1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Bu acının tarifi yok”
“Bu acının tarifi yok”

“Bu acının tarifi yok”

Trafik kazasında oğlu Cuma Mağusalı’yı kaybeden Nazife Mağusalı dinmeyen acısını gözyaşları içinde YENİDÜZEN’e anlattı, yasalara ve trafiğe isyan etti

A+A-

“Mahkeme sadece oğlumun 27 yıllık yaşantısını 1 yıla sığdırdı. Bu ülkede kazalar, ölümler bitmiyor.  Bir aile kaç kere ölebilir? Cuma'yı öldürdüğünüz gün biz hepimiz öldük. Yetmedi mahkeme sürecinde videoları izleterek öldürdünüz. O da yetmedi bizi bu adaletsiz kararınızla bir kez daha öldürdünüz”

 

 “Siz aslında kazaya sebebiyet vereni mahkum değil, hepimizi ölüme mahkum ettiniz. Adalete güvenen bir aileye bu ülkede adalet olmadığını, arkası olanın haklı olduğunu gösterdiniz”

 

 “Diyorlar ki ağır cezalarla trafik kazaları önlenemezmiş. O zaman insanlar yok yere ölmeye devam mı etsin? Kim önleyecek bu kazaları? Kim verecek giden canların hesabını? Oturup göz mü yumalım insanların ölmesine?”

 

 “Dilerim bir mucize olsun da artık trafikte birinin dikkatsizliği yüzünden başka canlar gitmesin. Başka aileler yanmasın. Ama bu ülkede bu sistem devam ettikten sonra bu mezarlıklar suçsuz, günahsız genç insanlarla dolup taşmaya devam edecek.”

 

 “Kazadan 9 ay önce severek evlendi, dillere destan bir düğündü. Biz torun sevmeyi beklerken, oğlumuzu en güzel yaşında toprağa verdik. Bu acının tarifi yok”

 

 “Kan ihtiyacı olan birine ölmeden bir gün önce kanını bağışladı. Cuma öldü, kanını Pazartesi günü kullanan kadının paylaşımı ise bizleri ikinci kez dağıttı”


Devrim DEMİR

Nazife Mağusalı, oğlu Cuma Mağusalı’yı 2016 yılında trafik kazasında beklenmedik bir şekilde kaybetti.

Gözünde bir an olsun dinmeyen yaşını kurutamayan anne Mağusalı YENİDÜZEN’e içini döktü.

Kazadan 9 ay önce oğlunu evlendiren, torun beklerken evlatlarını beklenmedik şekilde toprağa veren Mağusalı ailesinin isyanı çok büyük.

Yüzlerindeki gülümsemeyi 2016 yılında oğlu ile birlikte sonsuza kadar kaybettiklerini ifade eden Mağusalı, oturdukları evde kaybettiği oğlunun yokluğunu hissetmemek için evin her köşesine resimlerini astı.

“Her gün günün her saatinde mezarlığa gidiyorum, kokusunu özlerim, hep yanında kalmak isterim ama imkansız bir yerde ona dokunamıyorum” sözlerini kullanan gözleri yaşlı anne kaza gününü, oğlu Cuma Mağusalı’yı gördüğü günü anlattı.

 

“Büyükannesini ziyaret için hastaneye geldi”

Kaza gününü gözünden akan yaşlarla anlatan Nazife Mağusalı şunları anlattı: “Cuma’nın büyükannesi bir ameliyat olmuştu, kaza günü hastanedeydim, baktım yanımıza geldi. Büyükannesi ile şakalaştı, sonra odada o gün biri ölmüştü, büyükanne camları açmamızı istedi ölümden çok korktuğunu söylüyordu. Cuma yanına giderek, biraz şakalaşıp moralini yükselttikten sonra bana eve gidip dinlenmemi söyledi. Amcası halası gelene kadar hastanede kendisinin kalacağını, sonra çıkıp gideceğini söyledi. Bir yarım saat sonra motor sesini duydum, Cuma nerede isterse olsun o sesi duyunca motorunu tanıyordum. Eltime dedim ki Cuma gider… Daha sonra eve gittim mutfakta yemek yaparken, küçük oğlum Ahmet’e telefon geldi apar topar gitti. Ben hiçbir şey anlamadım, yarım saat geçmeden yanında bir arkadaşı ile geri geldi. 'Yemek yeyin oğlum' dedim. 'Anne sana bir şey söylemem lazım' dedi… 'Panik olma, abim küçük bir kaza yaptı yanına gidelim' dedi. Eşim MS Hastası onu evde bıraktık sıkıntılı ortama giremez benim düşüncem Cuma’yı alıp hemen dönecektik”

 

“Hastane önü çok kalabalıktı ama konduramadım öldüğünü”

Apar topar evden çıktıklarını ancak aklında kötü bir şey olmadığını anlatan Nazife Mağusalı, hastaneye gittiğinde oğlunun ameliyata alındığını ameliyathane önünde 500 kez gidip geldiğini anımsadığını söyledi.

“Arabadan indiğimde hastanenin önünde Cuma’nın arkadaşları vardı. Çok kalabalıktı, kendi kendime ‘oğlum elini incitti bu ne kalabalık’ diyerek yürüdüm. Konduramadım, çünkü servise çıkıp onu alıp kaçacaktık. Ameliyathane önünde 500 kez gidip geldim, dışarı çıktım girdim kalabalık arttıkça konduramıyorum ama düşünüyorum, imkansızdı kötü bir şey olması. Oysa ben dışarıda oğlumu görmek için beklerken, kara haber sosyal medyaya çoktan düşmüş o kalabalık oydu ama ben bilmiyordum.”

 

 “Gitmediniz mi daha başınız sağ olsun”

Anlamsız hisler içinde koridorda ameliyathane kapısında kaç saat beklediğini anımsamadığını sesi titrek bir şekilde ifade eden Nazife Mağusalı, “Akşam saat 20.00’ye doğru bir hemşire 'Gel sana bir iğne yapalım' dedi. Bana iğne yaptılar, o saatlerde tek hatırladığım bir doktor bana ‘Gitmediniz mi daha?’ diye sordu. 'Oğlumun ameliyattan çıkmasını bekliyorum' dedim. İğne yapıldıktan sonra, 'haber çıktı başınız sağ olsun’ diyerek gitti. Ben iğne etkisi altındaydım, yanımda başka birine söylediğini sanıyorum. Ben hala ameliyat kapısının açılmasını beklerken, servis ailemle dolmuştu.”

 

Donuk, anlamsız dakikalar, çığlıklar ve isyan…

Sakinleştirici etkisi altında çok fazla hissedemediğini, bir anda tüm ailesini karşısında bulduğunu eşinin ambulansla hastaneye getirildiğini hatırladığını anlatan Nazife Mağusalı, bir kriz yaşandığını ancak anlayamadığını aklının hala ameliyathane kapısında olduğunu anlatırken, gözyaşlarına hakim olamadı.

“Bana oğlumuzun öldüğünü eşime benim söylememi istediler. Ben oğlumun öldüğünü kabullenemedim ki nasıl bunu eşime ifade ederdim. Acilin kapısından çıkarken tek hatırladığım oğlum Ahmet’in elini tutuyordum, Cuma’yı da istiyordum bir yanım boştu. Küçükken bir elimde Ahmet bir elimde Cuma vardı bir yanım boş kalamazdı…”

 

“Yüzünü gördüm öpemedim bayıldım”

3 buçuk yıldır gözünden bir an olsun yaş dinmeyen Nazife Mağusalı, zamanın acıyı dindirmediğini acıyla yaşamaya alıştıklarını söyledi. Kaza gününün kabus olduğunu, uyanınca her şeyin bir rüya olduğunu düşünmek istediğini ancak kabusun hiç bitmeyeceğini hissettiği an içinde kıyametlerin koptuğunu anlatan Mağusalı, “Sabah morga koştum, Cuma’yı görmek istiyordum. Tüm işlemler bitti, morgun girişine getirdiler titriyordum inanmıyordum, oğlum bir tahta içinde öylece yatıyordu. Uzandım yüzüne baktım nur gibiydi, kokusunu almak için eğildiğimde bayıldım, sadece uyuyordu öpemedim onu” sözlerini ifade etti.

 

Annesi Cuma’yı anlattı…

Oğlunun çok yardım sever, merhametli biri olduğunu anlatan Nazife Mağusalı, tanıdığı tanımadığı herkese yardım etmeyi çok sevdiğini anlattı.

 “Herkesin çocuğu kendine özel olur, evlattır çünkü. Cuma çok merhametli bir çocuktu, herkese saygılıydı, motorunu çok severdi. Çevresi, arkadaşları herkes onu çok severdi. Kazadan 9 ay önce severek evlendi, dillere destan bir düğündü. Biz torun sevmeyi beklerken, oğlumuzu en güzel yaşında toprağa verdik. Bu acının tarifi yok, dikkatsiz bir sürücünün bize verdiği acının tarifi yok.”


