BRAVO(!)
Corona virüsü ve yarattığı yıkım yetmezmiş gibi, bir de seçim sürecinde havayı bulandıran, insanları geren işler artık iyice can sıkıyor. Yani seçim mi yapıyoruz yoksa oyun mu oynuyoruz belli değil!..
Benim bildiğim seçimde adayların siyasi görüşüne, vizyonuna, kişiliğine, geçmişine, umut verip vermediğine falan bakar insanlar ve öyle oy verirler.
Lakin bu seçim başka türlü bir şekle büründü. Zaten sürekli bir ‘mağdur edebiyatı’ vardı.
Ama daha fenası ‘Türkiye devletinin parasal ve siyasal gücüyle yapılan, bir adaya oy devşirme’ operasyonları artık gına getirdi.
Dün olanlar mesela…
Geçitköy’de ‘tamirat sonrası su hattı açılışı’ yapıldı.
Kapalı Maraş’ın ise açıla açıla ‘plaja giden yolu’ açıldı.
Birkaç gün içinde de -tam olarak bitmese de- ‘pandemi hastanesi açılışı’ yapılacak.
Ülkenin yasalarına rağmen… Seçim yasaklarına ve Yüksek Seçim Kurulu kararlarına rağmen…
Yasalar ve mahkeme ‘resmi tören yapılamaz’ diyor, ama Türkiye eliyle açılışlar, törenler yapılıyor, konuşmalar yapılıyor, mesajlar veriliyor. Devletin televizyonu da tüm bu ‘yasal olmayan’ açılış ve törenleri canlı yayınlıyor.
Peki ama ne için bütün bunlar?
‘Bir aday’a siyasal malzeme olsun, seçimde oyu artsın diye yapılıyor.
Demek ki bu adayın halk nezdinde bir gücü, bir desteği yok. Demek ki kendi başına, siyasal gücüyle insanları ikna edemiyor.
Bu kadar çok müdahil olmanın, böylesine pervasızca hareket etmenin başka izahı olabilir mi?
* * *
Bunlar yetmezmiş gibi bir de başımıza ‘yabancı istihbarat örgütleri’ çorabı örüldü bu arada!..
KKTC seçimlerine dünyanın hangi ülkeleri ve ne şekilde ilgi gösterir bilemem, ama istihbarat örgütleri nasıl bir müdahale ediyor olabilirler ki?
Kıbrıslı Türklerin tarihten bugüne bütün seçimlerine müdahale eden, her parti ya da siyasinin de bir şekilde şikayetçi olduğu tek adres Ankara’dır. Mesela şimdiki AKP iktidarının yaptıkları, dün yaşananlar en yakın örnektir.
Her dönemde Türkiye’de yönetime kim hakimse, bir şekilde buradaki seçmen iradesini müdahil olunuyor hep… Ama az, ama fazla…
Şimdi bunun ‘mağduriyeti’ meselesi kullanılmaktayken, bir başka ‘mağduriyet imajı’ daha yaratılmak isteniyor, belli... Bunun da adını ‘yabancı istihbarat örgütleri müdahalesi’ koymuşlar.
Çok ‘zekice’ olduğu söylenemez!..
Daha iyisi bulunabilirdi pekala…
Ama bulamamışlar. Bula bula bunu bulmuşlar ve bazı basın kuruluşları ile gazetecileri de ‘işbirlikçi’ diye hedef tahtası yapmışlar.
Bu kadarını mı kesti akılları?
Eh, bu kadarını kesmiş işte.
Yazık…
* * *
Yazık evet…
Ama aynı zamanda ayıp!..
Bu toplumun aklına hakarettir tüm bu yapılanlar…
Bu ülkede müdahale yapan da, müdahaleye davetiye çıkaran da, geçmişteki çok daha ağır müdahalelere ses çıkarmayıp bugün mazlumluğa yatanlar da, ‘hayali senaryolar’ ile insanları kandırmaya yeltenenler de gerçekten iyilik yapmıyorlar bu topluma…
Çünkü insanların evinde aşı, gelir elde edebilecek bir işi, çocuğuna bırakabilecek bir yarını yok.
Sürekli gerilime ve ötekileştirmeye oynamak, bölerek yönetmeyi ya da kamplaştırarak seçilmeyi tercih edenler toplumun gerçek gündeminde yok.
Asıl gündemde 10 TL’yi aşmış Sterlin, ödenemeyen ve ödenemeyecek borçlar, işsizlik, virüs korkusu, eğitim kayıpları, gelecek belirsizliği var.
Zaten halkın gündeminden koptukları içindir ki bu tür ayak oyunları gerekiyor kimilerine…
Toplum izliyor ve görüyor olup bitenleri…
‘Bravo size’ diyor halk, acı bir tebessümle…
Sonuna bir de ‘ünlem’ atarak!..
Bravo(!)