1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bosna’da toplu mezarların yerini ortaya çıkaran mavi kelebeklerin hikayesi…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bosna’da toplu mezarların yerini ortaya çıkaran mavi kelebeklerin hikayesi…”

A+A-

BASINDAN GÜNCEL…

 

Handan TAŞGIN

Tarihin, en acı olaylarının yaşandığı ve insanlık dışı katliamlarının yapıldığı yerin adıdır, Hollandalı komutanın, silahlardan arındırarak teslim ettiği “Mavi kelebekler” diyarıdır Srebrenitsa…

1992 yılında yapılan bir referandumla Bosna’nın bağımsızlığı ilan edildi. Ancak Sırplar bu durum karşısında Saraybosna’yı kuşatma altına alarak 3 buçuk yıl süren Bosna Savaşı’nı başlattı. Srebrenitza Bosna Savaşı sırasında BM tarafından güvenli bölge ilan edilmiş, binlerce kişi buraya sığınmıştı. Ama öyle olmadı. BM Barış Gücüne NATO’dan yeterli destek gelmedi. Sırplar bölgeye ulaştığında da Barış Gücüne bağlı Hollandalı askerler Boşnakları Sırp askerlere birer birer teslim etti.

Srebrenitsa, BM’ler tarafından güvenli bölge olarak belirlenmiş ve müslümanlar, ellerindeki silahları sözde koruma gerekçesiyle alınarak Srebrenitsa’ya bir kaç kilometre yakınlıktaki Potaçari’de bulunan bir akü fabrikası’na yerleştirilmişlerdi. Hollandalı askerler ise bir gece yarısı BM Barış Gücü Komutanı tarafından aldıkları emirle şehri boşalttılar. Şehrin güvenliğinden sorumlu Hollandalı komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Ratko Miladiç, nam-ı diğer “Sırp Kasabı”nın askerlerine teslim etti.

Srebrenitza insanlık tarihine kara bir leke olarak kazındı.

11 Temmuz 1995, Bosna’da yaşanan ve (5 gün içinde) en az 8,372 Boşnak’ın Srebrenitsa kentinde general Ratko Mladiç komutasindaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp ordusu tarafından tüm dünyanın gözü önünde katledildiği gündür.

Yakın tarihimizin en karanlık sayfalarından birini teşkil eden Bosna Savaşı (1992-1995) esnasında Uluslar arası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna Hersek’te 200.000 kadarı Boşnak olmak üzere, 312.000 kişi hayatını kaybetti. Dağlardan kaçmaya çalışanlar ise keskin nişancılar tarafından öldürüldü. 35 bini küçücük çocuklardı. Binlerce çocuk annesiz, babasız kaldı. Tarif edilemez acılar yaşadı. 50 bin kadın tecavüze uğradı. Ruhunda tamir edilemez yaralar açıldı..

Sırplar bununla kalmayıp yüzlerce kadın ve küçük yaşta çocuğa tecavüz etmişlerdir. Sırp askerler ele geçirdikleri 12 yaş üstü müslüman erkekleri bir yana kadınları ise bir yana ayırmış, kadınlara ve çocuklara tecavüz eden Sırp askerleri erkekleri kamyonların arkasına doldurarak ölüme götürmüşlerdir. Ayrıca Sırp askerleri cesetleri gömdükten sonra geri dönüp buldozerlerle çıkarıp kilometrelerce uzağa gömdüler. Yetmedi biraz daha uzağa gömdüler. Toplu mezarlar bulunmasın diye bölgenin bitki örtüsüne uygun bitkilerle yeşillendirdiler. Toplu mezarların bulunmasında kullanılan uydu resimlerinde manyetik değişkenlik taramasının yapılamaması için mezarların içine metal parçaları bıraktılar. Ama böylesine profesyonelce ve ince hesaplar yapılarak planlanmış bir soykırımda bir şeyi hesaba katmamışlardı: mavi kelebekleri!

Yakın zamana kadar da Bosna ve Kosova’daki katliamlarda öldürülen sivillerin gömüldüğü toplu mezarların yeri, derin kazıldıkları ve üstleri kapatıldıktan sonra yeşillendirildiği için bilinmiyordu, ki pek çoğunun halen de bilinmiyor. Bugüne değin bu işlerle (toplu mezar bulma) ilgilenen insanların kullandıkları yöntemler (uydu resimleri vb) bu yüzden pek işe yaramamıştı.

Derken, mevcut coğrafyanın belli bazı bölgelerinde kelebek nüfusunda ciddi bazı artışlar gözlemlenmeye başladı. Bu bölgeleri inceleyen uzmanlar bu bölgelerdeki bitki örtüsünde de tuhaf bir zenginleşme keşfettiler. Bunun nasıl olduğunu anlamak için araştırma yaparlarken bu yerlerin altındaki cesetlere ulaştılar, araştırmaları derinleştirdiler ve toplu mezarlara ulaştılar. İşte bu yüzden mavi kelebeklerin hikayesi bugüne kadar duyduğumuz en yürek yaralayıcı öyküdür.

Toplu mezarlara gömülen cesetler toprağa karıştıkça toprağın besleyiciliğini artırmışlar (mineral vb yönünden), ve bu da bölgede bulunan misk otu ya da yavşan otu olarak bildiğimiz bitkinin (artemisia vulgaris) coşup fışkırmasına, ve bu da yalnızca bu bitki ile beslenen mavi kelebek nüfusunun artan besin miktarına paralel olarak artmasına sebep olmuş.

Toplu mezarların üzerinde mavi kelebeklerin uçtuğu fark edilince bunun tesadüf olmadığı anlaşıldı. Durum incelenince toplu mezarların olduğu yerlerde toprağın yapısının değiştiği, mezarların üzerinde farklı bitkiler oluştuğu belirlendi. Bu koku da mavi kelebekleri çekiyordu. Birçok kişi için kocaman bir acı olan bu hikaye, Bosnalılar içinse bir umuttu. Sevdiklerinin kemiklerini bulmak, sadece onlardan bir ize rastlamak isteyen binlerce kişi günlerce mavi kelebekleri izlemeye, onların peşinden gitmeye başladı. Nice ömür mavi kelebeğin peşinde geçti…

Bölgede yapılan araştırmalar sonucunda bu durumun dikkat çekmesi ve yerel basına yansımasıyla halk araştırmalara katıldı. Sadece bugüne kadar 500’ün üzerinde toplu mezar ortaya çıkarıldı ve bunların 300’ü mavi kelebeklerin yardımıyla oldu. Toplu Mezar Enstitüsü 19 yıldır sürdürdüğü çalışmalarda 20 bin kişinin cesedine ulaştı ancak yalnızca 18 bin kişinin kimliğini belirleyebildi. Cesetlerin parçalanmış ve yakılmış olması kimlik belirleme çalışmalarını maalesef güçleştirdi.

Bosna – Hersek halkı o günü unutmamak için mavi kelebekleri sembol etmiştir…

(BİLGİ HERŞEYDİR – Handan TAŞGIN - 11.7.2019)

Bu yazı toplam 25289 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar