BÖLÜK PÖRÇÜK
“Piç”i söylüyor Arda...
Sözleri ‘resmi tarih’ dışı bir Anayasa...
Başşehir, serin bir sonbahar gecesine uyanıyor, içindeki isyan ve aşkla...
‘Köpekler’ diyor biri...
“Hoş” diye ses geliyor arkadan...
Ve biralar, şişeden içiliyor genelde, kadeh yerine, dudakta iz bırakarak...
Konyak kokusu, keskin...
İnsan kokusu, tahrikkar...
Ve devrim kokusu, hayali...
İşin aslı şarkılara sığınıyor ahali...
***
“Yoldaşlar, ey! Artık lüzum yok fazla söze: Bakınız göz göze” derken şair.
Bizi anlatıyor belki de...
1923’ünde Moskova’nın...
Göz göze gelen, çaresizliğimizi...
***
Parmaklar tütün sarıyor, kaldırıma düşen yapraklara karışıyor hışırtı.
Tam karşıda kocaman bir bina...
‘Sigara fabrikası’ bir zamanlar...
Şimdi...
Bir başka ‘sarım’la ‘uyuşturuyor’ beyinleri...
Hemen karşısı...
Bir zamanlar yine, mezarlık...
Kim bilir, hangi kemiklerin üzerinde yükseliyor kocaman bir bayrak...
Kimi ‘Elçilik’ diyor adına...
Kimi ‘Valilik...’
Ne yaman çelişki değil mi, kemiklerin tam da üzerinden kazılıyor, bir kimliğin mezarı...
Ve imza atıyor Arda albümüne...
Siyah bir fon... Kırmızı bir yıldız...
“Piç”in altına, “umuda” diyor...
***
Lefkoşa, yitik...
Lefkoşa, yarım...
Lefkoşa bölük pörçük bir gömlek gibi.
Ve iki yakası, iliklenmiyor, kavuşmuyor bir türlü...
Böğrü açık....
Etine vuruyor soğuk...
Gitar ‘protest’ notalar saçıyor sokağa, ‘köpekler’ kuyruğunu kıstırmış geziniyor, insanlar içiyor, yumruk sıkıyor, duman soluyor, diş sıkıyor karanlığa...
***
“Ama umudu büyük insanlığın....
Umutsuz yaşanmıyor” diyor, 1958’de Nazım...
2013’ün Lefkoşa’sında Arda, “piç” bir geleceğe ıslık çalıyor...
Ve ruletler dönüyor kente...
Yürekler uyuşuyor...
“Para gelirse maaşlar ödenecek...”
“Görüşmeler başladı, başlayacak...”
Hayatlar bölük, pörçük...