1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bu doktorla olmayacak!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bu doktorla olmayacak!

A+A-

Kendi tedbirini kendin almazsan; yani yediğine, içtiğine, sporuna, stresine, uykuna dikkat etmezsen, doktorların verdiği veya vereceği ilaçlarla, haplarla, reçetelerle, tedavilerle “sadece hayatta kalmayı başarabilirsin”…

Sağlıklı bir insan olamazsın…

Ama doktor tabii ki çok önemli; ciddi anlamda yardımcı olmalı ki gerçek doktor zaten öyledir diye düşünüyorum…

Doktorun ciddi anlamda yardımcı olmadığından en küçük bir şüphen olmamalı ama olursa da mutlaka değiştirilmeli…

-*-*-

Araya gireyim ve şunu ekleyeyim; Türkiye – KKTC ilişkilerine bugün “doktorculuk oyunu” üzerinden bakalım demek istiyorum…

-*-*-

Ve şunu da ekleyeyim, ülkeler veya devletler de tıpkı insanlar gibi sağlıksız olabiliyor…

Çok sağlıklı bir devlet, kendi kendini çok iyi yöneten, doktora fazla ihtiyaç duymayan hatta hiç duymayan bir devlettir…

-*-*-

Erkek cinstensin…

Tip 2 şeker hastasısın…

Kilolusun…

Tansiyon sınırda…

Kolesterolun ancak dengede…

Ve yaş 55…

Bel, kıçtan kalınsa, işin zurnadır!

-*-*-

Bu şartlardaysan ve her gün pahalılıktı, çocukların gelecek endişesiydi, borçlardı, taksitlerdi diye stres yapar; alkole basar; şekerliyi – tuzluyu çatır çatır götürür ve bir de spor yapmayı ihmal edersen; ölmemen için sebep yoktur… Veya şöyle söyleyeyim; haplarla, ilaçlarla, doktor kaktırmasıyla ayaktasın ama ha yaşamışsın ha ölmüşsün fark etmez!

Meyhaneye gidemiyorsun mesela ki bu bir Kıbrıslı için zaten “ölüm” demektir…

-*-*-

Bir kez daha erkekler için söyleyeyim, “ha gayret ha gayret, nah muzafferiyet” aynı zamanda!

Doktorun çok iyi olacak ama sen de akıllı, bilgili, bilinçli olacaksın; kendine çok iyi bakacaksın ki muzafferiyet konusunda sıkıntın olmasın!…

-*-*-

KKTC!

Bu isimdeki devlet veya sahte devleti düşünün…

Hiçbir konuda “sağlıklı” değil…

Hatta “bitkisel hayatta”…

Doktor da kendi hastalıklarının derdinde!

Hem de ne hastalıklar!

Ayrıca doktor, diplomasını “Allah”tan almış gibi duruyor…

Garip bir doktor!

Sanki hastayı ayağa kaldırmaktansa, öylesine bitkisel hayatta yatırıp, malını mülkünü yeme hesabı yapar gibi duruyor!

Hipokrat’a da ayıp anlayacağınız!

-*-*-

KKTC Devleti’nin stresi hat safhada…

Tanıyanı, tanıyacak olanı yok…

Geleni – gideni olmuyor…

Kimsesiz…

Ama hepsinden önemlisi, “kendi sağlığı için yapması gereken elzemleri” yapmasına da izin verilmiyor…

Doktor da yukarıda belirttiğim gibi nasıl bir doktorsa, hastanın sağlığını değil, kendi cebini düşünüyor…

-*-*-

Çözüm mü?

Bu doktordan kurtulmak zorunludur…

Ayıbı yok, “Doktorum, 1955’ten beri fiili olarak bana bakıyorsun, desteğin için thank you ama olmuyor” diyebileceksin…

Kesinlikle doktoru kötülemek istemiyorum, daha çok kendini belki kendi hastalıklarını düşünüyor olabilir ama bize yaramadığı açık.

Doktor gidecek…

-*-*-

Bu saatten sonra kendi kendinin doktoru olmayı başaracaksın ve daha çağdaş sağlık hizmeti almanın yolunu bulacaksın.

Sonra sporuna, diyetine, stresine dikkat edeceksin…

Daha iyi bir yaşam kesindir…

Ama bu doktorla olmayacak!


Macaristan’da göndere çekilemeyen bayrak meselesi!

