1. YAZARLAR

  2. Dr. Nesrin Değirmencioğlu

  3. Brecht’in Devrimci Tiyatrosu’ndan Günümüze: Tartüf 24
Dr. Nesrin Değirmencioğlu

Dr. Nesrin Değirmencioğlu

Kültür Sanat

Brecht’in Devrimci Tiyatrosu’ndan Günümüze: Tartüf 24

A+A-

Fredric Jameson 20. yy.’ın ikinci yarısına bakıldığında kapitalizmin tüm dünya üzerinde tek hâkim ekonomik olgu olarak yerini netleştirdiğini ve bir üretim modeli olarak dünyayı o kadar çok etkisi altına aldığını söyler ki, artık yeryüzündeki tecrübelerimizin otantik olduğundan bahsetmenin imkânsızlaştığına vurgu yapar. İngiltere’ye gidip oraya özgü olduğu için ‘English Breakfast Tea’ içmek isteyen kişinin aslında içtiği çayın Hindistan’da üretilmiş olması, İngiltere’ye özgü olduğunu düşündüğü tecrübenin aslında global ekonomik sistemin bir parçası oluşu, bu tecrübenin eşsizliğini imkânsız kılar.

Theodore Adorno ve Max Horkheimer gibi Marxist düşünürlerin 1940’lardaki yazılarına bakıldığında, bireyler kapitalist sistemin onları ne kadar domine ettiğini bilseler dâhi, bu sistemden çıkış yolu olamayacağını vurgulayacak kadar ileri gittikleri görülebilir. Bertolt Brecht ise devrimci bir tiyatro yaratıp, sanayileşme ile birlikte kendine yabancılaşan ve özne olmaktan çıkıp nesneye dönüşen bireylerin içinde bulundukları durum hakkında onları bilgilendirmeyi ve sisteme karşı harekete geçmeleri konusunda onları güçlendirmeyi amaçlayan Epik Tiyatro’sunu yaratır.

Moliere’in yazdığı, Nazım Hikmet’in uyarladığı ve Yaşar Ersoy’un günümüz gerçekleri göz önüne alınarak yeniden uyarlayıp yönettiği Tartüf 24 oyunu, Brecht’in Epik Tiyatro ile yarattığı ‘Verfremdung Effects’i (Yabancılaşma Efektleri’ni) etkin bir şekilde kullanıp, 21.yy izleyicisini dönemin politik ve ekonomik problemleri konusunda aydınlatan ve bunlara karşı bir duruş sergilemeleri konusunda cesaretlendiren başarılı bir oyun olarak ortaya konur. Historicization (Tarihselleştirme) adı verilen teknik ile oyunu Osmanlı İmparatorluğu döneminde geçen tarihsel bir oyun gibi sunarak izleyici ile anlatılan olaylar arasına mesafe koyup, izleyicinin sahnede anlatılan politik olaylara sanki kendi yaşadıkları dönemde geçmiyormuş gibi bir mesafeden bakmalarını sağlayarak 21.yy’da içinden geçilen sorunlara daha tarafsız ve eleştirel bir bakış açısı ile bakmalarını sağlar.

Bazen din adamı bazen de koyunları güdecek bir ‘çoban’ olarak anlatılan Tartüf’lerin tam olarak kime işaret ettiği oyun boyunca muğlaklığını korur.  İlk başta dini sembol olarak görünen iki otoritenin çatışması 15 Temmuz Darbe girişimine bir gönderme gibi görünse de 17.yy Tarüf’ünün yerini 21.yy Tartüf’üne bırakması yüzyıllar boyunca kendi politik pozisyonlarını halkın değil kendi çıkarları doğrultusunda kullanan politikacıların yüzyıllar geçse de değişmeyeceği düşüncesini izleyiciye aktarır. Oyunun sonunda Hüseyin Kırmızı ve Cahit Kutrafalı’nın bestelediği, hem sözü hem de müziği ile oyunu harika şekilde tamamlayan şarkı aracılığı ile 21.yy da neoliberal politikalar ile özelleştirmelerin önünün açılıp kamu kurumlarının sermayedar kesime peşkeş çekildiği vurgusu yapılır. Tüm ev halkının Tartüf’ten kurtulmak için bir araya gelip mücadele etmesiyle ise Adorno, Horkheimer ve Jameson gibi edebi ve kültürel teorisyenlerin kapitalist sistemden çıkmanın imkânsızlığına vurgu yaptığı bir dönemde, Brecht’in devrimci Epik Tiyatro’su gibi izleyiciyi içinde bulundukları toplumsal prangalara, yönetemeyen ‘yönetici’lere, sürekli müjdeler verildiği vaadiyle limanların özelleştirileceği haberlerine, hukuki yaptırımlardan uzak AKSA’ya peşkeş çekilen elektrik üretimimize, çözümsüzlük çözümdür diye topluma dayatılan uluslararası hukukta zemini olmayan ‘eşit-egemen’ masallara ‘dur’ diyebilecek gücü kendilerinde bulabilmeleri için bir umut ışığı doğurur.

Lefkoşa Türk Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Cem Aykut, her ne kadar politik bir eylem içinde olmadıklarını ve hiçbir politik parti ile ilişkilendirilemeyecekleri konusunda izleyiciyi telkin etse de estetik unsurlar kullanarak izleyiciyi düşünmeye iten, düşündürtürken sorgulatan, ve toplumun çoğunluğunun faydasına olacak bir aydınlanmayı yaşamaları için onlara olanak sağlayan bir ‘politik’ tiyatro ihtiyacını hakkı ile giderdikleri için alkışlanmayı hak ederler!

Bu yazı toplam 4148 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar