Bölgede Rus etkinliği…
Rusya nihayet sessizliğini bozdu. Bir süreden beri önce Kırım, ardından da Ukrayna krizi nedeniyle batı ile arası bozuk olan Rusya Suriye’deki gelişmelere uzun bir süre sessiz kaldı.
Sonunda sessizliğini bozdu ve yıllardır ortadoğuda en sadık müttefiki olan Esad yönetimine açık destek verdi. Suriye’de konuşlanan Rus uçakları birkaç günden beri hem IŞİD, hem de ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) mevzilerine bomba yağdırmaya başladı.
Bu durum en başta Türkiye’yi, ama bütün batıyı rahatsız etti. Rusya ile Suriye konusunda Esad’lı geçiş dönemi için anlaşan ABD şimdilik sadece olayı kınadı. AB ve NATO da Rusya’yı şiddetle kınadı. Ama şimdilik kimse kılını kıpırdatmıyor.
Bu işten en çok zararlı çıkan elbette Türkiye’dir. Başından beri ÖSG’ye açık destek veren, silah, cephane ve her türlü teçhizatla maddi, manevi destek veren Türkiye ÖSG için teröristin ılımlısı olurmuş gibi “ılımlı muhalif güçler” tanımlamasını yapıyor.
Putin de bombardımandan sonra yapılan eleştirilere karşılık “ılımlı muhalefetin kimler olduğunu bana söyleyin” diyerek aslında tam da teröristin ılımlısı olur mu demek istedi.
Türkiye-Rusya krizi bununla da sınırlı kalmadı. Rus savaş uçakları Türk sınırlarını birden çok ihlal etti. Buna Türk tarafı şiddetli tepki gösterdi. Ama Rusya oralı bile olmadı. İhlalin yanlışlıkla olduğunu açıklayarak yoluna devam etti.
Bu arada Erdoğan Japonya’ya giderken gazetecilerin sorularına verdiği yanıtta “Bu tek taraflı bir konu değil. Aynı zamanda Rusya'nın da düşünmesi gereken meseleler. Mersin Akkuyu'yu Ruslar yapmaz ise bir başkası gelir yapar.
Oraya 3 milyar dolarlık bir yatırım yaptılar zaten. Dolayısıyla o konuda daha hassas olması gereken Rusya. Rusya'nın bir numaralı doğalgaz tüketicisiyiz. Türkiye'yi kaybetmek, Rusya için ciddi bir kayıp olur. Türkiye, gerektiğinde, doğalgazı çok farklı yerlerden temin yoluna da gidebilir. Rusya da iyi düşünmek durumundadır” dedi.
Erdoğan’ın bu açıklamasına Putin değil ama Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov yanıt verdi. Türkiye ile ilişkilere büyük önem verdiklerini açıklayan Peskov “Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünün korunmasına yardım etmek amacıyla düzenlediğimiz hava operasyonları, Türkiye’yle sınırdaş olan bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanmasına da katkı sunmaktadır.
Bu bağlamda Rusya, Türkiye’nin sınırlarının daha fazla istikrarlı ve güvenli olmasına destek veriyor” dedi.
Türkiye’nin bu operasyonlara karşı çıkmasının asıl nedeni Rusya’nın Esad yanında saf tutmasıdır. Bu Esad’ın kolay kolay devrilemeyeceği anlamına gelir.
Suriye krizinin en başından bu yana Esad’ın gitmesi için Esad karşısındaki terörist güçlere açık destek veren Türkiye’nin Suriye politikası Rusya’nın müdahalesinden sonra çökmüş oldu.
Erdoğan’ı asıl rahatsız eden bu durumdur. Ama Rusya’nın Erdoğan’ın ekonomik tehditlerine karşılık yaptığı “biz sizin sınır güvenliğinizi de sağlamaya çalışıyoruz” yönlü açıklaması manidardır.
Rusya enerji bölgesi Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’den soyutlanmak istemiyor. Bu nedenle bölgede ağırlığını hissettirmeye çalışıyor. Suriye o nedenle hassas bir dönemden geçiyor. Bütün terörist grupların yuvalandığı ve açık ve vahşi cinayetler işlediği Suriye’de Suriye halkı da ülkesini terk ederek kurtuluşu önce komşu Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya kapağı atmakta görüyor.
Bu durum Avrupa ülkelerini rahatsız ediyor. AB bu durumu çözmek için göçmenlerin Türkiye sınırları içinde tutulması için Türkiye’ye ve Erdoğan’a güvenmek durumunda kaldı. Erdoğan Brüksel’de çok sıcak ağırlandı. Ama önüne konan tabakta ne üyelik, ne de Türk vatandaşlarına vizenin kaldırılması vardı.
Tabakta sadece 1 milyar Euro’luk bir maddi katkı yapılması vardı. Elbette bu ilk adımdır. Ama sanırım AB gazetecilerin tehdit edildiği, dövüldüğü, yargılandığı, hapsedildiği bir Türkiye’yi üye olarak almayı düşünemez. Vizenin kaldırılması ise bambaşka sonuçlar doğurur. Şimdilik bu konuda da AB herhangi bir açılım yapamaz.
Bölgede Rusya’nın ağırlığı artarken, Türkiye’nin de artıyor. Ama Türkiye’ye düşen rol şimdilik Suriyeli sığınmacıları AB ülkelerine gitmekten alıkoymak ve Türkiye’de misafir etmektir.
Suriye’nin geleceğiyle ilgili ise sanırım pazarlıklar başka yerlerde yapılıyor.
Rusya’nın bölgedeki etkinliğinin artması elbette Kıbrıs’ı da etkileyecektir. Bunu da başka bir yazıda ele alırım.