Bölgede yeni dönem mi?
Türkiye’nin İsrail ile barışıp, Rusya ile yakınlaşması, bölgedeki gelişmelere damgasını vuracak kadar önemli bir olay.
Bilindiği üzere, başta Suriye sorunu olmak üzere son yıllarda izlediği dış politika ile Türkiye, bölge gücü olma iddiası, kibirli ve çatışmacı siyasi tavrı ile ciddi anlamda itibar kaybetti. Dolayısıyla nereden bakarsak bakalım, düne göre bugün çok daha iyi.
Türkiye İsrail anlaşmasının teknik içeriğini bir yana bırakacak olursak, ABD kaynakları bu yakınlaşmanın uygun iç politik şartlarda zaten gerçekleşeceğini, çok sürpriz olmadığını ancak gerçekleşmesinin, Kıbrıs sorunu açısından çok önemli olduğunu ifade ediyorlar. ( Ayrıntılı değerlendirme için, Medyascope’da yayınlanan yorum ve söyleşilere dikkat çekmek isterim)
İsrail münhasır ekonomik bölgesinde bulunan doğal gazın, Kıbrıs gazı ile birleştirilerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya transfer edileceği, böylece hem İsrail’in hem Türkiye’nin kazançlı çıkacağı bir paylaşım modeli yaratılacağı yeniden tartışılmaya başlandı.
Yıl sonunda öngörülen bir referandum ile birlikte Kıbrıs’ta çözüm, bölge ülkelerinin işbirliği, ortak ekonomik kazanımlar ve bölge istikrarının sağlanması bağlamlarında çok önemli bir özellik yüklenmiş oldu. Bu yeni durum ile Kıbrıs’ta çözüm bugün, tarihsel rolüne geri dönerek, sadece Kıbrıslıların geleceğine dair bir konu olmaktan çıkarak aynı zamanda çok somut çok elle tutulur ekonomik gerekçelerle küresel sermayenin de gündemine girmiştir.
Bu noktada bölgedeki uluslararası güç dengeleri açısından da oldukça hassas ve ciddi yeni döneme girdiğimiz açıktır.
Farklı alternatif senaryolar geliştirilmiş olsa dahi, gaz boru hattının istikrarlı ve güvenli bir ülkeden geçişi, yapılacak büyük yatırımın riske edilmemesi açısından önem taşıyor. Hiçbir sigorta şirketi projenin istikrarsız ve güvencesiz bir alandan geçişini karşılamaz. Bu bağlamda, referandum ile birlikte, hem Türkiye’nin hem İsrail’in hem de yeni Kıbrıs Devleti’nin kazançlı çıkacağı bir durumdan bahsediyoruz.
ABD’nin doğrudan işin içinde olduğu böyle bir denklemde, Gazprom’un yani Rusların devre dışı kalması düşünülemez.
Bu bağlamda, İsrail anlaşması, Rusya yakınlaşması ile Türkiye’nin doğru bir hamle yaptığını söylemek mümkün. Ardından gelmesi beklenen Mısır hamlesi ile de bu yapıcı adımların arkasının gelmesi oldukça önemlidir.
Uzun bir süreden beri üzerinde çalışılan ve İsrail’in Leviathan meb’inde bulunan gazın, Türkiye üzerinden Yunanistan bağlantısı ile Avrupaya ulaştırılması konusu bölge için büyük bir proje olduğu kadar, herkesin kazançlı çıkacağı yeni bir ortak kazanıma da dönüşme olanağı veriyor bizlere.
Bunu iyi değerlendirmeli ve bu şansı iyi kullanmalıyız. Bu noktada kalıcı ve istikrarlı bir Federal Kıbrıs ‘a yoğunlaşmak, toplumsal güveni inşa edecek programları gündeme almak, barış kültürü üzerinde çalışmak ve çözüme ulaşmak, elbette küresel güçler oyunundaki pay kavgasından çok daha önemli, değerli ve anlamlıdır. Ancak, her devlet için çok önemli jeopolitik önemi olan adanın, çözüme kavuşması yönünde bölgedeki güçler denklemini, küresel sermayenin tavırlarını ve devletlerarası ilişkileri iyi gözlemlemek şarttır.