten bu yüzden de bölünmesine fazla ses çıkarmamışız) Türkiye ile Yunanistan’dan bayağı etkilendiğimiz bir gerçek. Örneğin kendi egemenlerini eleştiren devrimci demokrat güçleri pek görmemişiz Güney Kıbrıs’ta. Sevgili Kyriacos Cambazis Anastasiades’i eleşitiren yazılarıyla Politis’te ortalığı velveleye verip yazılar yazmakta. Bu yazıları bizimle de sık sık paylaşmaktadır ama devrimci bir demokrat olarak onu  görmezlikten geliyor bazılarımız. Anastasiades’i tekrar görüşmelere dönmesi için sıkıştırıyor ama bizdeki medya da Kyriacos arkadaşın sesine ses getirmiyor. Türkiye basını da tarihçileri de aynıdır. Pek Yunanistan’da Türk halkını da içeren ve onlara dayanışma gösteren gösteri ve görüşlere yer vermek istemezler. Oysa öyle değildir. Mesela Kyriacos Cambazis, 1963 yılında olayların başlangıcı sayılan Tahtakale’deki cinayette öldürülen Kıbrıslıtürk Cemaliye’nin mezarının nerede olduğunu merak edip araştırmış ve Cemaliye’nin mezarının şehit olmasına ve de öldürülmesi  olayların başlamasına sebep olan bir figür olmasına rağmen türbesinin sivil mezarlıkta olduğunu ortaya çıkarmıştır. Oysa Cemaliye’nin mezarının bunca söyleme rağmen resmi şehitlikte olması gerekmekteydi. Bu olaya resmi merciler yanıt verememektedirler. Bizdeki resmi ilgililerin Banyo cinayetinde de cesetlere  poz verdirmek ve propaganda resmi olması için niye yerlerinin başka yerlerden alınarak banyo içine konması konusunda resmi bir açıklama getiremeyeceklerdir. Bu tip olaylar cinayetin Türk tarafınca işlendiği şüphesini de kuvvetlendirmektedir. Fakat 1998 yılında Güney Kıbrıs’ta yaptığım bir araştırmada cinayetin EOKA’ya bağlı Papadopulos timi tarafından yapıldığına inanan birçok Kıbrıslırum’u da dinledim.

Peki bunları bırakalım da şimdi Türkiye tarihine bakalım. Türkiye Kurtuluş Savaşı Tarihinde savaşın sadece Anadolu Türkleri tarafından hiçbir yerden dayanışma görmeden  yapıldığı söylenmektedir (Aslında SSCB’nin dayanışması ve yardımları da es geçilmektedir) ama maalesef gerçekler bunlar değildir. Savaşta Anadolu Türkleri savaşı kazansın diye Yunanistan’daki işçi sınıfının da bu Kurtuluş Savaşı’na katkısı olmuştur.Aşağıdaki olaylar bunun bir resmi delilidir (Bk. 30 Ağustos Neyin Zaferi?,30 Ağustos,2014,Siyasi Haber, Tamer Çilingir).

“1922 yazında, bozgundan biraz önce, aralarında Polopulos’ta olan 25 asker savaş karşıtı, eylemliliklerinden dolayı tutuklanıp, “vatana ihanet” suçlamasıyla askerî mahkemeye sevk edildi. Ama kısa bir zaman içinde cephenin kırılması ve ardından çok hızlı çözülmesinden dolayı Ordu’dan arta kalanlarla birlikte İzmir Cezaevi’nden Atina’ya geldiler.

Bu sıralarda Yunanistan’da da savaş karşıtı gösteriler ve grevlerde giderek arttı. Savaş karşıtı taleplerle gündelik talep arasında bağlantı kuran işçi eylemleri gerçekleştirildi: 1921’de Bolos’ta büyük bir işçi hareketi başladı, ancak 15 Şubat 1920’de liderliğin Tüm İşçiler Birliği’nde yaptığı iki günlük toplantının ardından, tam zirvesindeyken, bastırıldı. 1921, 1 Mayıs’ında Selânik’te büyük bir gösteri düzenlendi ve greve çıkıldı. Küçük Asya’ya giden bir alay ayaklandı ve göstericilere katıldı.