Mahkeme süreci, aynı acılar,  verilen ceza…

Mahkeme sürecini de yakından takip eden, duruşmalarda defalarca bayılan yine de karar gününe kadar süreci yıpransa da takip ettiğini anlatan Mağusalı: “Kaza bir kişinin isteyerek yaptığı bir eylem değildir. Oğlumun ölümüne neden olan kadın, bir kez bile suçunu kabul etmedi, başın sağ olsun cümlesini söylemedi. Onun yüzüne baktığımda oğlumu neden benden aldın demeyi çok istedim. Mahkeme sadece oğlumun 27 yıllık yaşantısını 1 yıla sığdırdı. Bu ülkede kazalar, ölümler bitmiyor.  Bir aile kaç kere ölebilir? Cuma'yı öldürdüğünüz gün biz hepimiz öldük. Yetmedi mahkeme sürecinde videoları izleterek öldürdünüz. O da yetmedi bizi bu adaletsiz kararınızla bir kez daha öldürdünüz. Siz aslında kazaya sebebiyet vereni mahkum değil, hepimizi ölüme mahkum ettiniz. Adalete güvenen bir aileye bu ülkede adalet olmadığını, arkası olanın haklı olduğunu gösterdiniz. O motorun üstünde Cuma ne gördü, ne hissetti, kendini nasıl kurtarmaya çalıştı bilemeyeceğiz. Gazeteler yazdı "Kazaya sebebiyet verenin bir anlık dikkatsizliği" diye. O bir anlık dikkatsizlik bir canın ölümüne sebep olurken, beraberinde koca bir aileyi götürdü. Keşke Cuma orda 100 değil 200 gitseydi da kazaya sebebiyet veren şahıs yolu işgal edemeden oradan geçip gitseydi, tek sorun Cuma'ya kesilen hız cezası olsaydı. Diyorlar ki ağır cezalarla trafik kazaları önlenemezmiş. O zaman insanlar yok yere ölmeye devam mı etsin? Kim önleyecek bu kazaları? Kim verecek giden canların hesabını? Oturup göz mü yumalım insanların ölmesine? Bu dava sadece Cuma'nın davası değildi, trafikte gerek motor gerekse araba kullanan herkesin davasıydı. Dilerim bir mucize olsun da artık trafikte birinin dikkatsizliği yüzünden başka canlar gitmesin. Başka aileler yanmasın. Ama bu ülkede bu sistem devam ettikten sonra bu mezarlıklar suçsuz, günahsız genç insanlarla dolup taşmaya devam edecek.”

 

 “Rüyama geldi ‘ben gerçeğim anne’ dedi”

Gözü yaşlı anne, “Öldüğü ilk günler rüyama gelmişti. Kapıyı öyle bir heyecan içinde açtım, hemen ona yaşadığım acıyı anlatmaya başladım. Rüyaydı, 'annem seni kaybettim' dedikçe yüzüme baktı ve ‘Ben gerçeğim anne sen rüyadasın’ deyip kayboldu. Bu acının tarifi yok gün gün sayarım, özlerim, ararım bulamadığım için kokusuna sarılırım. Mezarlığını parfümleri ile doldurdum. Cuma bedenen ayrıldı ama hep burada, günde üç kez mezarlıktayım kışta üşümesin diye üstünü örterim, yaz ayında sıcak almasın diye gider soğuk su dökerim. Bir tel saçımı beyaz görse elimden tutar kuaföre götürürdü ama artık yok Cuma. Çok özlüyorum, bazen gece yarısı kendimi orada bulurum çok özledim, sesini kokusunu.”  

 

“Organlarını bağışlayacaktı bunu paylaşmıştı bizimle”

Oğlunun çok yardım sever olduğunu ifade eden Nazife Mağusalı, sürekli paylaşan bir çocuk olduğunu kazadan bir ay önce ailesine organlarını bağışlama düşüncesi olduğunu kaza gününde bir gün önce ise gidip ihtiyaçlı birine kan bağışında bulunduğunu ve bunu çok sık yaptığını söyledi.

“Kan ihtiyacı olan birine ölmeden bir gün önce kanını bağışladı. Cuma öldü, kanını Pazartesi günü kullanan kadının paylaşımı ise bizleri ikinci kez dağıttı. Oğlum çok merhametli bir çocuktu. Bu ölümü hak edecek hiç bir şey yapmadı. Cuma gitti gideli motor sesi görmek duymak istemiyorum. Hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Cuma artık yok.”

 

“Lütfen yollarda dikkatli olun”

Evlat acısının tarifsiz bir acı olduğunu yola çıkan sürücülerin, yayaların dikkatli olması çağrısında bulunan Nazife Mağusalı, “Yola çıkarken dikkat edin. Hem sürücüler, hem yayalar kimsenin canı yanmasın. Dilerim yıllardır el sürülmeyen trafik kazaları ile ilgili yasa bir an önce tadil edilir ve cezalar caydırıcı ve ibret verici olsun” dedi.

Bu haber toplam 9358 defa okunmuştur