Bölünmüş ülkede ‘kayıplar’ için alternatif çözümler...
Kıbrıs’ta Bilgiye Erişim Hakkı Projesi çerçevesinde 21-22 Kasım 2011 tarihlerinde Lefkoşa’da Yeşil Hat üzerindeki Dayanışma Evi’nde gerçekleştirilen “Uluslararası Bilgiye Erişim Hakkı Konferansı”nın son gününde “kayıpla
Kıbrıs’ta Bilgiye Erişim Hakkı Projesi çerçevesinde 21-22 Kasım 2011 tarihlerinde Lefkoşa’da Yeşil Hat üzerindeki Dayanışma Evi’nde gerçekleştirilen “Uluslararası Bilgiye Erişim Hakkı Konferansı”nın son gününde “kayıplar” konusunda araştırmacı gazetecilerin bilgilere nasıl ulaşabildikleri, ne tür engellerle ve ne tür tehditlerle karşılaştıkları konuşuldu.
“Araştırmacı Gazetecilik, Çatışma ve Gerçeği Arayış: Kıbrıs’ta kayıp şahısların akibeti” başlığı altında yapılan oturumda biz de fotoğraflarla bir sunuş yaptık. Özetle “kayıplar”ın aranması sürecinde devlet yetkililerinden bilgi istemek yerine, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde okurlarımızdan ve “kayıp” yakınlarından oluşan insanlarla alternatif bir bilgi ağı oluşturduğumuzu, kurduğumuz “ihbar hatları”yla okurlarımızın adamızın her iki tarafından da bize ulaşarak ister isimli, ister isimsiz ihbarlarda bulunduklarını, toplu mezar yerleri hakkında veya köylerinde yaşanmış olaylarla ilgili bilgi verdiklerini anlattık. Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okurlarımızın yardımları sonucu gömü yerleri bulunmuş olan ve kazı yapılarak gömülmüş oldukları yerlerden çıkarılan “kayıp” Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk insanlarla ilgili fotoğraflar eşliğinde yaptığımız sunuşta “Bölünmüş bir ülkede, bilgiye ulaşmak için yurttaşların, okurlarımızın yardımlarını aldık, yıllarca tabu olarak addedilen bir konuya demokratik bir çözüm ürettik” dedik. “Kayıplar”la ilgili okurlarımızdan gelen tüm bilgileri hiçbir “proje”nin parçası olmaksızın, tümüyle gönüllü olarak, anında Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaştığımızı, okurlarımızın bize gösterdiği olası gömü yerlerini, Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine gösterdiğimizi ve bunu tümüyle insani bir görev olarak yaptığımızı anlattık.
“Kayıplar”la ilgili çalışmalarımızdan rahatsız olan bazı çevrelerin tehditlerinden de söz ettik.
Kathimerini gazetesi yazı işleri sorumlusu araştırmacı gazeteci Andreas Paraskos ise, Kıbrıs’ın güneyinde, Kıbrıslırum “kayıplar”la ilgili 1995’te araştırma yaparken karşılaştığı engelleri anlattı ve o dönemler Kıbrıslırum Kayıplar Listesi’nin bile gizli tutulduğunu, bir gazeteci olarak kendisine kayıplar listesinin verilmediğini ve listeye ancak Brüksel üzerinden ulaşabildiğini anlattı. Paraskos, listeyi yayımladıktan sonra listede bulunan bazı “kayıplar”ın aslında “ölü olduğu bilinen şahıslar” olduğunun ortaya çıktığını örnekleriyle anlattı.
Cyprus Mail ve Reuters’de gazeteci olarak çalışmakta olan Simon Bahçeli de, “Benim esas çalışma alanım Kıbrıs’ın kuzeyidir” diyerek, Kıbrıs’ın kuzeyinde, bizim “kayıplar”la ilgili yürüttüğümüz araştırmacı gazeteciliğin dışında neden başka araştırmacı gazetecilik örnekleri bulunmadığını anlattı. “Kıbrıs’ın kuzeyinin Ankara’nın etkisi altında olduğu ve Türkiye’de 71 gazetecinin hapiste olduğu halde, kuzeyde neden gazetecilerin hapiste olmadığını” sorgulayan Bahçeli, çeşitli çevrelerin gazetecileri derinlemesine araştırmacı gazetecilik yapmaktan kaçınarak sessiz kalmalarına yol açtıklarını çeşitli örneklerle anlattı. Bahçeli, Kıbrıs’ın kuzeyinde insan kaçakçılığı, kadın ticareti, kumarhaneler, mafyalar gibi konularda araştırmacı gazetecilik yapılabilecekken bunlardan kaçınılmakta olduğunu da izah etti.
İspanya’nın Madrid kentinde araştırmacı gazetecilik yapan Mar Cabra da İspanya’da toplu mezarlar hakkında yapılan çalışmaların harita üzerinde işaretlenerek internete devlet tarafından konduğunu, bugüne dek bazı toplu mezarların açıldığını, toplu mezarların Franko döneminde öldürülen onbinlerce “kayıp” insanı barındırdığını ancak toplu mezarların çoğunun henüz açılmadığını anlattı.
Toplantıya Toplumsal Medya Merkezi yetkilisi Michael Simopulos başkanlık etti ve dinleyicilerin soruları da yanıtlandı.