1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Bölünmeden sadece elitler faydalanıyor
Bölünmeden sadece elitler faydalanıyor

Bölünmeden sadece elitler faydalanıyor

çözümlerin tümü aslında siyasi elitler tarafından çok fazla çalışmadan taktiksel amaçlara ulaşmadaki kısa yollar olarak görülüyor.

A+A-

Federasyondan vazgeçersek müzakere etmek zorunda olmadığımız tek şey, güç paylaşımı

Yiorgos Kakouris

Çeviren:
Seda Argün

Yeniden birleşmeye olası alternatifleri konuşurken vatandaşlar, siyasetçiler ve yorumcuların ortaya koymadığı görünen önemli bir konu var. Şöyle ki, bölünme, konfederasyon veya herhangi bir düzenleme, bugüne kadar geldiğimiz noktadaki her şeyi yeniden müzakere edeceğimiz tamamen yeni, zahmetli ve ruhumuzu çökertecek bir süreci gerektirecektir. Bu süreç belki de sadece Britanya- AB ilişkilerinin her yönden bir mengeneden geçirtilerek iki tarafında aslında istemediği yaklaşık optimal bir çözüme ulaşma durumu olan, zorlu bir sınav niteliğindeki Brexit müzakereleri ile karşılaştırılabilecektir.

Buna karşın, bu süreçten bir grup kişi fayda görecek ve bu grup da her iki tarafın siyasi sınıfı olacaktır. Kıbrıs sorunu müzakerelerini meydana getiren altı fasıl arasından (güç paylaşımı, ekonomi, AB, mülkiyet, toprak ve güvenlik) güç paylaşımı hariç tabii ki tüm fasılların tekrardan müzakere edilmesi gerekecektir.

Her şey yeniden müzakere edilecek

Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk siyasetçiler, iş ve toplum liderleri, milliyetçilik ve korkuyu diğer insanlar üzerinde kullanarak fayda elde etmeye çalışırken ve asla sonu gelmeyen normalleşme sürecini kendilerini vazgeçilmez olarak göstermek için bir bahane olarak kullanırken hiç bir şeyden vazgeçmeden gücü ellerinde tutmaya devam edecektir. Her iki toplum için sağlıklı değişim ve kalkınma beklentilerini ciddi anlamda düşecektir.

Ekonomi: Yeni gelişmeler ve kalkınmayı kendimize çekerken bölgedeki tüm ülkelerle işbirliği içerisinde güçlü ve federal bir ekonomi oluşturma ümidini bırakın. Taraflar ticari ilişkileri ile Yeşil Hat’ın durumunu tamamen müzakere ederken kuzeyin AB ile olan ticari ilişkileri de tamamen yeni bir açıdan göz önünde bulundurulacaktır.

Avrupa Birliği: Brüksel ve üye devletler ikinci bir Kıbrıs devletinin oluşmasını kolayca kabul etmeyecek; ederse de bir çok üye devletin içinde barındırdığı ayrılıkçı eğilimlerden dolayı edecektir. Ayrıca, AB uyumu taşımayan bağımsız bir Kıbrıs Türk devleti Avrupa için ekonomik bir ağırlık ve çoğu zaman da sorun teşkil edecektir.

Mülkiyet: Adanın öte tarafından bırakılan mülklerin sahiplerinin ne şekilde tazmin edileceği ve zahmetli bir şekilde ayrıntıları belirlenmiş olan mekanizmanın radikal bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir. Diğer toplumun idaresi altındaki mülkiyetin sahibi olma seçeneğinin yeniden görüşülmesi gerekecektir. Her iki taraf için de mülkiyet iadesi olasılığı büyük ölçüde azalacak ve büyük ihtimalle de bir çok yeni davanın açılması söz konusu olacaktır.

Toprak: Alternatif çözüm bakımından, idari değil de sert bir sınırdan bahsediyoruz. Sınır çizgisi ile özellikle de yerinde ne şekilde ortaya konulacağı tamamen yeni bir müzakere konusudur.

Güvenlik: En iyi senaryonun yaşanması halinde bile, tarafların yabancı birliklerin varlığını baştan müzakere etmesi gerekecek ve herhangi bir askersizleştirme söz konusu dahi olamayacaktır.

İlerleme için teşvik yok

Yakın zamanda, reddedici veya daha iyi söylemek gerekirse pragmatist Kıbrıslı Rumlar ile ayrılıkçı veya hayal kırıklığı yaşamış Kıbrıslı Türkler diğer tarafta federal bir çözüme alternatif olabilecek olasılıklar gündeme getirdiler. İki devlet, bir konfederasyon veya hatta kuzeyin Türkiye ile yapacağı bazı garip bağlılık düzenlemelerine dair konuşmalar geçiyor. Bu seçenekler kafalarında duruyor, kullanacakları argümanlar oluşturulmuş durumda; tıpkı kullanmaya hazır bir ütopya gibi.

Kimse de bu seçeneklerin takip edeceği ve oluşacak geleceklerden bahsetmiyor. Kimse, herhangi bir alternatifin hazırlanması ve uygulanması esnasında toplumlar arasındaki ilişkiler ile uluslararası durumu nasıl yönlendireceklerine dair kapsamlı bir strateji sunmuyor. Çünkü bu çözümlerin tümü aslında siyasi elitler tarafından çok fazla çalışmadan taktiksel amaçlara ulaşmadaki kısa yollar olarak görülüyor.

Kısacası, siyasi elitlerin farklı parametreler altında bir çözüme ulaşma hakkında konuşarak destek kazanmaya çalıştığı oy sahipleri, federal bir çözüm karşında tüm bu alternatiflerden hiç bir şey elde edemeyecektir.  Kazançlı çıkacak olanlar ise para aklama ve yolsuzluk ile tamamlanmış uluslararası tanınırlığı olan bir hizmet ekonomisini yürütmenin getirilerini müzakere etmek zorunda olmayacak olan Kıbrıs Rum siyasi elitler ile Türkiye’nin yükselen plütokrasisi ile işbirliği yapmak için kazançlı fırsatlar sunan fonksiyonsuz tanınmamış bağımlı bir devleti mantıklı kılmak zorunda olmayacak olan Kıbrıslı Türk siyasi elitler olacaktır.

Herkes kendi yoluna

Kıbrıslı Rum siyasi elitleri Kıbrıslı Türkler ile işbirliği yapmak zorunda olmadan Kıbrıs MEB içerisindeki doğal gazdan faydalanmak istiyor. Kendi halkına da doğal gazı gelecekte kurulacak federal bir devletin ortaklaşa yöneteceğini anlatmanın zorluğuna girmek istemiyor. Bundan dolayı da, güvenlik veya garantiler konusunda imtiyazlar kazanma fırsatını veya en azından üstün ahlakı sürdürüp Türkiye’den imtiyazlar talep etmeyi elden kaçırıyor. Bunun sebebi aslında Kıbrıslı Rum siyasetçilerinin siyasi eşitliğe inanmaması değil, kendi halkını farklı bir geleceğe yönlendirme becerilerine inanmamalarıdır.

Kıbrıslı Türk elitler ise 1960lardaki veya 2004 ve 2017 travmalarından dolayı toplumun uluslararası toplumun bir parçası haline getirecek ve normal bir yönetim şekli olarak faaliyet göstermesini sağlayacak izolasyondan içinden kolay bir çıkış yolu istemektedir. Fakat bir çoğu, ekonomiyi Türkiye’nin katkısını gerektirmeyecek sürdürülebilir ve dengeli bir modele sokacak daha rasyonel bir yapılandırma üzerinden yapmak istememektedir. Aynı elitler aynı zamanda, vatandaşlarını güvenliklerini için gerçek garantilerin Türkiye’den değil sadece Avrupa’dan geleceğine dair ikna etmeye korkuyor.

Sonuçta ise güneydeki bir kısım insan MEB’yi dahi bölme fikri ile flört ederken, kuzeydeki bir kısım insan ise Türkiye’nin Monako’su veya Cebelitarık haline gelme veya hatta İsviçre’nin AB ile sahip olduğu benzer bir ilişki geliştirme düşüncesine sıcak bakmakta. K/R siyasetçiler, bu durumda doğal gazdan faydalanmanın kolay olmayacağını unuturken, K/T siyasetçiler ise, Erdoğan’ın yörüngesindeyken üstün ahlak sahibi olmanın kendi çıkarlarını savunmada onlara yardımcı olmayacağını unutuyor.

Kıbrıs Sorunu sona erdikten sonra başlayan dönemi şu anda idare eden siyasetçiler, her iki taraftaki sessiz ılımlı çoğunluk gerçek çıkarların nerede olduğunu görmedikçe taktiksel düşüncelerinden öteye gidemeyecektir.

 

 

Bu haber toplam 3067 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 454. Sayısı

Gaile 454. Sayısı