1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Boğazımızda bir düğüm
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Boğazımızda bir düğüm

A+A-

“Bakıp bakıp dururuz…
Her yer un gibi…
Binada kolon yok…
Çocuklarımızın üzerinde iş makineleri çalışır ve bakarız, biri canlı çıkacak umuduyla bakarız… Cansız bir beden varsa bizim evladımız olmasın diye bakarız…”

Böyle anlatıyor Adıyaman’daki bir anne…
Üç gündür titriyorum, ateşim düşmüyor hiç ve o anne babaları, kardeşleri düşünemiyorum.

Ağlamanın kimi acılara yetmediği, gözyaşının az kaldığı, boğazımızda bir düğümle nefessiz çırpındığımız, kalbimizin acıdığı ve umut etmekten yorulduğumuz zamanları yaşıyoruz.

***

Şimdi süratle yapılması gereken psikolojik destek süreçlerinin planlanmasıdır.
Kıbrıs Türk Tabipler Birliği ve meslek örgütlerine güveniyorum, sadece…

Siyasi iradesizliğin hepimize kaybettirdiği 18 saate rağmen arama kurtarma ekiplerimizin insanüstü gayreti, 24 saat dönüşümlü çalışması ve üç gündür ortaya koydukları çaba ayrıca saygıyı hak ediyor.

Bir tek insanın kurtarılması bile tarihsiz bir sevinçtir; Lale’yi, Anıl’ı hayata döndüren bu insanlar kahramandır gerçekten…

***

Kıbrıslının zor günlerde ortaya koyduğu dayanışma, duyarlılık ve özveri da ayrıca duygulandırıcıdır.

Avrupa Sivil Koruma Mekanizması içerisinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen yardım talebinin Türkiye tarafından kabul edilmesi, böylesi zamanlarda nefret ve hınç kültürü yerine insanlığın kazanması, Kıbrıslı Rumların gösterdiği dayanışma da bu büyük acı içerisinde önemli bir teselliydi.
Siz bakmayınız bu topluma zorla dayatılan kimi ırkçıların huzursuzluğuna…

“Acı duyabiliyorsan canlısın; başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın” der Tolstoy.
Milliyetçiliğin parçaladığı coğrafyamızda halklar kardeştir.

***

Adıyaman’dan mucize beklemeye devam edeceğiz ama çok daha kolay değil, bu günden sonrası…
O en zor zamanlara da hazırlı olmak gerekiyor.

Böylesi bir acıyı savaş günlerinden bugüne yaşamadık sanırım…

Hepimiz evlatlarımıza yoğunlaştık, çok doğal, çocuk onlar daha... Her birinin yüzündeki gülüşe, gözlerindeki ışığa bakmaya doyamıyor insan…Gözlerini öpmeye, saçlarını sevmeye kıyamadığımız çocuklarımızın gözleri toz, toprak...

Depremin Kıbrıs’a etkisi bu tarifsiz acının çok hem de çok üzerinde, çünkü özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’dan ciddi bir nüfus var burada, çoğu ailesini yitirdi şimdi… 


***

Unutmak gibi de bir sorunumuz var.
Şimdi acı sadece en yakınlarını yitirenlerin göğüs kafeslerine sıkıştırılacak.
Gerisi unutacak ne yazık...

Unutmamalı ve affetmemeliyiz hiçbir gün, hiçbir an!
İnşaat ve yapı güvenliği umursamayanları…

İmar Yasalarına direnç gösterenleri…
Betonla işlenen cinayetleri, çürük binaları, gözü dönmüş rantı, denetimsizliği…
Yine unutursak, acının da gözyaşının da olmayacak anlamı…

***

Japonya'da 7.4 büyüklüğünde deprem oldu, geçtiğimiz yıl, mart ayında…
3 kişi hayatını kaybetti yalnızca…

Deprem öldürmüyor ama para hırsı, bilimselliğe direnç, rant, umursamazlık, standart yoksunluğu, özüyle cehalet, bencillik, geri kalmışlık öldürüyor.

Yaşananlar bir sonuçtur ve sebepsiz değildir asla...
O sebepleri bir ömür anımsamalıyız, bu acıları yeniden ve yeniden yaşamak istemiyorsak eğer…

Bu yazı toplam 2740 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar