1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. BOYKOT VE ERDOĞAN’IN ‘ÇÖZÜM’ İTİRAFI
Sami Özuslu

Sami Özuslu

BOYKOT VE ERDOĞAN’IN ‘ÇÖZÜM’ İTİRAFI

A+A-

TC Cumhurbaşkanı Erdoğan konjonktür gereği 20 Temmuz mesajlarında ‘ılımlı’ mesajlar verdi. Meclis konuşmasından şahin ‘müjde’ umanların dağlarına karlar yağdı. ‘Belki bir umut’ diyerek beklentilerini tören alanındaki konuşmaya taşıdılar ama o da olmadı!

Erdoğan Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de ‘gerilim yaratmayan taraf’ olacaklarını ilan etti.

Hatta daha ileri gitti ve “Kıbrıs’ta çözüme ulaşmak bir tercih değil, zorunluluktur” cümlesini kurdu.

Üstelik altını çizerek…

Türkiye Cumhurbaşkanı’nın dünyaya iki günde verdiği en önemli mesaj bu oldu.

Bir başka deyişle ‘çözümsüzlük çözümdür’ siyasetini sahiplenmedi Erdoğan…

Aksine federal çözüme dönük geçmişteki çabalara sahip çıktı.

Burgenstock’u hatırlattı…

Annan Planı’nı kucakladı…

Yüzde 65’lik ‘evet’i kutsadı…

Crans Montana’da olanları övdü…

Bunların tamamı ‘federal çözüm’ için atılmış adımlardı.

Burgenstock sürecinde ve Annan Planı’nda Kıbrıslı Türkleri Mehmet Ali Talat temsil ediyordu.

Crans Montana’da ise masanın bir tarafında Mustafa Akıncı vardı.

Erdoğan’ın övdüğü ‘Doğu Akdeniz için işbirliği çağrısı’ da Akıncı’nın önerisiydi.

Biri CTP, diğeri TKP/TDP kökenliydi.

Yani meclis birleşimini boykot eden iki partiden yetişmiş isimlerdi Erdoğan’ın övgüyle söz ettiği işlere imza atanlar…

Erdoğan’ı alkışlayanlar ise tam tersi, çözüm karşıtı, yakınlaşma karşıtı!..

***

CTP ve TDP’nin meclis birleşimine katılmama kararının haklılığının itirafı gibiydi Erdoğan’ın 20 Temmuz’da verdiği mesajlar…

Bir yanıyla seçimlere ve iç işlere müdahale konusundaki rahatsızlık, diğer yanıyla da Kıbrıs siyasetinde Kıbrıslı Türkleri hiçleştirme girişimineydi tepki…

Erdoğan “çözüm tercih değil, zorunluluktur” derken, Kıbrıs’ta çözümsüzlük siyasetinin aslında Türkiye’nin elini-kolunu bağlamaya devam ettiğini anlatıyordu.

ABD ile, NATO ile, AB ile ve Doğu Akdeniz gibi stratejik konularda ‘aktör’ olabilmek için uluslararası hukuk ve konjonktürün hilafına adım atamayacaklarını ifade etti Erdoğan…

Belki 2002’de AKP’nin iktidara ilk geldiği dönemden çok farklı dinamikler söz konusu ama işin gerçeği şu ki AKP için ‘Kıbrıs’ta çözümden yana olmak’ seçeneği dışındaki her adım yeni bir dert, daha kötü dış ilişkiler, daha berbat ekonomi ve halktan kopuş anlamına geliyor.

Hem Türkiye yönetimi bakımından ama hem de AKP’nin ve Erdoğan’ın siyasal çıkarları bakımından Ersin Tatar’ın 1950’lerden kalma söylem ve üslubu olsa olsa ‘rol icabı’ oynanan bir skeç olabilir.

Zaten Erdoğan’ın her ne kadar ‘artık olmaz’ dese de, aslında ‘eşitlik’ ve ‘iki ayrı devlet’ diye vurguladığı unsurlar ‘federal çözüm’ün içerisinde bal gibi halledilebilir.

2’nci Cumhurbaşkanı Talat’ın vurguladığı gibi ‘eşitlik’ ancak bir çözümle mümkün…

Ve federal çözümde hem ‘siyasal eşitlik’, hem de ‘iki kurucu devlet’ zaten olacak.

Gerisi bir yığın laf, hamaset ve de pazarlık marjından başka bir şey değil…

Bu yazı toplam 2955 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar