1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Boşanmalar mı fazla, evlilikler mi ?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Boşanmalar mı fazla, evlilikler mi ?

A+A-

Herkes ay gibidir  ve herkesin hiç kimseye göstermediği bir karanlık tarafı vardır
Mark Twain

 

Ne desek az!

Hiç ANA yolda...
Çift şeritli yolda...
Hani “duble” diyorlar, bu kelimeye alışamadım bir türlü...
Böyle bir yolda “yaya geçidi” olur mu?
Oluyormuş...
Niye?
Çünkü kimseler, ana yol kenarındaki o koca üniversitenin sahibi zengin adama “şuraya bir alt geçit yapsana” diyemiyor.
Çünkü, tek günde kurulan VAKFA kocaman KULLİYE için yer veriliyor, bol minareli cami yükseliyor da, “Projeye bir de üst geçit ekleseniz” diyemiyor kimse!..
Gençler ölürken, duaları da hazır, az ileride cenaze namazları için iyi eğitimli hocaları da...
Allah taksiratlarını affetsin artık !!!

---------------------------------------------------------------------------------

Boşanmalar mı fazla, evlilikler mi ?

Çocukluk aşkıyla evlenmişti, genç dostum...
Ortaokul ya da lise birden beri, birlikteydiler hep...
El ele... Göz göze...
Üniversite başladı, bitti, hâlâ öyle...
Evlendiler... Ayrıldılar....

***

- Ne oldu, dedim...
- “Abi aşık oldum” dedi...
Tamam da... Yine aşıktın, hem de çok...
- “Abi, onu yine seviyorum, gerçekten seviyorum ama şimdiki yeni aşk...”

***

Hep derim, insan, gene sevebilir...
Aşık olabilir, bir daha, yine, yeniden...
“Yüce emir” değil yani “aşk tek kişilik, bir anda, bir tek kişiye” diye...
Vay efendim o zaman aşk değil.
Her neyse, o halde...
Yeniden aşık olur insan, bir önceki aşkını sever yine...
Sever ama öyle eli ayağına dolanmaz...
Bu işler kalıba sığmaz...
Hem ne olmuş yani, sever işte birden fazla, delice...
Bu  mu dünyanın en önemli derdi ha?

***

Haber merkezinde oturmuş rakamlara bakıyoruz...
Didem’in (Menteş) haberi...
Son 6 sene...
7 bin 639 evlilik...
4 bin 693 boşanma...

Mert (Özdağ) diyor ki, “Ne kadar çok...”
- Ne, diyorum.
- Boşanmalar...
“Tersten bak bence” diyorum... “Boşanmalar normal, fazla olan evlilikler...”

***

Yaşadığımız çağın özgürlük anlayışı, iletişim koşulları, farklılaşan değer yargıları, insanın “ölümlü” olduğunu yeniden keşfetmesi, cinsiyet eşitliğinin yükselmesi, ekonomik bağımsızlık ve kültürel değişimlerle birlikte “evlilikler” fazla aslında...
Hatta çok fazla.... Ve hatta “niye evleniyor insanlar hâlâ...”

***

Hep “boşanmalar ne kadar çok arttı” diye dertleniyoruz ya..
Evet, tersten bakmalı bir de...
Acaba boşanmalar mı arttı yoksa “evlenmeler” mi çok fazla?


***

Alın size bir daha, “yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan” hikayesi.
Düşün düşün çatla!

--------------------------------------------------

Dost...

Gazetenin önüne ‘rampa’ yaptığımız zaman engelli camiasının sembolü Mustafa Çelik’i çağırmıştım.
“Benden başkası buradan zor iner, zor çıkar” demişti.
Birlikte saydırmıştık bu ülkenin bilinçsiz yapıcılarına, ustalarına...
Geçenlerde Orkun geldi, geri döndü...
İyi de oldu...
Fırsat bu fırsat Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği’ne gittim...
“Masanın Boş Kalan Köşesi” diyerek bir kitapta toplamış, yeni şiirlerini...
Hem kitap imzalattım, hem de sohbet ettik bol bol, Orkun Bozkurt’la Günay Kibrit’le, dernekteki dostlarla...
“Yazmak soluk almaktır” diyor Orkun.
Hem de nasıl bir soluktur bu Orkun, hem de nasıl....
Yeni bir tiyatro oyununun da müjdesini verdi Orkun, “Tekerlek İzleri”nden sonra.

