Bu Dünyayı, Öte Dünya Kurallarıyla Yönetmek!
DİN MUHAFAZAKÂRLIĞI
Taşkın bir milliyetçilik,
Ve buna bağlı olarak patlak veren krizler,
Yerini,
Kendilerini tüm "doğrular"ın sahibi addeden,
Bir din muhafazakârlığına bıraktı...
Onlar da bu dünyayı,
"Öte dünya" kurallarıyla yönetebileceklerini sanıyorlar...
ERKEĞİM, TÜRK'ÜM, SÜNNİYİM, AKP'LİYİM..!
Laiklik ile dindarlık,
Türkiye'de Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana sorun ....
'80 darbesi sonrasında,
Totaliter anlayış kamusal alana da taşınırken,
Dinin kamusal alanın dışına itilmesini, "laiklik" sanmışlardı...
Oysa sadece,
Dinin kamusal alanda görünür kılınmasını engelleyebilmişlerdi...
Sonra ne oldu ?
Nereye ulaştı görünürlük ve geçer akçe ne oldu?
Erkeğim ,Türküm, Sünni'yim, AKP'liyim...
Hatta,
"Sen Âlevisin ben Sünni"yim geçer akçe, yani "İN" oldu...
Halbuki,
"Ne mutlu ki bu ülkede hep birlikte özgürce ve insanca yaşıyoruz" diyebilmenin mutluluğunu yaşayacak ortamları yaratmalıyız...
Hepimiz için,
İnsanlık için,
"Yurtta Barış Dünyada Barış" için...
DİN İLE AHLÂK AYRIŞIKTIR...
Kusura bakılmasın ama ;
İnanç özgürlüğü ile dinin kamusal yaşama müdahale özgürlüğü aynı şey değildir!..
Bir yandan bilimin sağladığı tüm olanakları kullanacaksın;
Ama yeri geldiğinde de bilimsel düşünceyi/metodu inkâr edeceksin...
Sosyalistler için,
Dinin toplumsal ilişkileri düzenlemesinin önüne geçmek,
Stratejik bir zorunluluktur...
Bu ise, din ile ahlâk'ın özdeş olmadığını ortaya koyup, birbirinden ayrıştırmakla yapılabilir...
Ahlâkın dinden kaynaklı olduğu propogandasını yapanların önüne geçilmeli ve bu propogandaya "ilerici" güçler izin vermemelidir...
Hangi ahlâkın diğerinden üstün olduğuna karar vermek herşeyden önce bizden uzak olmalıdır...
Sünni'yim demeyen de güzel ahlâk sahibi olabilir...
Ayrıca, bu mücadelenin inançlara karşı olmakla da hiçbir ilgisi yoktur!
"ORTACI" TUTUMLARLA SİYASET YÖNETİLEMİYOR...
"Dünya benim düşünce tarzıma uymaz"cılardan,
Kıbrıs Türk Toplumu çok çekti ...
Kıbrıs Türk Toplumunun,
Barış ve demokrasi mücadelesinde büyük güven duyduğu ve destek verdiği CTP;
Artık kendi "hakikatini",
Kendine ve topluma olan güven ve sorumluluğu ile,
ileriye taşıyabilmelidir...
Vaat ettiğimiz sosyal ve siyasi "vizyon"u,
Toplumun doğasına ve dokusuna uyumlu bir biçimde,
Veriye dayalı bilimsellikle inşa etmelidir...
Bu şekilde, "Ortacı" tutumlarla siyaseti yönetmeye devam edilirse,
Birileri kendi vizyonunu "vahi"yle inşa eder,
Bizlere de seyretmek kalır...