1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bu da tutmazsa “Rehabilitasyon…”
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bu da tutmazsa “Rehabilitasyon…”

A+A-

Sene 1998.
Yer, Kıbrıs!
Yine “mümkün olmayanı” isteyen bir siyaset açıklanıyor.
Hem de 1 Eylül Barış Günü’nde!
George Orwell'ın distopik romanı 1984’te “Sulh (Barış) Bakanlığı”nın savaş ve çatışmayla ilgilenmesi gibi “ayrılık” planını da Barış Günü’nde açıklamak uygun görülmüştür.

Türk tarafı o gün “yeni çözüm formülünü” ilan eder: İki ayrı, eşit ve egemen devlete dayalı Konfederasyon!

Bir daha yazalım, altını çizelim, anımsatalım da yanlış anlaşılmasın…
Sene 1998!

***

Bugün “yeni” dedikleri “eski”nin nasıl çöktüğünü o dönemin tanıkları iyi bilirler.

R.R Denktaş ile TC Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in 1 Eylül 1998’de ortak açıkladığı öneri paketi 5 maddeden oluşur.

1- KKTC-TC arasında özerklik ilişkisi.
2- Kıbrıslı Rumlarla - Yunanistan arasında özerklik ilişkisi.
3- KKTC ile ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ arasında iki ayrı, egemen, eşit devlete dayalı konfederasyon.
4- 1960 Garanti Sistemi’nin korunması.
5- Kıbrıs Konfederasyonu ile Avrupa Birliği’ne katılım.

***bu-da-tutmazsa.jpg

Sonra!
Müzakereler çökmekle kalmaz Kıbrıslı Türkler ekonomik, siyasi, sosyal olarak en zor yıllarını yaşar.
Adanın kuzeyi “çöker” resmen...

***

Kimilerinin işine gelir bu…
Çünkü birileri de buradaki malın, mülkün, iradenin üzerine çöker nasılsa…

Kıyılar yağmalanır, uluslararası hukuk dışında kalmış yapının üzerinde rantın kapısı aralanır…

***

Toplum uyanır elbette…
Uyutamaz, uyuşturamaz, kandıramazsınız sonsuza kadar…
Çünkü bir düzen “sürdürülebilir” değilse günlük keyifler de korkular da bir yere kadardır.

***

Federal Çözüm” yeniden masaya gelirken, Kıbrıslı Türkler de belki de ilk kez dünyada böylesine görünür olur.

***

Annan Planı Referandumu’nun 20’nci yılına sayılı günlerken kalmışken, tüm bunları çok daha fazla konuşmamız gerekiyor.
Çok daha fazla hatırlamamız…

Sene 1988!
Türk tarafı “yeni çözüm formülünü” ilan eder: İki ayrı, eşit ve egemen devlete dayalı Konfederasyon!

O gün, 1 Eylül 1998’de, Yenidüzen’in Duvar Yazısı’nda şu ifadeler vardır:

“Önce Federasyon
Sonra Entegrasyon
Şimdi de Konfederasyon.
Bu da tutmazsa
REHABİLİTASYON.”

bu-da-tutmazsa-ana-foto.jpg


Namaz ve evde bakım!

Bayram sohbetlerinde iki mesele öne çıktı.
Biri yaşlıların evde bakımı…
Bir diğeri bayram namazında Kıbrıslı nüfusun nerelere kaybolduğu…

***

İnsan ömrü uzuyor.
Nüfus da yaşlanıyor böylece…
Evde bakım meselesi çok daha fazla önem kazanıyor.

***

Bayram ziyaretleri genelde büyüklere yapılıyor ya…
Bakıcı öyküleri dinledik fazlaca…
Hatta…
Bakıcılarla bayramlaştık kimi evlerde…
Genelde Türkmen yurttaşları…

Bu da ayrı bir inceleme konusu sanırım…
Bir dönem yardımcı işlerin tümünde Türkiye’den gelenler vardı.
Şimdi Türkmen, Nepalli, Pakistanlı, Bangladeşli…

***

“30 bin lira maaşım var, memnunum” dedi bakıcı kadın...
Evde yatılı kalıyor.
Baktığı kadının eşinden kalma maaşı var…
Tümünü alıyor neredeyse…
Çocuklar ve torunlar da diğer masrafları üstleniyor…

***

Bir başka ailede durum vahim…
Kamera sistemi kurmuşlar eve ve bakıcının, demans hastası kadına şiddet uyguladığını görmüşler.
“Bu kaçıncı bakıcı… Öyle kolay da bulunmuyor…”

***

Şimdilerde sanırım hepimiz alıştık, ölüm ilanlarında, “Evlatlar, torunlar” gibi isimlerden sonra “bakıcı”nın ismi yazıyor.
Birisi rahmetlendiği zaman çocuklar kalan malları paylaşıyor, iyi bir bakıcı arayan başka yaşlılar da bakıcıyı…

***

Ülkenin geleceği planlanırken “SAĞLIK” mutlaka ana başlıklardan biri olmalı ve “EVDE BAKIM” meselesi tüm detaylarıyla tartışılmalıdır.
Eylem planı çıkmalıdır yaşlılara evde bakımın, koruyucu sağlığın, ilaç temininin, düzenli kontrollerin…
Hangi siyasi parti, özellikle de sosyal destek ve evde bakıma yönelik düzenlemeleri çok kapsamlı çalışır, halkın önüne koyar ve ikna edici olursa, gerçekten de önemli bir mesafe alacak.

***

Bir de “namaz” demiştik sahi…
Bildik, “kaç kişi kaldık” söylenmeleri…

Bayram namazında camiye giden Kıbrıslıların iki farklı yakınmasını işittim.
Birisi köylerde…
“Buralı dört, beş kişiydik… Çoğunluk dışarıdan… Kim derdi bizim köyde de azınlık olacağız.”

Köylerde “dışarıdan” derken, Türkiye’den gelen, yerleşen aileleri anlatıyorlar.
Bu yakınmada bulunanlar arasında 1974’ün ardından adaya gelen ailelerin evlatları da var.

İşin bir de şehir boyutu var.
Onların cami anlatıları daha farklı…
“Ne Kıbrıslı kaldı, ne Türkiyeli… Hatta bu bayram Nijeryalı bile yoktu. Neredeyse tamamı Pakistanlı…”

***

Hadi, hep birlikte, yeniden iç çekelim: “Nerede o eski bayramlar!”

namaz-ve-evde-bakim.jpg


Kimsenin kimseye düşmanca bakmadığı

Yaşar Kemal Vakfı’nın Yaşar Kemal’in sözlerinden paylaştığı bayram mesajı ne kadar anlamlıydı öyle…

‘’Hayal kurarım hayal.
Işıklı, sevinçli, çiçekli kimsenin kimseyi sömürmediği,
kimsenin kimseden korkmadığı,
kuşkulanmadığı,
kimsenin kimseye düşmanca bakmadığı
bir dünyanın hayalini kurarım...”

Böylesi bir memleket!
Böyle bir dünya…

Hep hayal edelim, hep mücadele edelim, böylesi bir gerçekliğe ulaşmak için!

Bu yazı toplam 1701 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar