Boykot, Yani Solun Sola Çelme Girişimi...
Her seçim öncesi yaşanan ‘Boykot’ tartışması yeniden canlandı. Boykot çağrısı yapanlar da kendini en solda tanımlayanlar…
Onlara göre de kendilerinden başkasını yeterince ve doğru solcu değil, solcuyum diyecekseniz, onay makamı onlar; ayarı onlar çeker… Hedeflerinde de hep CTP var… Sağ partilerle pek uğraşmazlar, CTP’yi eleştirmek, yermek ve seçimlerden CTP ne kadar başarısız olursa o kadar hoşnut olmak gibi bir stratejileri var…
Saygı duymak gerek, onların siyasi duruşu bu; demokrasi onların orda durmasına yer bırakıyor. Ama amaçları ne, yaptıkları ve yapacakları ne ve neyi - niçin yapıyorlar diye bakmak da gerek… Bunun için ideolojik takılmak gerekiyorsa, ideolojik takılmalı… Sol ideolojiye ayar çekmeye çalışmak başka, sol ideolojiyi bilmek başka… Sol ideolojinin neresinde durulduğu ise bambaşka…
“Bu seçimlerle hiçbir şey değişmez, en iyisi gidip oy kullanmayın, boykot” diyorlar ama sol gruplara diyorlar, sağcılara değil… Onlar gidip oy kullansın, hep sağcılardan oluşan meclis oluşsun; önemli değil onlar için herhalde?!… Ve o meclis Türkiye’ye kapı kapama teslim olacak, gık çıkaramayacak bir meclis olsun; o da önemli değil… Türkiye, öylesine bir meclis ve onun hükümeti ile Kuzey Kıbrıs’ı ve halkını istediği gibi devşirecekmiş; önemli değil?!… Tıpkı Özal’ın “Bırakınız yapsınlar - bırakınız geçsinler” mantığı ve stratejisi… Halk ezilecekmiş, görüşme süreci batağa girecekmiş; bırakınız yapsınlar…
Boykotçular ne öneriyor?! “Hep birlikte direniş” diyorlar… Birader, hep birlikte direnişe çağırdığın kesimleri, kendinden menkul ideolojik duruşun ile sabahtan akşama, akşamdan sabaha en ağır şekilde eleştirirsen, hakaret edersen birlik olmanın zemini mi olur?!. “Ne yani, daha fazla ve daha yakın mesafeden hakaret edebilesin diye mi bir araya geleceğiz?” derler adama…
“Ama 2004 öncesi yapmıştık, gene yapalım; yaptığımızda neleri başarmıştık ama sonunda CTP oyunbozan oldu” diyorlar… O yılların mihenk taşı CTP idi, tüm ağır eleştirilere rağmen hareket zarar görmesin diye özveride bulunan CTP idi… Mitinge kalabalıkları getiren, taşıyan CTP idi, mitinglerin güvenliğini sağlayan CTP idi, mitingler CTP’nin tüm gücü ve cüssesiyle katılım ve katkı koyması ile başarılı oluyordu… Ama kürsüye kim çıkacak, sunuculuğu kim yapacak, kimler konuşacak diye önceden belirlemek için saatlerce süren tartışmaların da yapıldığı, CTP’lilerin kürsüye çıkmaması için ne manevralar yapıldığı da hafızalardadır. CTP o hareketlerin en güçlü ama en mütevazi parçası idi…
Şimdi gene birlikte halk hareketi yapmak adına seçimleri boykot çağrısı yapılıyor ve bu çağrıya uymayanlar da hemen çarmıha gerilecek… CTP’nin şimdiye kadar mecliste ve hükümette sanki de hiçbir başarısı olmamış gibi, hataları ve eksiklikleri abartılarak servis eden bir yaklaşım, boykot için birlik çağrısı yapıyor?!. “Hem döver – hem sever”… En düzgün kalanlar, en hatasız olanlar da boykotçular?!… Hiçbir şey yapmamak, en büyük hatadır… Etliye – sütlüye dokunmadan yaşamak, olduğu yerden kıpırdamadan ve hiçbir sorumluluk alma girişiminde ve hevesinde olmadan, elini taşın altına sokmak gibi bir düşüncesi olmadan sağa – sola çatarak ideolojisinin en değerli unsuru olan emeğe hiçbir yarar sağlamamak mı başarı?!. Savrulmamışlar; yerinden kıpırdamadın ki savrulup savrulmayacağın görülsün… Türkiye’ye karşı dik durmuşlar; lafla peynir gemisi yürütürken geminin direği dik durabilir, maharet mi, ispat mı?!
CTP listesinde iş insanlarını aday yapmış, vay sen misin bunu yapan?! Peki, o atıfta bulunulan 2000’li yılların başlangıcındaki sokak hareketleri ne zaman çok kitleselleşti ve meydanlar seksen bin kişi ile buluştu?!. Özel sektör de harekete katılınca, çözüme inanan demokrat iş insanları Ticaret Odası gibi çalıştıran örgütlerinde yönetime gelince… Önceleri 41 örgüt, çalıştıran örgütlerinin katılımının yarattığı sinerji ile 90 örgüte çıkmadı mı? O zaman tamamdı, şimdi olmaz?!… Sol ideolojik yorumlar yapılıyor; Lenin’in ‘İki Adım İleri İçin Bir Adım Geri’ stratejisi bilinmiyor veya unutuluyor belki ama bilenler ve unutmayanlar da var… Şili’de Allende seçimleri Şili işçi sınıfı ile mi kazandı?!. Kamboçya’da Kızıl Kmerler ve liderleri Pol Pot kraliyet ailesinden Prens Norodom Sihanuk ile niye işbirliği yaptı?!. Başka örnek Rusya devriminden… Rusya’da Ekim 1917 devrimine giden süreçte Lenin ve Troçki ile birlikte savaşan ideolojik anarşistlerin Yeşil Ordu’su, zaman içinde Lenin ve Troçki’nin Amerika ile ilişkileri oluyor diyerek birlikten ayrıldılar, Beyaz Ordu’ya karşı Kızıl Ordu’yu yalnız bıraktılar. Beyaz Ordu karşısında Kızıl Ordu zafere, Yeşil Ordu da yoğa ulaştı… Yeşil Ordu’nun anarşistlerini öfkelendiren Amerikan ilişkisi de Bolşeviklerin, Amerikalı bakır madeni işletmecisi işadamı William Boyce Thompson’dan 1 milyon dolar alıp Almanya ve Avusturya’da yeni Rusya’nın tanınması için propagandaya kullanmalarıydı. Gazetenin bu köşesi daha birçok benzeri örneğe yetmez…
Boykot adı altında CTP’ye saldırıp seçim başarısını önlemeye çalışanlar, bu ülkenin ve insanlarının bugününe ve geleceğine dair hiçbir sorumluluk üstlenmemek ve sadece solun eleştirisi ile sol lafazanlık yaparak kendilerini parlatmaya çalışıyorlar… Kendi aralarında bile bölük pörçük olanlar, kendilerinden başkasını kendileri kadar solcu görmeyenlerin solda birlik çağrısı kadar garip bir şey olamaz…
Kervan yürür…