Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ,  döviz üzerinden olan borçların TL’ye çevrilmesi için doğru bir zaman olmadığını belirtti.

Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, Didem Gürses’in sunduğu Kanal T’de yayınlanan Politik Duruş Programında ülke ekonomisi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Döviz üzerinden alınan borçların TL’ye çevrilmesi konusunda açıklama yapan Erçağ, birçok kişinin dövize gelen artış nedeniyle bu taleplerinin arttığını, bugün TL üzerinden borçlananların elbette döviz üzerinden borç alanlara göre daha rahat olduğunu, ancak döviz üzerinden olan borçların TL’ye çevrilmesi için doğru bir zaman olmadığını belirtti.

Panik olmadan hareket edilmesi gerektiğini belirten Erçağ, ciddi kayıplar olabileceğini, bu hararetin oturacağını, daha önce 2018 krizinde de dövizde yüksek rakamların olduğunu, daha sonra bir rahatlama olduğunu anımsattı.

Erçağ, şu anda borcu olanları bankaların ve Merkez Bankası’nın düşündüğünü, esas önemli konunun işletmeler ve özel sektörde yaşanan mağduriyetler olduğunu, bu konuda adımlar atılması gerektiğini, bilinçli krediler alınması gerektiğini, şu anda küçülmeye gitmenin daha mantıklı olduğunu dile getirdi.

“Özel sektör ile kamu arasında büyük bir uçurum var”

Özel sektör ile kamu arasında büyük bir uçurum olduğunu vurgulayan Erçağ, şunları kaydetti;

“Özel sektörün zorluklarını bilen biri olarak, politika gözetmeksizin söylüyorum, özel sektör ile kamu çalışanları arasında büyük uçurumlar ve adaletsizlikler var. Bugün devlette rotasyon tartışılıyor. Pandemi olabilir, haklı gerekçeler sunulabilir ancak tam maaş alma konusu gündemde olmamalı.

Bırakın rotasyonu iş yapamayan evine ekmek götüremeyen insanlar ne yapacak? Küçük işletmeler büyük zorluklar yaşıyor. Oteller kapalı, uçaklar inmiyor, yükseköğrenim zorluklar yaşıyor. Özel sektörün düşünülmesi gereken bir noktadayız.”

“Üretimden kopmuş bir ülkeyiz”

“Bankalar bazı borçlar öteledi ancak bunun sonunda özel sektör ne olacak bunun için çözümler olmalı. Üretimden kopmuş bir ülkeyiz. Ülkemizde üretime dayalı ve ürettiğini satabilecek kanalların açılması noktasında politikalar yapılmalı. Geçmişte üreten bir toplumduk. Üretimden koptuğumuz noktada artık kayıplara başladık. Ben çocuğumu okuttum gidip bahçede zeytin kökümü çapalayacak diyen bir zihniyet gelişti. Devlet işe alsın diye bakıyoruz, hayır o çocuk belki de zeytin üreterek çok daha fazla kazanacak bunu göz ardı ediyoruz”