Bu devletten bir şey olmaz!
Neden bu ülkeden ya da bu devletten bir "mok" olmaz?
Bakın size bir kaç örnek vereyim...
-*-*-
Geçiniz Zorlu Töre'nin şatafat ve gösteriş merakını, makam hastalığını; Türkiye'den bir siyasi partinin elemanları, trafikte, partinin ismini taşıyan plakalarla tur attı ve atıyor!
-*-*-
Yasak mı?
Yasak tabii ki!
Peki, polis?
-*-*-
Evet, diyelim ki bir polis işini yaptı ve bu plakalara ceza yazdı!
Ne olur?
Hemen anlatayım ne olacağını!
-*-*-
Bu partinin ceza yiyen çocuklarından biri, Ankara'dan bir abisini arar!
"Böyle böyle bize ceza yazdılar abi..." der!
-*-*-
O abinin doğrudan Tayyip Erdoğan'a ulaşması zor ama yakınındaki birine ulaşır; o kişi, KKTC'de isterse Tatar'ı, isterse başkasını arar ve "bu ne iş?" diye azarlar!
-*-*-
Tatar veya bir başkası da hemen Polis Genel Müdürü'nü arar; Polis Genel Müdürü ilgili ilçenin polis müdürüne ulaşır; fırça silsilesi, en sonunda cezayı yazan polise kadar ulaşır!
"Allah belanı versin, başımızı belaya soktun" denir; gerekirse ilgili polis, Lefke'den Dipkarpaz'a; Girne'den Yeşilırmak Geçiş Kapısı'na gönderilir!
-*-*-
Dipkarpaz dedim de aklıma geldi...
Bu köyümüzde, herkesin çok sevdiği Azerbaycanlı bir doktorumuz sağlık ocağında görevliydi...
Sağlık Bakanı, sözleşmesini yenilemedi...
-*-*-
Olmaz öyle şey ama şunun yaşandığını bir düşünün!
Azerbaycanlı doktorun fenasına gitti ve diyelim ki İlham Aliyev'in çok yakınında bir akrabası var...
O akrabayı aradı; o akraba Aliyev'e ulaştı, Aliyev de kıramadı, Tayyip Erdoğan'ı aradı!
Bizim doktoru, "CTP'lidir" diyerek "kovan" KKTC Sağlık Bakanı; anında iptal!
-*-*-
Gan ayaklıyık!
Zavallıyık!
İşe yaramazık!
Yağcıyık!
Yalakayık!
Ama hepsinden önemlisi bu laçka işgal sisteminin salya sabun işbirlikçileriyiz!
-*-*-
Bakın, bu anlattıklarım, bir çok anlı şanlı UBP'linin başına gelmiştir!
Mesela Faiz Sucuoğlu!
Hala genel başkanlık için uğraşıyormuş!
Mesela Kıbrıs Gazetesi genel yayın yönetmeniyken, "bilinen, görünen veya açıklanan" hiç bir kusuru olmaksızın görevden alınan Özer Kanlı!
İkisi de resmen "işten atıldı"...
Ama ses yok!
Neden?
Sistem bu!
Daha çok örnek var...
-*-*-
Ve bu insanlar, bu sistemi ne acıdır hala savunuyor!
Yazık!
Oysa apaçıktır ki bu devletten bir mok olmaz!
Cemal Arkut...
CTP'nin gülen yüzü...
Lefkoşa'da dün önce partide, sonra kabristanlıktaki törenlerle toprağa verdik Cemal Arkut'u...
-*-*-
Neden CTP'in gülen yüzü dedim?
Anlatmaya çalışayım...
-*-*-
CTP'yi, "çözümden uzaklaşmak, Türkiyeci olmak ve Özker Özgür'ü partiden kovmakla" eleştirdiğim bir dönem var...
-*-*-
Londra'da bir gün, efsane sendikacı Ahmet Sadi Erkurt, efsane komünist Nurettin Seferoğlu ve Cemal Arkut ile sohbet ediyoruz.
Ahmet Sadi amcanın daha önce bana "CTP eleştirilerim" nedeniyle verdiği benzer bir ders vardı...
Ama o gün, Islington bölgesinde, Ahmet Sadi amcanın evindeki buluşmamızda hem Nurettin amcanın hem de Cemal abinin bulunuyor olması, "rastlantı" değildi...
-*-*-
Kahvelerimizi içtik; Nurettin amca her zamanki çatık kaşları ile karşımızda oturuyor...
"Stalin döneminden kalma bir oturuş" diyorum, O da, Cemal abi de, Ahmet Sadi amca da gülüyor...
-*-*-
Ve Ahmet Sadi amca söze giriyor...
"CTP bizim için çok önemli..." diyor...
1950'lerde çok yavaş ve çok cılız da olsa "ilerici örgütlenmenin başlangıcından bugüne" verilen kavgaları anlatıyor...
Vurulanlar, sürgüne zorlananlar...
-*-*-
Ahmet Sadi amcanın özetlemek istediği aslında şuydu:
"... CTP'yi asla aleni eleştirmeyeceksin... Varsa sorun, varsa sıkıntın partide demokratik yöntemlerle, kimseyi kırmadan, kimseye kızmadan söyleyeceksin, arkadaşlarını ikna edersen dediklerin olacak, ikna edemezsen, küsüp kavgadan kaçmak olmaz"...
-*-*-
Elbette bu söylenenlere farklı yorumlar getirebilirsiniz...
Cemal Arkut, tam da Ahmet Sadi amcanın anlattığı bir partiliydi...
O başkan olmuş, şu genel sekreter seçilmiş...
Ben partiliyim, partili yetkili organların aldığı kararlara uyar, kavgama sarılırım...
Bu yüzden gülen bir yüzdü hep...
-*-*-
Nurettin Seferoğlu mu?
Nurettin amca, Kıbrıs'ta tek bir "sol" parti olması gerektiğinden yanaydı...
AKEL!
Bu kabul görmüyordu tabii ki CTP'de...
Nurettin amca dışlanmıştı da, ama asla çıkıp CTP'yi aleni bir şekilde eleştirmiyordu... Değerini ve varlığının şart olduğunu çok iyi biliyordu...
-*-*-
Ahmet Sadi amcanın amacı, iki farklı CTP'liyi bana gösterip, "partiliysen, eleştirini yapacaksın ama küsmeyecek ve sokakta düşmana partiyi ezdirmeyeceksin" dersi vermekti...
-*-*-
Cemal Arkut'un da kızdığı, beğenmediği, onaylamadığı çok CTP siyaseti olmuştur...
Ama "parti ne dediyse o!"
Haaa eleştirisini yapar mıydı?
Elbette yapardı...
-*-*-
Bunları niye mi yazdım?
Yeni nesillere belki bir "küpe" hediye ederim; eski nesillere de birbirimizi yolda bulmadığımızı hatırlatırım diye...
-*-*-
Sevgiyle kal Cemal abi...
Nurettin amcaya ve Ahmet Sadi amcaya selamlar...
Hasan Salih...
Hasan Salih de çok uzun yıllardır Londra'da yaşam sürüyordu...
Yalovalı Mertekçi ailesinin en küçükleri Özkan'ın kayınpederiydi...
Özkan çok iyi bir futbolcuydu...
Hasan Salih, uzun süre başkanlığını da yaptığı, Londra'daki Yalova Futbol Kulübü'nün başkanıydı...
-*-*-
Sahalarda başlayan tanışıklığımız, dostluğa da dönüşmüştü...
Bir gün, "maçtan sonra uğra sana bir şey vereceğim" demişti...
-*-*-
Uygun bir vakitte geçip, "hediyemi" alayım dedim.
Geçtim...
Küçük bir "değnek"!
Dikkatli bakınca anladım...
Üzüm asmasından koparılmış bir küçük değnecik...
-*-*-
"Abi bunu ne yapacağım?" demiştim...
Bir Kıbrıslı Rum arkadaşından istemiş; O da, Kıbrıs'taki Piskobu (Yalova) köyüne gitmiş, o köyden bir asmadan bir dal kırıp getirmiş...
-*-*-
Hasan Salih o dalı, hava koşulları uygun olmasa da, Londra'daki evinde "asmaya" dönüştürdü...
Kıbrıs'ın havasıydı o asma...
Hava uygun olmasa da, küçücük üzümler verse ve yenmese de, o asma çok değerliydi!
-*-*-
Uzakta, gurbette Kıbrıslı olmak!
Kıbrıs'ı bir asma dalında bile sevmek!
"Piskobunun kokusunu içime çekerim" demişti...
-*-*-
O "aşıyı" saksıya, sonra toprağa ektim...
Yeşerdi, büyüdü...
Çok küçük, çok ekşi üzümcükler de verdi...
Ama keyfi bambaşkaydı...
-*-*-
Hasan Salih'i de yitirdik...
Gurbette ölmek çok zordur bir Kıbrıslı için...
Ailesine, sevenlerine, Piskobululara başsağlığı dilerim...