BRTK ve bir e-mail
BRTK maceramın üzerinden uzun zaman geçti. Bu süre içinde Hükümet de değişti, BRTK Müdürü de, Yönetim Kurulu da. Sorunlar bitti mi ? Hayır... Nedeni çok basit aslında. Çünkü, sorunla doğrudan ilgilenmesi gerekenler, (her nedense) işi hala yavaştan almaya devam ediyorlar. Sessizlik var ya ? Fırtınanın dindiği veya atlatıldığı düşüncesindeler. Yasa’sı yenilenmedikçe, boşluklardan yararlanarak Kurum’un birilerinin çiftliği olması önlenmedikçe, münhaller doldurulmadıkça, kimin görevinin ne olacağı resmileştirilmedikçe, geçicilerin durumu netleşmedikçe içten içten kaynamanın devam edeceğini bilmiyorlar mı ? Bilmiyorlarsa, bilenleri neden dinlemiyorlar ? Biliyorlarsa neden hala sessiz ve hareketsizdirler ?
***
Bir e-mail... Gönderenin ismi bende saklı... BRT çalışanlarından birinden geldi. Serzenişlerde bulunuyor, sorular soruyor ve hatta bana kızıyor... Söz konusu e-mail’i şahsı adına değil çok sayıda BRT çalışanı adına yazdığını da ısrarla vurguluyor.
“.....Bıraktınız gittiniz....” diyor.
Aslında bırakıp kaçmayı hiç istemezdim. Görevden affımı istediğim günden beri kendimi hep yenilgiye uğramış bir yarışçı gibi hissettiğimi itiraf etmem gerek. Böyle davrandığım için çok üzgünüm. Bana güvenenlere ihanet etmiş gibi olduğumun da farkındayım. Ama ben Don Kişot değildim. Yel değirmenlerine karşı savaşacak halim de yoktu.
“....Neden sustunuz ve hala da susuyorsunuz ? Neden gördüklerinizi, bildiklerinizi açıklamıyorsunuz ? Kimi korumaya çalışıyorsunuz ? Hükümeti mi ? Başbakanlığı mı ?.. .”
Yine itiraf etmeliyim ki, daha ayrılmaya karar verdiğim ilk gün dahil, kimi ve neden korumaya çalıştığımı hala ben de anlamış değilim. Galiba, bazılarının (???) anlayamayacağı çok daha büyük bir şey var korumaya çalıştığım: BRTK’nın kendisi... Bir yandan da, ne yapsam ‘asıl umurunda olması gerekenlerin umurunda olmayacak herhalde’ diye de düşünmez değilim.
Garip bir ülkenin garip insanları olduk hepimiz. Bu ülkede artık herkes ‘birilerinin’ adamı. Yaygın inanca göre, yaşamak için, yükselmek için, yerini korumak için, koltuğunu kaptırmamak için, ille de ‘birilerinin’ adamı olmak, yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda. Böyle bir durumda da kime karşı nasıl kavga verilebileceği takılıyor kalıyor bir yerlere. Hele hele bir destekleyenin, “Neler oluyor ? Bir anlat biz de bilelim” diyen birileri de olmazsa.
Daha başka başka şeyler de var e-mail’de. Ama fazlaca deşmeyelim. Biraz daha sabredelim ve izleyelim neler olacağını. Olacaksa, ‘Kurtarıcı’nın da kim veya kimler olacağını...