Borges’in Kaplanları
Kitabın gösterdiği bir başka önemli ayrıntı ise, yazıların bir kısmının yazıldığı yıllarda Özlü’nün İsveç’te sürgünde olduğu düşünüldüğünde, kendisinin Türkiye’den hiçbir zaman kop(a)madığının bir ispatı.
Hakan Karahasan
[email protected]
Tanıtılan Kitap:
Demir Özlü. Borges’in Kaplanları. Genişletilmiş İkinci Baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014.
13 Şubat 2021’de İsveç’te kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yuman, Türkiye edebiyatının önemli isimlerinden Demir Özlü, bilindiği üzere, değişik alanlarda eserler veren, üretken bir yazardı. Varoluşçuluktan derin bir şekilde etkilenen ve eserlerinde bu yansımaları görebileceğimiz bir yazar olan Özlü, aynı zamanda önemli bir başka yazar olan Tezer Özlü’nün ağabeyiydi. Edebiyat çevrelerinde daha çok 1950 kuşağı yazarlarından birisi olarak ismini duyuran Özlü, zaman içinde öykü, roman, deneme, anı, günce gibi değişik alanlardaki çalışmalarıyla Türkçe edebiyatta kendine özgü bir alan açmıştır denilebilir.
Kişisel olacak ama yine de belirtmek istiyorum: Demir Özlü’yü 90’lı yılların ortalarında, yaz tatili dönemi tamamen tesadüf ile keşfeden, lakin, bu keşif sonrası kendisini düzenli olmasa da takip etmeye çalışan birisi olarak, Özlü’nün roman ve öyküleri dışında, ki bunların son derece önemli olduğu kanısındayım, eleştiri ve deneme yazılarının hak ettiği ilgiyi gördüğüne dair bazı şüphelerim var. Bu yazıyı o sebepten dolayı kaleme almaya karar verdim.
Özlü deyince, birçokları gibi, benim de aklıma öncelikle yayımlanmış ilk kitabı Bunaltı (ilk baskı 1958) ve yıllar sonra tek bir kitap olarak basılan Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları – Bir Uzun Sonbahar – Bir Yaz Mevsimi Romansı ile yine yıllar sonra tek bir cilt halinde yayımlanan Bir Beyoğlu Düşü - Berlin’de Sanrı – Kanallar çalışmaları geliyor. Lakin, bu kısa yazıda bu kitaplardan bahsetmek yerine, Özlü’nün çok güçlü bir başka yönünden, edebiyat eleştirisi ve deneme yazılarından oluşan Borges’in Kaplanları adlı kitabından bahsedeceğim.
Borges’in Kaplanları, Özlü’nün değişik zaman dilimlerinde kaleme almış olduğu, kitap tanıtımı ve edebiyat eleştirisi yazılarından oluşan bir derleme. İlk baskısı 1997 yılında yapılan kitap, 2014 yılında genişletilmiş bir baskıyla yeniden yayımlandığında, genişletilmiş bu baskıya Özlü’nün on iki yazı daha eklediği kitabın arka kapağında belirtiliyor. Kitapta edebiyat ve bireyin durumu, 1950 kuşağı, Jean-Paul Sartre, Türkiye edebiyatı, aydınların durumu gibi birçok farklı konuda yazılar bulmak mümkün. “Bireyci yapıt-toplumcu yapıt” tartışmalarına değindiği “Şu Birey” adlı yazısında, toplumculuk adına bireyi yok sayan düşünceyi “Bireysel olan toplumsal olanın da ta kendisidir” (8) demek suretiyle eleştirirken, bireyin ne derece önemli olduğunu, kendisini “toplumcu” olarak etiketleyen düşünceye karşı, biraz da tepkiyle, dile getiriyor.
“J.-P. Sartre” adlı yazısı, kısa olmasına rağmen, Sartre’ın kim olduğu ve dünya görüşüne dair önemli bir giriş olarak okunabilecek, son derece keyif verici bir yazı. Kitapta; Türkiye edebiyatının önemli isimlerinin dönem içerisinde kaleme aldığı çalışmalara yönelik tanıtım ve düşünceleri (örn., Oktay Akbal) dışında, “Türk Edebiyatında Birkaç Sürgün Romanı” adlı yazısında da ortaya koyduğu gibi, zaman içinde ‘kaybolan,’ lakin gerek konu gerekse anlatım tekniği, olay örgüsü açılarından düşünmeye, tartışmaya değer unsurları ele almasıyla, son derece yetkin bir edebiyatçı olduğunu kanıtladığı iddia edilebilir. Kitapta Türkiye edebiyatının bazı önemli isimlerine, eserlerine değiniyor Özlü. Sabahattin Ali, Leyla Erbil, Orhan Duru, Feyyaz Kayacan, Ferit Edgü, İlhan Berk, Ahmet Oktay, Güven Turan, Onat Kutlar bu isimlerden bazıları. Onun dışında, Divan Edebiyatı, Beat Kuşağı, toplumcu gerçekçilik konularını irdeleyen Özlü, böylece okura son derece geniş bir spektrum sunuyor denilebilir.
Kitabın gösterdiği bir başka önemli ayrıntı ise, yazıların bir kısmının yazıldığı yıllarda Özlü’nün İsveç’te sürgünde olduğu düşünüldüğünde, kendisinin Türkiye’den hiçbir zaman kop(a)madığının bir ispatı. Diğer bir deyişle, bugünün internet ve iletişim teknolojilerinin olmadığı, kitapların dijital olarak bulunamadığı bir ortamda Özlü’nün Türkiye’de yayımlanan çalışmaları deyim yerindeyse günü gününe takip ettiği, Türkiye’deki edebiyat tartışmalarından hiç kopmadığı, anlaşılıyor.
Borges’in Kaplanları, Özlü’nün komple bir yazar olduğunun, edebiyat üzerine yıllar boyunca nasıl düşündüğüne dair tadımlık bir kitap. Özlü’yü romanları, öyküleri ve anı/günceleri ile tanıyanların bambaşka bir tat alacağı, bilgilendirici ve düşündüren yazılar var Borges’in Kaplanları’nda.