Mart aynın son günü, Türk Devletleri Teşkilatı’nın enerji bakanları Macaristan’da toplandı…

Macaristan tıpkı KKTC gibi “gözlemci” üye ama “ev sahibi”…

-*-*-

KKTC toplantılara gitmedi!

Neden gitmedi!

Çünkü Macaristan bir şekilde “kabul etmedi”…

“Bayraksız, kimliksiz, dandik bir şekilde isterseniz gelin” dedi…

Ve bunu açıkça söyledi.

“Sorry no flag ha!”

-*-*-

Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti önceden uyarmıştı…

-*-*-

Kes traşı Serhat ve sonuca gel:

Sonuç: Türk Devletleri Teşkilatı’nın gözlemci üyeliği, gözlemeci üyeliği hatta tam üyeliği “hiçbir moka yaramayan, kedi yuttu bir yılan”dan başka bir şey değildir…

Salakları, koltuk müptelalarını, işbirlikçi uşakları, biatçı yalakaları kandırmaktan başka bir işe yaramamaktadır!

-*-*-

Bu konuda Tahsin abi tısss!

Ersin mi?

“Egemen eşit amin”; haydi hangi cenazemiz vardı bugün?

-*-*-

Bu arada belirtelim, İngiltere’de bir radyo söyleşisi sırasında programcı kardeş, cumhurbaşkanımıza ilk ismi ile hitap ettiği için, bundan böyle ben de sadece ilk ismi ile hitap edeceğim…

Saygısızlık mı?

Önce İngiliz’i kınayın, eleştirin, sonra bana gelin canlarım!

Haydi Ersin!

C’mon Ersin!

Cenazelerin, açılışların ve abidik gubidik temasların kralısın!

Macaristan Başbakanı ile aynı kafadasın ama yine olmadı!

-*-*-

Anlayacağın şekilde de anlatayım; vurup gol atacaktın ama uçtun!

Acı olan nedir biliyor musun?

Bu kez sen düşmedin; bu toplum düştü!

Yerle bir olduk yine!

-*-*-

Yalakalık ettiğin gandırıkcılara ses çıkaramazsın elbette ki o da ayrı bir mesele!


Kesilmek mi düzülmek mi?

İthal müftümüz ne demişti?

“İstendi mi verilecek!”

Mesaj açıktı!

-*-*-

Şu anda isteniyor!

“Vereceksiniz!” deniyor!

AKSA’ya!

-*-*-

Verecek miyiz?

Konuşuyoruz, nümayiş de yapıyoruz ama sonuç henüz belli değil!

-*-*-

Haaa bu arada müftü gidecek mi?

Yoksa yobaz müftü giderse, AKSA’ya vermezsek ve Fuat Oktay’a yağ çekip biat etmezsek Rumlar bizi keser mi?

-*-*-

“Kesilmek mi, düzülmek mi?” ikilemi de kötü bir ikilem be gavollem!

Herkesin her açıdan tercihine saygım sonsuz; eminim düzülmekten keyif alan ciddi bir çoğunluk var, apar topar Meclis toplamalarından da anlaşılıyor ama ben kendi adıma “keşke 1974’te kesilseydim de bu günleri görmek zorunda kalmasaydım” diye düşünmekteyim!


tufan-005.jpg

Tufan Erhürman diyor ki; “AKSA ile imzalanmış olan sözleşmenin süresinin dolmasına bir yıla yakın zaman var. Üstelik sözleşmede üç yıl uzatma opsiyonu da var. Yapılacak olan, bu ülkenin odalarıyla, üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla, mühendisleriyle masaya oturmak. Elektriği ne zamana kadar fuel oil ile üreteceğimizi, yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeleri, KIB-TEK’e yatırım olanaklarını, kurulu gücümüzü, enterkonnekte ihtimallerini, bunların tümünü o masaya yatırmak. Bu masadan özel yatırım ihtiyacı çıkarsa, uluslararası ihaleyle bu ihtiyacı, ihtiyaç süresi dikkate alınarak gidermek. Palas pandıras, ihalesiz, 15 yıllık sözleşme yapmak için yasa çıkarmak değil! Bunun hiçbir makul ve meşru gerekçesi yok! Yapılan bu halkın geleceğiyle oynamaktır!”

Bu yazı toplam 2767 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar