‘Biz’ olmak duygusu
Bu azınlık ve çoğunluk işi mide bulandırıcı.
İçinde mutlaka bir “öteki” barındırıyor, “baskı” ya da “itaat” içeriyor!
Sınırlar çiziyor, teller çekiyor araya, küçümsüyor, bölüyor, parçalıyor.
“Federal kültür” tam da bunun ilacı.
* * *
Kıbrıslı Rum liderin lafları elbette üzücü!
“Azınlık ile çoğunluk eşitlenemez” diyor.
Hastalık bu!
Kıbrıs’ı Kıbrıs yapan toplumu sindirmiyor.
* * *
Ne biçim bir “çaresizlik” bizimkisi.
Nereye dönsen yüzünü, dışlıyorlar!
Kendi yurdunda hep bir “yabancı” hali!
* * *
Tamam, ada üzerinde en fazla yüzde yirmi bir toplumuz...
Ama mesele “matematik” değil ki!
“Bir avuç hepsi hepsi...”
Kendi ordusuna komutan, bankasına başkan dahi seçemeyen biçarelik, yüzünü nereye dönse canı acıyor, yeriniyor!
* * *
Ortak bir ülke hayal ediyoruz.
Oysa “ön yargılar” betonlaşıyor git gide...
“Kapsamlı güvensizlik” büyüyor aslında...
* * *
Şöyle de düşünüyorum!
Tersi yaşansa...
Kıbrıslı Türkler yüzde 80'i olsa adanın...
Ve dese ki öteki, “her kararda, bizim de onayımız gerekecek... Başkanlık dönüşecek”
Ne olurdu tepkimiz?
Samimiyetle yanıt veriyorum:
Tam da aynısı olurdu, şu anda neyse, Kıbrıslı Rum liderin söylediği!
Kültürümüz sorunlu...
* * *
Meseleye "ilkesel" bakmıyor kimse!
Kürt sorunu için söz açılsa...
“Dönüşümlü başkanlık, kararlarda etkin katılım, parlamento ve yargıda eşitlik!”
Kıbrıs'ın öyküsünde kanaat yürütenlere, bir de bu örneği sorsanız örneğin...
İşte o zaman göreceksiniz yine, bin bir dereden su getirme hallerini!
* * *
“Biz” olmak duygusu yeşermedikçe ve “güven” gelişmedikçe karşılıklı, farklılıklara saygı
büyümedikçe, çözüm üretmek güçleşiyor!
Şöyle bir göz atınız siyasi partilere, derneklere, sivil topluma, hükümetlere...
Kim tahammül etmiş “öteki”ne ya da “azınlığa”?
Demokrasi ve özgürlük yoksunluğu bu...
O nedenle değil mi, bölüne bölüne onlarca parti doğuyor, yüzlerce dernek, sendika!
Ve gün sonunda tümü yuvarlanıyor, “hazımsızlık” denen uçuruma!