1921 Kasım’ında Elektrik İşçileri Federasyonu çalışanları greve çıktılar. Ekonomik talepler yanında savaş karşıtı talepler de ileri sürüldü. Mecliste bu konuya ilişkin başbakan konuşurken elektrikler kesildi ve tartışmalar durduruldu. Ekonomik durumun giderek daha da kötüleştiği takip eden dönemde, 21 Şubat 1921’de demiryolları işçileri greve gitti. 1920’den itibaren ekmek fiyatı bir yılda üç kez arttı. Fiyat endeksleri % 30-50 yükseldi.

Cephe gerisinde 90.000 civarında asker ve yoklama kaçağı vardı. Bunların büyük bir bölümü parti tarafından silâhlı gruplar hâlinde, dağlarda tutuluyordu. Yerel jandarma güçleri onları yakalamakta zorlandıkça, hükümet cepheye göndereceği birliklerden ek takviye ayırmak zorunda kalıyordu”.

Peki aşağıdaki haberi de okursanız Resmi Tarihlerin ne kadar değişmesi gerektiğini Türkiye basınından demokrat insanlar bizlere isbat etmektedirler…

“Şair Tuğrul Keskin’in ‘Zito i Epanastasis’ (Yaşasın İsyan) adlı kitabıyla yeniden gündeme gelen ve İzmir ’in işgali yıllarında, “ Anadolu ’nun işgali İngiliz emperyalizminin bir oyunudur”, “Kardeşime kurşun sıkmam” dedikleri için İnciraltı’nda Yunan Krallığı’nca kurşuna dizilen 200 sosyalist Yunan askeri, ölümlerinin 94. yıldönümü olan 4 Ocak saat 13.00’te katledildikleri yerde barış şiirleri okunarak ve Ege Denizi’ne karanfiller bırakılarak anılacak.

“ANADOLU HALKINA KURŞUN SIKMAYIZ”

Anadolu’nun işgali sırasında, “Savaşa hayır” dedikleri için kurşuna dizilen ve şair Tuğrul Keskin’in yeni şiir kitabı Zito i Epanastasis’te (Yaşasın İsyan) tekrar gündeme gelen Yunan askerleri, katledildikleri yer olan Balçova İnciraltı sahilinde şiirlerle anılacak. Dünya tarihinde benzerine pek rastlanılmayan olayda, silah altına alınan Yunan gençleri savaşmak için Pire Limanı’ndan kalkan gemilerle İzmir’e getirilmiş, Anadolu’nun işgaline ve emperyalist paylaşıma karşı çıkarak, savaşmak istemeyen 200 asker, Yunan askeri makamlarınca İnciraltı sahilinde kurşuna dizilmişlerdi. Olay, Yunan Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde vatana ihanet olarak arşivlenmişti.

Şair Tuğrul Keskin, son kitabı ‘Zito i Epanastasis’i (Yaşasın İsyan) öldürülen askerlere ithaf etmişti.

İLK KEZ ANILIYORLAR

1921 yılının Ocak ayının birinci günü gerçekleşen katliam, 4 Ocak 2015 Pazar günü bir şiir etkinliği ile ilk kez anılacak. 4 Ocak’ta barış şiirini yanına alan İzmirli şairleri ve yürekli insanları beklediklerini ifade eden Tuğrul Keskin, “Kardeşime kurşun sıkmam dedikleri için öldürülen askerler, iki ülke arasındaki kardeşliğin defne dalıdır. Tarihimizde yer alan bu trajik olayı yeniden hatırlatarak, Ege’nin iki kıyısı arasındaki dostluğu daha da güçlendireceğimize ve günümüzdeki pek çok kavram kargaşasına da ışık tutacağımıza inanıyorum. Bunun için 4 Ocak Pazar günü saat 13.00’da İnciraltı Sahili’ndeki Barış Manço Köprüsü’nde buluşarak, bu güzel insanlara şiirler okuyalım istiyoruz ve bütün İzmirlileri o gün, saat 13.00’da Barış Manço Köprüsü’ne bekliyoruz” diyor.

Bu iki haber bize düşman bellediklerimiz arasında da birçok dostumuz olacağını açıkça ifade  etmektedir…

(YENİÇAĞ – Ulus IRKAD – 4.1.2015)

Bu yazı toplam 2372 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar