“Bosna’da okullara hala savaş döneminin bölücü liderlerinin isimleri veriliyor...”
DÜNYADA GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYLE İLGİLİ NELER YAPILIYOR?
“Bosna’da okullara hala savaş döneminin bölücü liderlerinin isimleri veriliyor...”
Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı’nda yer alan bir habere göre, Bosna’da okullara hala savaş döneminin bölücü liderlerinin isimleri veriliyor. Haberde özetle şöyle deniliyor:
*** Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın raporuna göre, Bosna-Hersek okullara hala savaş döneminin veya savaşların tartışmalı isimlerini vererek etnik dışlamaya ve bölünmeleri derinleştirmeye yol açıyor...
*** Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın Bosna-Hersek Misyonu tarafından geçtiğimiz Çarşamba günü yayımlanan rapora göre, son onyıllarda, eğitim yetkilileri ve ülkenin karar mekanizmasında bulounanlar, okul isimlerinin, sembollerin ve çeşitli kutlamalarla anma törenlerinin etnik olarak dışlayıcı olması konusunu ele almakta başarısız oldular.
*** Raporda, “Politikacılar kendi topraklarını işaret etmek, siyasi iktidarlarını ifade etmek ve tarihi ve kültürel söylemleri biçimlendirmek maksadıyla hala eğitim kurumlarını bir araç olarak kullanmaktadırlar” denildi.
*** Savaş esnasında ve 2000 yılına kadar yüzlerce okulun isimleri ülke çapında değiştirilerek savaş dönemi olaylarını, askeri liderleri ve savaşları hatırlatmak üzere yeniden isimlendirilmişti... Rapora göre, belli bölgelerde çoğunlukta olan etnik gruba göre önemli sayılan tarihi liderlerin isimleri de okullara verildi.
*** Sırp ağırlıklı Sırbistan Cumhuriyeti’nde savaş döneminde Boşnak Sırp Ordusu’nda komutan olanların isimleri bazı okullara verilirken, bazı okullarda da üç farklı etnik gruba hitap edecek isimler yerine, tek bir grubu temsilen bazı dini liderlerin, hatta bazı Nazi sempatizanlarının isimleri de okullara verilmiş bulunuyor. Rapora göre, İkinci Dünya Savaşı esnasında faşist rejimlerle bağlantılı olan siyasi veya askeri örgütlerin ve bireylerin ve Nazi sempatizanlarının isimleri de okullara verilmiş bulunuyor.
*** Raporda, böylesi uygulamaların ülke çapında bölücü ve tek taraflı politikaları beslediğine dikkat çekiliyor ve “Bu da, okul çevrelerinin etnik dışlamayı öne çıkardıkları anlamına geliyor, okulu ve geniş toplumu kucaklamak yerine, böyle yapılıyor...” deniliyor.
*** Rapor, 2004 ile 2012 yılları arasında bazı pozitif adımların atıldığını, bu sorunun bazı bölgelerde ele alındığını ancak son yıllarda gerileme yaşandığını ve bazı yönetici birimlerin herhangi bir ilerleme kaydedemediğini belirtiyor.
*** Raporda ayrıca, “Şimdiki durum hem yerel hukuki ve politika çerçevesini, hem de uluslararası standartları çiğnemekle kalmıyor, aynı zamanda anlamlı bir yeniden yakınlaşmayı doğrudan engelliyor” deniliyor.
*** Rapor, ülke çapında 2 binden fazla okulun düzenli izlenmesi sonucunda ortaya çıkarılmış...
Boşnak Sırp General, Srebrenika’ya saldırı nedeniyle Boşnak Savcılığı tarafından suçlandı...
Boşnak Sırp Ordusu’nun Drina Birliği komutanlığını yapmış eski generallerden Milenko Zivanoviç, Srebrenika’ya saldırıdan mahkum edildi. Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BİRN’in haberine göre, 1995’te Srebrenika ve Zepa bölgelerinde Boşnak sivillere yönelik silahlı kuvvelerin saldırısı için gerek emir veren, gerekse bu kuvvetleri yöneten eski general mahkum edildi.
Boşnak devlet savcılığı, Milenko Zivanoviç’i geçtiğimiz Salı günü 1995 yılında Srebrenika ve Zepa bölgelerindeki Boşnak sivillere yönelik yaygın ve sistematik biçimde Boşnak Sırp Ordusu Drina Birliği’nin saldırılarını planlayıp yönetmekle suçladı. Savaş dönemi Boşnak Sırp Ordusu’nda general olan Zivanoviç, bir suç örgütüne dahil olmakla suçlanıyor.
Boşnak devlet savcılığından yapılan açıklamada, “Mart 1995’ten itibaren, o yılın Temmuz ortalarına kadar, Srebrenika’da BM korumasında olan bölgeyi Zivanoviç tekrar tekrar kuşatma altına alarak, bölgedeki sivil halkın gerekli kaynaklara ulaşmasını engellemiş, sivil nüfusa yönelik topçu saldırıları emrini vermiş ve böylelikle Srebrenika ve o bölgede yaşayanların hayat koşullarını dayanılmaz hale getirerek, evlerini ve mülklerini terketmelerini zorlamaya çalışmıştır” denildi.
Savcılık, Zivanoviç’in gerek topçu saldırıları, gerekse kara kuvvetleri saldırılarıyla suçlandığını, bunlar sonucunda insanların öldüğünü, Srebrenika’daki insanların orayı terketmek zorunda kaldığını ve Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin sözkonusu sivil nüfusu korumasını önlemek maksadıyla BM pozisyonlarını da bombalattığını, bunlarla suçlandığını belirtti.
Savcılık açıklamasında, “Zivanoviç ayrıca tüm araçlar ve bunlar için gerekli tüm yakıtı, bölgedeki sivillerin Srebrenika’dan zorla kovulması için seferber etmekle, aynı zamanda yakalanan erkekler ve oğlan çocuklarının öldürmek maksadıyla zorla kadınlar ve çocuklardan ayırmakla da suçlanmaktadır” denildi.
Savcılık suçlamasında Zivanoviç’in komutasındaki askeri ve polis kuvvetlerinin Srebrenika bölgesinde binlerce erkek ve çocuğun yakalanmasında ve yasadışı biçimde alıkonulmasında yer aldıklarına da dikkat çekildi.
Bir Boşnak yazarın topluma koyduğu teşhis: “Kollektif travma...”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BİRN’de yer alan bir habere göre, Boşnak yazar Leyla Kalamujiç, Boşnak toplumuna bir teşhis koydu ve bunu “kollektif travma” olarak adlandırdı. Haberde şöyle deniliyor:
*** Kalamujiç etnik olarak karma bir ailede dünyaya gelmişti, babası Boşnak, annesi Sırp’tı.
*** “Savaştan önce annem ve ailesi, kendilerine Yugoslavyalı diyorlardı, ancak savaş çıkmadan hemen önce, onların Sırp olduğunu kavramıştım” diye konuşuyor Leyla Kalamujiç.
*** Annesi, Leyla Kalamujiç henüz iki yaşındayken vefat ettiği için onu hiç hatırlamıyor. Saraybosna’da Nisan 1992’de savaş patlak verdiği zaman Kalamujiç henüz 12 yaşındaymış, Vratnik bölgesinde, kentin eski yöresinde yaşıyormuş... Savaşın başlangıcında Vratnik bölgesi saldırı altında kalmış, sürekli bombalanmıyor ve kurşun yağıyormuş ve babası ile babasının ailesi Leyla için en iyi korunma yolunun anneannesi ve dedesinin yanına taşınmak olduğunu düşünmüşler, anne tarafından Sırp kökenli ninesi ve dedesi Grbaviça bölgesinde yaşıyorlarmış o günlerde...
*** O günlerde Leyla ninesi ve dedesinin yanına küçük bir çantayla gitmiş ve yalnızca haftasonu kalacağını sanıyormuş. Leyla’ya göre o günlerde herkes, şiddetin pek yakında sona ereceğini sanmaktaymış. Oysa bir yeğeni ona “Bu şiddet Perşembe’den önce durmayacak” demiş.
*** Ertesi ay Sarabosna’dan ayrılarak Sırbistan’ın Sid kentinde iki sene kalmış. Sonra da 14 yaşından hemen önce yeniden Boşnak başkentine geri dönmüş... “O günlerde yalnızca hayatta kalıyormuşuz duygusu vardı, gerçekte tam olarak neler olup bittiğ hakkında düşünmüyorduk” diye konuşuyor.
*** Ancak onun ailesi tarafından yetiştirilme tarzı, kalıcı bir etki yaratmış... “1980’li yılların ruhuyla, Yugoslavya ruhuyla yetiştirmişlerdi beni ancak aniden bu devlet artık yoktu” diye anlatıyor.
*** “Sonradan o günlerde öfkeli olduğum duygusuna kapıldım çünkü beni öylesi bir çevrede yetiştirmişlerdi ve işte bakınız neler oldu, bu nasıl sona erdi diye düşünüyordum... Sanki de kendi kimliğim bana ihanet etmişti...”
*** Kalamujiç’e göre savaş konusu, o savaşı bizzat yaşayan yazarlar kuşağı için kaçınılmaz bir konu... “Bizim kuşakla ilgili şöyle bir duygum var, bizler savaşı kişisel olarak yaşadık ve bu konudan kaçınmak kesinlikle imkansızdır... Büyük olasılıkla bu bölgede yaşadığımız şey, büyük bir kollektif travma idi ve ne yazık ki gündelik politikalarda bu atmosfer hala devam ediyor ve onlarca yıldır da ateşleyici bir söylem kullanılmaktadır...” diyor.
*** “Bizler bir toplum olarak hiçbir zaman savaşla yüzleşmedik, bize olup bitenlerden sonra yalnızca ileriye doğru gittik” diyor... Yazma eylemini ise kendini iyileştirici bir süreç olarak görüyor...
*** “Bunu kavramak yıllarımı aldı çünkü herhalde küçük bir çocukken annemi kaybetmiş olduğum için ailem benim üzgün olmama dayanamıyordu, bu nedenle benim iyi bir haleti ruhiye içinde, sağlıklı olmama çalışıyorlardı, işte bu yüzden nasıl yas tutulacağını hiç öğrenemedim” diyor. “Böylece yazmak, edebiyat aracılığıyla tüm başıma gelenleri değerlendirebileceğim bir kanala dönüştü...”
Sırbistan’da bazı polisler, soykırımı savunan şarkı nedeniyle soruşturma altına alındı...
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’nda yer alan bir habere göre, Sırbistan İçişleri Bakanlığı, Sırbistan’da bazı polisleri soykırımı savunan şarkı nedeniyle soruşturma altına aldı...Priboj kentindeki polislerin filme alındığı bir videoda, sözkonusu polisler Srebrenika’daki soykırımı ve diğer savaş suçlarını kutlayan şarkıyla coşmuş vaziyette görünüyorlar...
Sırbistan İçişleri Bakanı Aleksandar Vulin, geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, bazı polislere karşı disiplin işlemlerinin başlatıldığını, bunların Sırbistan’ın güney batısında bulunan Priboj’da özel bir partide Srebrenika soykırımı ve Hırvatistan’da işlenmiş savaş suçlarını göklere çıkarak bir şarkıyla kutlama yaparken filme alınmış olduklarını aktardı.
Vulin, Pink TV’ye yaptığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı böylesi bir davranışı kuvvetle kınarken, bunun üniformalı değil de görev başında olmadıkları bir anda yapılmış olmasının farketmediğini de belirtmek isteriz” dedi.
Sözkonusu video, Priboj’da bir polisin oğlu olması nedeniyle yapılan kutlamalar esnasında çekilmiş ve önce Facebook’ta yayımlanmış, ardından yerel medyada paylaşılmıştı... Sözkonusu videoda 20 polis, soykırımı kutlayan şarkıyı söylerken görüntülenmiş bulunuyor.
Şarkının sözlerine bakılacak olursa, Boşnak nüfusun ağırlıkta olduğu Sırbistan’ın güneyinde Sandzak bölgesindeki Novi Pazar’ın “yeni bir Vukovar” olması gerektiği belirtiliyor – bu da 1991’de Hırvatistan’da Sırp askerlerinin Vukovar’a saldırısına atıfta bulunuyor.
Şarkı devamla, ağırlıkla Boşnak nüfusa sahip Syenika kentinin de “yeni bir Srebrenika olması gerektiğini” belirtiyor –şarkı, Sırp kuvvetlerin 1995’te Srebrenika’da toplu katliamları ile Boşnak kadınların Sırp milliyetçisi Çetnik askerler tarafından cinsel olarak aşağılanmasına da atıfta bulunuyor...
Oğlunun dünyaya gelmesi nedeniyle bir parti organize eden Sırp polis Dragan Zekoviç, konuyla ilgili olarak özür diledi ve Facebook paylaşımında sözkonusu şarkının çok kötü bir mesaj verdiğini, bu yüzden bu şarkının yaraladığı herkesten özür dilediğini yazdı.
Bu olayla ilgili olarak Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç ise yaptığı açıklamada, “Sırbistan’daki Boşnaklar’a burasının benim olduğu gibi onların da ülkesi olduğunu, eşit biçimde güvenli ve koruma altında olacaklarını söylemek benim görevimdir” dedi. Ancak Vuciç, mesajına devamla kendisinin de Novi Pazar ya da Syenika’da belli lokantalarda yemek yemeye gitmek istediği zaman güvenlik görevlilerinin kendisini uyardıklarını, bu lokantalarda Boşnak savaş komutanı Nasır Oriç’i kutlayan şarkılar söylendiğini belirttiklerini kaydetti. Oriç, Sırplar’a karşı savaş suçu işlemekle suçlanıyor.
Polislerin sözkonusu şarkıyla kutlama yapmasına ilişkin video, gerek Boşnaklar, gerekse Sırbistan’daki insan hakları grupları tarafından kınandı.
Merkezi Belgrad’ta bulunan İnsan Hakları İçin Gençlik İnsiyatifi adlı sivil toplum örgütü tarafından yapılan açıklamada, “Gerek Belgrad’ta, gerekse Sandzak’ta tırmandırılan milliyetçi gerginlikler, korku, güvensizlik ve kaygıya neden olmaktadır, polislerin soykırım çağrısı yapan bir şarkı söylemeleri hem eski, hem de yeni yaraları ve travmaları canlandırmaktadır” denildi.
(Haberleri BİRN’den derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).