Bozulan Çalışma Yaşamı ve Diplomalı Genç İşsizler
Eğitim bilimlerinin temel uğraşı insandır. İnsan ise biyolojik ve sosyal bir varlıktır. Bu nedenle de sosyal güvenlik ve çalışma yaşamı gibi kavramlar eğitimle direk ilgilidir…
Oysa bizdeki anlayış, yukarıda bahsettiklerimden çok farklıdır. Örne
Eğitim bilimlerinin temel uğraşı insandır. İnsan ise biyolojik ve sosyal bir varlıktır. Bu nedenle de sosyal güvenlik ve çalışma yaşamı gibi kavramlar eğitimle direk ilgilidir…
Oysa bizdeki anlayış, yukarıda bahsettiklerimden çok farklıdır. Örneğin çalışma hayatı ve sosyal güvenlikten sorumlu bakan Sayın Şerife Ünverdi; "55 yaş, çok da yaşlı değildir. İstihdam için genç bir yaştır; ben de 57 yaşındayım…" diyebiliyor. Dahası bu durumu olması gereken bir durummuş gibi de savunabiliyor…
Eğitim bilimleri ile ilişkili olarak ülkemizde yapılan birçok sosyal araştırmada;
· Diplomalı işsiz sayısının, çok uzun olmayan KKTC tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını,
· Nitelikli iş gücü dediğimiz üniversite mezunu gençlerin ülkeden göç etme hızlarının son 3 yılda tırmanışa geçtiğini,
· Gençler, iş bulma ümidi taşımadıkları için iş aramaktan vazgeçtikleri bulgularına sıkça rastlanmaktadır.
Daha basit bir ifadeyle gençlerimiz iş bulma konusunda tam bir öğrenilmiş çaresizlik yaşamaktadır…
Aslında bu durum Devlet Planlama Örgütü’nün 28 Mayıs 2012 tarihinde yayımladığı “Hane Halkı İşgücü Anketi’nde de açıkça kendini gösteriyor… Anket sonuçlarına göre; ülkedeki işsizlik oranı %9.7 iken, genç nüfustaki işsizlik oranı %23.1 olarak hesaplanmış… Yani işsizlerimizin çok büyük bir kısmını 15-25 yaş arasındaki gençlerimiz oluşturuyor.
Bu anlamda ankette çarpıcı bir rakam daha var: İstihdam edilenlerin % 40.6’sını lise altı eğitim anlar ile hiç eğitim almayanlar oluşturmaktadır… Bu arada anketin 2011 yılı verilerini yansıttığı dikkate alındığında bugünkü durumuzun çok daha vahim boyutlarda olduğu rahatlıkla söylenebilir…
Genç işsizlerle ilgili bir başka konu da gençlerin işgücüne katılmama nedenleridir. Ankette bu konu ile ilgili herhangi bir sonuç bulunmuyor ama yazının başında da söylediğim gibi eğitim bilimleri ile ilişkilendirilmiş birçok sosyal araştırma bazı verileri ortaya çıkartıyor. Bu konuda çarpıcı bir rakam var: Diplomalı işsiz gençlerimizin %9’u çalışmaya hazır oldukları halde iş bulma ümitlerinin olmadığı, bu nedenle de iş aramaktan vazgeçtikleri belirtmektedir…
Öte yandan yüksek öğrenimlerinde süresince; hak ettikleri bursları alamayan, farklı baskı ve sorunlarla boğuşan gençlere bir de “mezun olduğunuzda iş yaşamına dahil olamayacaksınız” mesajı veriliyor olması sosyal yaşama büyük darbe vuruyor…
Hal böyle iken de; ne kamudaki verimlilikten, ne sosyal adaletten, ne de nitelikli bir toplumdan bahsetmek mümkün olmuyor…
Ülkemizdeki çalışma yaşamı bu denli bozuk, diplomalı genç işsizlerimiz bu denli öğrenilmiş çaresizlik yaşıyorlarken; kamuda işe başlamak için “55 yaş, çok da yaşlı değildir…” ifadesin anlamsızlığı kendiliğinden ortaya çıkıyor…
BURAYA DİKKAT
Somut Olmayan Kültürel Miras
Biyolojik bir varlık olarak hayatına başlayan insanoğlu, sosyal ve kültürel çevresiyle ile etkileşerek ikinci boyutu olan kültürel boyutunu geliştirmektedir. Geliştirdiği kültürü miras olarak yeni kuşaklara aktarmakta ve böylece sürekli bir devinim içerisinde kültür gelişmeye devam etmektedir. İşte tam bu noktada somut olmayan kültürel miras kavramı karşımıza çıkmaktadır.
UNESCO tarafından “somut olmayan kültürel miras” şöyle tanımlanmaktadır: Toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekanlar. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan kültürel miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.
Bu anlamda “Somut Olmayan Kültürel Miras Konseyi” oluşturularak, kültürel mirasımızın insanlık adına yeni kuşaklara aktarılması adına önemli bir adım atıldığı söylenebilir. Geçtiğimiz hafta sonu 2 gün boyunca süren konsey toplantısında ben de yer aldım. Turizm Çevre ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı Şahap Aşıkoğlu’nun başını çektiğini düşündüğüm bu vizyonun her anlamda desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
ANLAYANA - GÜLMECE
Aradığım Kız
Bir gencin hatıra notları aşağıdaki yazıyla başlar:
“Uzun zamandır, geleceğe birlikte yürüyeceğim, güzel ancak her söylediğime inanacağından emin olacağım bir kızla evlilik planları yapıyordum. Nihayet gerçekten güzelliğine laf söylenemeyecek bir kızla tanıştım. İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı, kurcaladı… Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı... Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından:”
- Evde mi bıraktım acaba?
“İşte o an aradığım kız bu dedim.”
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bir Bakanın İstifası
Almanya, Federal Eğitim Bakanı Annette Schavan istifa etti. İstifa etmesinin temel ise doktora tezinde intihal (başkasına ait bilimsel bilgileri alma, kopyalama) yapmak.
Geçtiğimiz Salı günü, Düsseldorf Heinrich Heinde Üniversitesi, tam 33 yıl önce yazdığı "Kişi ve Vicdan" konulu tezinde “intihal yoluyla kasıtlı aldatma” gerçekleştirdiğini duyurarak, Federal Eğitim Bakanı Annette Schavan’ın doktora unvanın elinden alındığı kararı vermişti… Bunun üzerine Almanya Başbakanı Angela Merkel, çok yakın arkadaşı olmasına rağmen Hristiyan Demokrat Partili Federal Eğitim Bakanı Schavan’ın istifa mektubunun kabul edildiğini belirtti…
Almanya’da iki yıl önce de Federal Savunma Bakanı Karl Theodor zu Guttenberg, benzer bir intihal skandalı sonucu görevinden istifa ederek ülkeden ayrılıp ABD’ye yerleşmişti…
Gelişmiş ülkelerin, gelişmiş olmasının temel nedenlerinden birisi bu galiba; bilgiye, vicdana, adalete ve en önemlisi insan haklarına verilen önem… Biz ise ahbap-çavuş ilişkisi, yandaşı koruma ve kollama anlayışı ile gelişmeye çalışıyoruz…