Bölgede kartlar yeniden dağıtılıyor…
Adamızın da içinde olduğu Akdeniz’in doğusunda ve Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılıyor.
Ardı ardına gelen krizler bölgemizi kan gölüne çevirdi. Tanrıya şükür bizim küçücük adamız henüz sakinliğini koruyor. Ama tam 41 yıldır ateşkes hali adamızı esareti altına almıştır. Bu ateşkesin bugüne kadar bozulmaması bunun bir anlaşma olduğu artık bozulmayacağı demek değildir.
Ortadoğu’da sürmekte olan ve hemen bütün büyük ülkelerin de fiilen içinde yer aldığı sıcak savaşların nasıl sonuçlanacağı belli değil.
Ama bir gerçek var bölgemizde kartlar yeniden dağıtılıyor. Oyuncular da bu yeni oyunda nasıl bir yer alacaklarıyla ilgileniyorlar.
Zengin doğal gaz ve petrol yataklarının üzerinde oturan bölgede bütün büyük oyuncular yer alarak belirleyici olmaya çalışıyorlar. Bu arada bu oyunda ben de varım diyen bazı küçük oyuncuları da devre dışı bırakmaya çalışıyorlar.
Bu yeni dağıtımda önemli bir oyuncu olmaya çalışan Türkiye sanırım son zamanlarda oyun dışı bırakılıyor. Özellikle Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra Türkiye artık yeni dağıtımda değil önemli oyuncu, sıradan oyuncu bile olması zordur.
Bu da Türkiye’yi yeniden eski ittifaklarına, ABD müttefikliği ve bölgede ABD’nin onaylayacağı ilişkilere yönlendirdi.
“One minute” krizinden sonra İsrail ile köprüleri atan Türkiye şimdi yeniden köprüleri tamir ediyor.
Bu durum bölgede yeni olanaklar açılması demektir. Bilindiği gibi İsrail’in Leviathan gaz sahasında bulunan ve çok kısa sürede pazara gitmeye hazır olan çok miktarda doğal gazı olduğu biliniyor. Bunun en kısa ve en ekonomik yoldan pazara gitmesinin tek yolu borularla Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya gitmesidir.
Rusya krizi bu süreci daha hızlandırdı. Ama bunun gerçekleşmesi için Kıbrıs sorununun da çözülmesi gerekir. BM, AB, ABD hepsi şimdi Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgileniyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin 4’ünün Dışişleri Bakanları geçen günlerde ardı ardına Kıbrıs’a geldi. Bunlara Alman Dışişleri Bakanını da eklerseniz soruna ilginin boyutunu anlarsınız.
Kıbrıs sorunu çözümlenmek zorundadır. Bunun birkaç nedeni var.
1- Kan gölüne dönen bölgede çözüme en yakın ülke Kıbrıs’tır. Bunu çözerlerse ötekilere de örnek gösterebilirler.
2- Doğu Akdeniz’de bulunan zengin doğal gaz ve petrol kaynaklarının en ekonomik yolu borularla Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya taşınmasıdır. Bunun için boruların önce Kıbrıs’ın MEB’inden geçirilmesi gerekir. Çözüm olmadan bunun mümkün olması için Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmen tanıması gerekir. Bu da çözümden çok daha zordur diye düşünüyorum.
3- 50 yıldan fazla devam eden Kıbrıs sorunu herkesi usandırdı. BM Barış Gücü tam 51 yıldır bu adada konuşlanmıştır. Bu hem askerini gönderen ülkelere, hem de bunu ödeyen öteki ülkelere yüktür. BM artık bu yükten kurtulmak istiyor.
4- Sorunlu Kıbrıs’ı üye almakla hata yaptığına inanan, ama bu hatadan dönmek için eli kolu bağlı olan AB artık bu sorunun çözülmesini ve bu ikilemden kurtulmayı istiyor.
5- Mülteci krizinde iyice sıkışan Avrupa Türkiye ile ilişkileri yeniden geliştirmeye ve Türkiye’ye para vererek mültecileri Türkiye’de tutmaya çalışıyor. Türkiye de bu işi yalnızca para karşılığı yapma niyetinde değil. Karşılığında Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa ve yeni başlıklar açılarak üyelik sürecinin ilerletilmesini istiyor. Başlıkların çoğunu bloke eden Rum tarafının tavrı AB’yi rahatsız ediyor. Geçen gün 17.başlığın açılmasına Rum tarafının onay vermesi bundandır. AB Komisyonu önümüzdeki ilkbaharda 5 yeni başlığın daha açılabileceği müjdesini vermesi ve bu başlıkların Rum tarafının bloke ettiği başlıklar olması ilkbaharda Kıbrıs sorununun çözülebileceği ihtimalini öne çıkarıyor.
Bölgede kartlar yeniden dağıtılırken bize çözüm, yeniden birleşmiş bir ada ve AB üyeliği rolü düşmemesi için bir neden yoktur. Konjonktür buna uygundur. Biz Kıbrıslılar, Türkler ve Rumlar da üzerimize düşeni yapmalıyız.