1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bosna’da kayalık arazilerde bulunan mağaralar ve uçurumlar, savaş döneminde katliamların örtbas edilmesi için kullanılmıştı...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bosna’da kayalık arazilerde bulunan mağaralar ve uçurumlar, savaş döneminde katliamların örtbas edilmesi için kullanılmıştı...”

A+A-

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’ndan Hikmet Karsiç’in 15 Şubat 2023 tarihinde yer alan ve Bosna’da dağlık bölgelerdeki mağaralar ve uçurumların, savaş döneminde katliamların örtbas edilmesi için nasıl kullanıldığını inceleyen yazısını, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik... Saraybosna’dan Hikmet Karsiç, bu konuda şöyle yazıyor:

***  Bosna-Hersek’te dağlık bölgelerdeki düzinelerce mağara ve uçurum, katliam kurbanlarının ölü bedenlerini saklamakta kullanılmış ve 1992-95 savaşı boyunca işlenmiş suçları gizlemişti – İkinci Dünya Savaşı esnasında da bu şekilde kullanılmıştı bu tepelik araziler...

***  1992’de Haziran ayı ortalarında Bosna-Hersek’teki savaş başladığında, Vesegrad kentinden Boşnak siviller otobüslere bindirilmişlerdi, bu otobüs konvoyunu Kızılhaç örgütünün yerel şubesi organize etmişti... Boşnak Sırp ordusu tarafından evlerinden zorla atılan siviller, Boşnak hükümetinin denetimi altındaki bölgeye götürülerek güvenliğe kavuşturulacaktı... Otobüs konvoyu oluşturulmasının amacı buydu...

***  Toplamda 500 sivili taşıyan otobüs konvoyu kentten geçerek Saraybosna’ya doğru yol aldı... Otobüslerde her yaştan, kadınlı erkekli Boşnak siviller vardı – otobüslerle taşınma önerileri güvendikleri Sırp komşularından geldiği için bu öneriyi kabul etmişlerdi... Otobüsler Sokolaç kentinde durdu... Konvoya eşlik eden Sırp askerler, otobüslerdeki kadınlarla erkekleri ayırmaya başladılar. 49 erkek alınarak bunlar başka bir otobüse bindirildi ve diğerleri ise Boşnak hükümetinin denetimindeki bölgelere doğru yol almaya devam etti...

***  Erkekler, çifter çifter birbirlerine bağlanmıştı, elleri telle bağlanmıştı ve bir uçurumun önüne doğru götürülmüşlerdi ormanda... Daha çok Visegrad’tan Sırp askerleri, uçurumun eşiğindeki erkeklere ikişer ikişer yürümeleri emrini verdiler... Onları vuruyorlardı, onlar uçuruma yuvarlanırken, sıradaki kurbanlar da bunu izlemek zorunda kalıyordu... Kendilerine olup bitenleri anlamakta şok nedeniyle zorlanan kurbanlar, tıpkı birer robot gibi hareket ediyordu... Onları kurşuna dizenler, eskiden aynı liseye gittikleri sınıf arkadaşlarıydı, işte birlikte çalıştıkları insanlardı, kendi arkadaşlarıydı...

***  Ferid Spahiç, tutukluların sonuncusuydu, 49uncu kurbandı – öldürülmek üzere sıraya dizilmişti ve tek idi yani başka birisiyle eşleştirilip bağlanmamıştı... Katliam esnasında bir noktada Spahiç kaçmaya çalışıp kaçabileceğini farketmişti çünkü kimseye bağlanmamıştı. Askerlerin bakmadığı bir anda koşmaya başladı... Askerler koştuğu yöne doğru ateş açtılar fakat onu vuramadılar – Spahiç birşeylere takılıp düştü ama, vurulmuş gibi yere yığıldı... Askerler onu vurmuş olduklarını sanarak onu olduğu yerde yatır vaziyette bırakmışlardı...

***  Bundan sonraki birkaç saat boyunca Spahiç ölü taklidi yapacak, arkasında birkaç yüz metre geride yürütülmekte olan infazları dinleyecekti... Askerler bira içiyor, gülüyor, şakalaşıyor ve nihayetinde de herşeyi sonlandırmak maksadıyla uçuruma el bombaları atıyorlardı...

***  Spahiç gecenin çökmesini bekledi ve ormanın içerisinden ilerleyerek elleri hala bağlı vaziyette yardım arayışına çıktı... Alel acele ormanı geçti birkaç saat boyunca, ta ki bir Boşnak köyünde yaşlı bir kadın buluncaya kadar – o yaşlı kadın ona baktı ve sonuçta Boşnak hükümetinin denetimindeki bölgeye gitmeyi başardı.

***  Bosna-Hersek’teki pek çok derin oyuklar ve uçurumlar, infaz, gömü ve nihayetinde de suçları örtbas yerleri olarak kullanılacaktı – yalnızca Spahiç’in yaşadığı tek bir trajik olay değildi bu yani... Bu dağlık ülkede, böylesi doğal fenomenler çoktur ve ne yazık ki bunları bu şekilde kullanma fırsatı ele geçirilmişti... Ancak buralarının toplu mezar yerleri olarak kullanımı, çok derinlemesine araştırılmış bir konu değildir.

***  1990’lı yıllardaki savaşta en az 35 mağara ve uçurumun katliamları gizlemek için kullanıldığı tahmin edilmektedir... Hrastova Glaviça gibi bir mağarada 5 Ağustos 1992’de bir katliam yaşanmıştı... Burada katledilen 121 kurbandan geride kalanlar bulunup kimliklendirilmiştir... Bunlardan 119 kişi, Keraterm ve Omarska toplama kamplarından alınarak buraya getirilmiş ve öldürülerek “kayıp” edilmişti...

***  Ülke çapında Radaça, Lisaç, Golunyaka gibi yerlerde bulunan mağaralar, oyuklar ve uçurumlarla ilgili de benzer öyküler anlatılmaktadır... Bu konuda ayrıntılı bilgiler Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’nın “Acı Toprak” başlıklı toplu mezarlara ilişkin veri bankasında bulunabilir. Ancak öldürülenlerin cesetlerinin böylesi oyuklara, mağaralara ve uçurumlara saklanması, yalnızca bu en son savaşa özgü değildi. İkinci Dünya Savaşı’nda da böylesi yerler, sivillere karşı yapılan katliamları gizlemek maksadıyla kullanılmıştı... Bu, özellikle İkinci Dünya Savaşı esnasında oluşturulan Hırvat-Nazi ittifak kuvveti olan Ustasa tarafından gerçekleştirilmişti – Hırvatistan kıyısı ve Hersek bölgesindeki tepelik arazilerdeki uçurumlar ve oyuklar, Ustasa faşist hareketi tarafından bu şekilde kullanılmıştı.

***  Yugoslavya Partizanları’nda bir üye ve bir gazeteci olan, savaştan sağ kurtulmuş Slavko Goldstein, “1941: Sürekli Geri Dönen Yıl” başlıklı kitabında, Ustasa’nın bu oyukları insan kalıntılarıyla nasıl doldurduğunu ve onları çürümek üzere nasıl orada bıraktığını anlatıyor. İtalyanlar’ın tahminine göre yalnızca tek bir mağaraya 2 bin kişi öldürülüp atılmıştı, bunlar her yaştan, her cinsiyetten ve ağırlıkla Sırplar’dan ve Yahudiler’den oluşmaktaydı.  Goldstein’ın kitabında bir görgü tanığı kurbanların ikişerli gruplar halinde, birbirlerine telle bağlanarak, uçurumların kenarına götürüldüklerini anlatmaktaydı...

***  İkinci Dünya Savaşı sırasında Sırplar’a karşı işlenmiş olan suçlar, 1990 yılında milliyetçileri mobilize edecek bir faktöre hizmet eden bir ideolojinin yaratılmasına katkıda bulundu. Öteki faktörlerin yanısıra Sırp milliyetçiler iktidara geldiler ve bunu İkinci Dünya Savaşı esnasında işlenmiş suçlara yönelik dokululmazlıklar bulunduğu algısıyla yaratılmış korkular ve endişelerin zehirli biçimde canlandırılmasına dayanarak yaptılar.

***  Onların da ölülerini tekrar gömme olanağı hiç olmamıştı... Sırp siyasi ve dini liderlerinin en önde gelen girişimlerinden birisi de 1980’li yıllarda Hırvatistan ile Bosna-Hersek’teki uçurumlardan ve mağaralardan, İkinci Dünya Savaşı’nda kaybedilenlerin kalıntılarının kazılıp çıkarılmasıydı... Bunlar arasında en önemli örnek de Hersek’in batısındaki Surmançi köyü yakınında bulunan Goluninka mağarasındaki ağırlıkla kadınlar ve çocuklardan oluşan ve Ustasa tarafından öldürülmüş olan 500 Sırp’ın kalıntılarının 1990 yılında kazılar yapılarak çıkarılmasıydı...

***  Mağaraların, oyukların ve uçurumların birer toplu mezar yeri olarak kullanılmasından öğrenilecek şeyler vardır. Öncelikle bu, işlenen suçu saklama isteğini gösterir, bu da bir tür suçluluk duygusunun varlığına ya da en azından bunların ortaya çıkarılmasını önleme arzusuna işaret eder... İkincisi, burada sözü edilen çoğu mağara küçüktür ve yalnızca yerel düzeyde bilinmektedir. Ferid Spahiç’i yakalayanlar yerel insanlardı, hem kurbanlarını tanıyorlardı, hem de onların ölü bedenlerini en iyi nereye saklayabileceklerini biliyorlardı... Bu toplu mezarın keşfedilmesine yol açan tek şey, Spahiç’in hayatta kalmış olmasıydı... Böylesi suçlar işlemiş olan grupların üyeleri arasındaki yakın ilişkiler de, bu tarz yerlerin çok zor bulunabilmesi anlamına geliyordu çünkü bu tarz sırlar, pek ender olarak başkalarıyla paylaşılırdı...

***  İşte bu nedenle bu tarz yerlerin keşfedilmesi ağırlıkla ya birisinin hayatta kalmış olmasına ya da yakın mesafeden bu infazlara görgü tanığı olmuş birisinin bilgi vermesiyle mümkün olabildi... Savaştan sonra o kadar uzun süre geçmiştir ki bu tarz yerlerin yakın geçmişte bulunabilmesi de araştırmaların sonucunda ya da bu katliamlardan sorumlu organize suç grubu üyelerinin içeriden vermiş oldukları bilgiler sonucunda mümkün olmuştur.

***  Spahiç’in kaçmayı başardığı oyuk, Paklenik adıyla biliniyor. Bu sözcüğün kökeninde “pakao” yani “cehennem” sözcüğü vardır hem Boşnakça’da, hem Hırvatça’da, hem de Sırpça’da... Spahiç’in tanıklığı da bu yerin adının, işlenen suçla nasıl da örtüştüğünü gösteriyor... Düzinelerce eş, baba, kardeş ve oğul için burası son destinasyon idi... Bazı kurbanlar kurşunlandığı halde hemen ölmemişler ve soğuk taşların üzerinde saatler boyunca kan kaybetmiş ve öyle ölmüşlerdi...

***  İkinci Dünya Savaşı partizanlarından, Hırvat şair İvan Goran Kovaciç, “Jama” yani “Çukur, kuyu, oyuk” diye çevirebileceğimiz en ünlü şiirini Ustasa’nın Yahudileri, Sırpları, Romanları ve diğerlerini İkinci Dünya Savaşı esnasında Yadovno ve Glina yöresindeki çukurlara öldürülüp gömmelerine adamıştı... Kovaciç de 1943 yılında, Sırp milliyetçi Çetnikler tarafından öldürülecekti...

***  Bir Ustasa katliamını ilk elden tarif eden şiirinde, ölülerle birlikte bir çukura atılmasını ve sonra da ölü bedenler arasından mücadele edip yukarıya tırmanmasını aktarıyor – bu da katliamlardan sağ çıkanların neler yaşamış olabileceğini tüyler ürpertici biçimde yansıtıyor...

https://balkaninsight.com/2023/02/15/how-bosnias-rocky-terrain-aided-wartime-massacre-cover-ups/

(BİRN’de Hikmet Karsiç’in 15 Şubat 2023 tarihinde yayımlanan incelemesini derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

paklenikteki-toplu-mezar-kazisindan-gorunum.jpg
Paklenik'teki toplu mezar kazısından görünüm...

Bu yazı toplam 804 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar