BÖYLE GAZ OLMAZ OLSUN
Bölge bir kez daha gerildi. Akdeniz’in dibinde olduğu söylenen gaz, bölge ülkelerini karşı karşıya getirdi. En büyük sıkıntıyı ise Kıbrıs adasında yaşayanlar çekiyor. Kıbrıslılar başlarına ne çoraplar örüleceğini bilmiyor, bilemiyor.
Taraflar ‘uluslararası hukuk’tan söz ediyor. Ancak herkesin ‘uluslararası hukuk’’u kendine göre yorumladığı gözden kaçırılıyor.
Türkiye, Yunanistan, Lübnan, Mısır, İsrail ve Kıbrıs Rum Yönetimi bölge gazında hak iddia ediyor. Herkes –haliyle- meseleye kendi oturduğu yerden bakıyor. Yani ‘herkes haklı’!..
Eğer ‘herkes haklı’ ise, bunun bir şekilde ilgili devletler tarafından kabul edilen bir ‘ortak nokta’da uzlaşıyla sonuçlanması gerekiyor.
Hem ‘herkes haklı’ argümanı, üstelik uluslararası hukuk vurgusu yapanlar bakımından pek de yerli yerine oturmuyor.
Mesela Türkiye ‘hakkımdır’ diyor ama Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden bir tekiyle dahi Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması yok.
Hal böyle olunca ‘hakkın dayandırıldığı gerekçe’nin altı biraz boş kalıyor. Dönüp mesele ‘Kıbrıslı Türklerin hakları’ üzerinden okunuyor. Yani 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmaları’ndan kaynaklanan toplumsal haklara… Türkiye bu hakkın ‘hamisi’ olarak konuya duhul oluyor.
Bu işin uluslararası, hukuksal, konjonktürel, stratejik boyutu ki toplum olarak bu boyutlar bizim boyumuzu da boyutumuzu da aşıyor. Ve zaten kimsenin de bizim fikrimizi sorduğu falan yok.
* * *
Oysa bölgedeki gazın başka boyutları da var.
Bunlardan biri, ekonomik değerle ilgili… Uzmanlar, yarın kazılara başlansa bile, piyasaya arzı için en az 10 sene sonrasından söz ediyorlar. Yani 2020’lerin sonu…
O da ‘yeterince gaz’ bulunabilecekse ve çıkarılmaya değerse…
Üstelik enerji çeşitliliği içerisinde o tarihlerde piyasada rekabet edebilecekse…
‘Akdeniz gazı’ konusunda hala bilinemeyen bir yığın mevzu var.
Ama bunun da ötesinde pek de konuşulmayan bir boyuta daha dikkat çekmek lazım.
O da ‘petrolün bölgeye ve ülkemize neler getireceği’ ile ilgili…
Tüm yukarıdaki şartlar yerine gelse, gaz piyasaya sürülebilse bile, belli ki hak iddia eden ülkeler uzlaşıya varmadıkça ‘fasariya’ çıkacak!
Ama bugün, ama yarın…
Ve Akdeniz gazı bölgeye çatışma getirecek, acı getirecek.
Peki ama böyle bir gazı isteyen var mı hakikaten?
* * *
Bu soruya ‘evet’ diyen kaç kişi çıkar bilmem.
Ama konuya şu birkaç ansiklopedik bilgiyi de ekleyerek bakmakta fayda var sanırım.
Son verilere göre ‘en çok petrol üreten ülkeler’ listesinin ilk 20 sıralaması şöyle:
Rusya, Suudi Arabistan, ABD, Irak, Çin, Kanada, Kuveyt, Venezuela, Meksika, Norveç, Angola, Nijerya, Cezayir, Malezya, Hindistan, Mısır, Katar, Ekvator, Avustralya, Tayland.
Üç beş ‘gelişmiş’ ülkeyi saymazsak, petrol zengini olmasına rağmen geri kalmış, demokrasinin ve sosyal adaletin çok kötü durumda olduğu, savaş ve iç çatışmaların görüldüğü birçok ülke var.
Bir başka deyişle ‘büyük güçler’ dışında petrol ülkelere refah, gelişmişlik ve huzur getirmiyor.
Akdeniz’deki gazda Kıbrıs’taki bütün yurttaşların hakkı var, evet. Bir ‘barış denizi’ haline gelse Akdeniz, çıkacak refah beraberce bölüşülse ne ala…
Yok, eğer kavgaya, gerginliğe, savaşlara girişeceksek, eksik kalsın.
Böyle gaz olmaz olsun!