***

“Dost....”  diye başlıyor tüm şiirlerine...
Mustafa Çelik, masanın baş köşesini boş bırakan dost...
...
Dost...
öfkeliyiz!
incir çekirdeğini doldurmayacak
bahaneler arkasına saklanarak

savuruyoruz her yana öfkelerimizi...
....
Vay be Mustafa, bu kadar çok dostla birlikte yaşıyorsan, hiç ölmeden...
Tek eksik bedeninse...
Gülüşünse tek eksik -ki hep gözümüzün önünde...-
İnsan, daha ne biriktirir bu hayatta...

-------------------------------------------------------

Şampiyon olsa ne olacak?

“Engelliler Spor Federasyonu” var ya...
“Tekerlekli Sandalye Basketbol takımından sorumlu”
bakanlık gibi...
Oysa, 5 bine yakın engellimiz var ki, yarısından fazlası genç...
Spora hasret bu insanlar...
5 kulüp oluşamamış bunca senede...
Beş!
Bu yüzden federasyon özerk değil, her dönem siyasiler atıyor başkanı...
...
Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği’ne gittim ya, Orkun Bozkurt’un kitabı için...
Başkan Günay Kibrit de girince araya, sohbetimiz bu oldu...
- “Takım bu sene küme düşüyor...”
“Şampiyon olsa ne olacak”
diyorum, ben...
Çünkü hepsi transfer!..
Oysa sevgili Mustafa Çelik bu takımı bizim özürlü gençlerimiz spor yapsınlar, sosyalleşsinler, kendilerine güvensinler diye kurmuştu.
Şimdi Kıbrıs’tan kaç genç var sahada?
“Skor başarısı” odaklı, “şov takımı.”
Ne “B” takımı var bunun, ne genç,  ne altyapı... Transfer yap, kazan, hepsi bu.
Orkun da Günay dostum da aynı dertten muzdarip...
Neyse ki, Spor Dairesi’ne de gidiyorum sonra.... Müdür Alkan Değirmencioğlu ile sohbete... İyi haberler var sanki, iyi projeler... Umutlu olmak istiyorum, yine...

-------------------------------------
haftanın notcukları

• - Nerelerdeydin?
- KARDİYODA...
- Ne?
- Kardiyo yapıyordum!..
...
“Spor yapıyorum” dese, cahil kalacak...


• Bayılırım bizim toplumun “çamaşır makinesi” sendromuna... Bir başkasını “ayıplamak” konusunda nasıl da iştahlı. Gerisi “ak pak” ya.
- Ne ayıp ne ayıp....


• Nerede okudum anımsamıyorum, bir Arap atasözüymüş: "Başında bir aslan olan kuzular ordusu, başında bir kuzu olan aslanlar ordusunu yener."


"Renkleri mi yasaklayalım" diyen Akıncı'nın dik duruşunu, "Terörü asıl yaratan bu ırkçı kafalardır" diyen Ömer Kalyoncu'nun cesaretini, polisin / askerin talep ettiği yasalara karşı “İnsan hakları açısından riskli” diyen Tufan Erhürman’ın samimiyetini alkışladım.


• Hasan Işık Yücedağ diyor ki, “Üniversite mezunu gençler işsizken, Güzelyurt  kooperatifinde 70 yaşına gelmiş insanlar çalışıyor.”
Sevgili okur abartmıştır, diye umuyorum.


• Tapu Dairesi kapısında asılı yazı: Vezne Saatleri 8:30 -12:00
Öcal Dallı soruyor: “Parasıyla dahi hizmet alamıyoruz. Günde üç buçuk saat çalışan bir devlet nasıl kendi ayakları üzerinde duracak?”

• Ali Şah geçen pazar okumuş sayfamızı, "mutluluk ölçüsü" yazımız üzerine mesaj göndermiş. "Ölçü basit: Adalet." Emile Zola’nın lafını hatırlatmış bir de: “Adalet hakikatten, mutluluk da adaletten doğar...”

Bu yazı toplam 3207 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar