1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bu en korkunç, en insanlık dışı cinayet…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bu en korkunç, en insanlık dışı cinayet…”

A+A-

Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum eski Üyesi, hukukçu ve emekli diplomat Teofilos Teofilu, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamı konusunda Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının cezai kovuşturma başlatması gerektiğini söyledi.

KATHIMERINI gazetesinde çıkan yazısında Teofilos Teofilu, “126 masum kadın-çocuk ve yaşlı Kıbrıslıtürk’ün bu şekilde öldürülmesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hiçbir sorumluluğu olmasa dahi, bu cinayetleri işleyenleri derinlemesine araştırmak ve örnek biçimde cezalandırılmak üzere yargıya havale etme sorumluluğu bulunmaktadır…” diye yazdı…

“Bu en korkunç, en insanlık dışı cinayet” nitelemesi yapan Teofilu, bu cinayetleri işleyenlerin yargıya teslim edilmesinin hem iki toplum arasında güven tesisi, hem de kurulacak Federal Kıbrıs’ın sağlam bir temele oturması için bir önkoşul olduğunu belirtti.

Teofilos Teofilu, KATHİMERİNİ gazetesinin 24 Temmuz 2016 Pazar günkü sayısında yer alan makalesinde özetle şu noktalara dikkat çekti:

***  Gerek iç hukuğumuz, gerekse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzalamış olduğu uluslararası konvansiyonlar bakımından bu suçun araştırılarak suçluların adalete teslim edilmesi,  devletin hem hukuki, hem de manevi sorumluluğudur…

***  Türk işgalinin iki fasılası ve ateşkes sonrası dönemde gerek Kıbrıslırum sivillere karşı, gerekse teslim olmuş ve yakalanmış tutuklulara karşı pek çok suç işlenmiştir. Bu suçların çoğu Türk ordusu ilerlerken ve daha sonraları Türk ordusunun subayları ve askerleri tarafından işlenmiştir. Önemli sayıda Kıbrıslırum da her ne kadar da Kıbrıslıtürk “mücahitler” tarafından işlenmişse de, Türk ordusu tarafından işlenmemiş olsa dahi, onları bunlara vermeleri nedeniyle sorumluluk gene Türk ordusuna aittir. Her iki taraftaki kurbanların sayılarındaki büyük fark ortadadır, ayrıca bunlar her iki tarafın anlaşarak resmi olarak Kayıplar Komitesi’ne sundukları listelerden de bellidir.

***  Ancak her iki tarafın da işlemiş olduğu suçlara teker teker bakılacak olursa, bu suçlar içinde en büyüğü, en vahşisi, en nefret dolu ve insanlık dışı olanı, Kıbrıslıtürk köyleri Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki 126 masum kadın, çocuk ve yaşlı Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesidir.

***  Her ne kadar da devlet, yani Kıbrıs Cumhuriyeti bu korkunç suçun işlenmesinde herhangi hukuku veya başka bir sorumluluğa sahip değilse de, bu suçun korkunç boyutları ortadadır. Kıbrıs’ta Türk idaresinden bu yana ülkemizde bu kadar korkunç bir suç işlenmemiştir. Bu suç birkaç aylık bebekler, masum kadınlar, çocuklar ve 80’li yaşlarındaki yaşlı insanlara karşı, Kıbrıslırum toplumundan yurttaşlar tarafından işlenmiştir.

***  Kıbrıs’ın modern tarihinde eşi benzeri görülmemiş böylesi bir suçta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hiçbir sorumluluğu olmasa dahi, devletin bu cinayetleri işleyenleri derinlemesine araştırmak ve örnek biçimde cezalandırılmak üzere yargıya havale etme sorumluluğu bulunmaktadır… Gerek iç hukuğumuz, gerekse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzalamış olduğu uluslararası konvansiyonlar bakımından bu suçun araştırılarak suçluların adalete teslim edilmesi,  devletin hem hukuki, hem de manevi sorumluluğudur… Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzalamış olduğu uluslar arası konvansiyonlar arasında Avrupa İnsan Hakları’nı Koruma Konvansiyonu da bulunmaktadır.

***  Bu suçun araştırılarak  cezalandırılmasında – bunca gecikmeden sonra olsa bile – farklı boyutlar vardır. 126 masum ve savunmasız insanın vahşi ve insanlık dışı biçimde öldürülmüş olması olayın bir boyutudur. İkinci boyutu ise, bu suç duyulduğunda yarattığı korkunç sonuçlar olmuş, Türk ordusu ve Kıbrıslıtürk “mücahitler,” intikam furyası içerisinde esir olan askerlerimizden ve Kıbrıslırum yurttaşlarımızdan “intikam” almışlardır.

***  Eldeki makul kanıtlara göre, bu kurbanların bulunduğu toplu mezarlar ortaya çıkınca ve bu korkunç suç yaygın biçimde duyulunca, gerek Türk ordusu, gerekse Kıbrıslıtürk “mücahitler”, intikam olarak çok sayıda Kıbrıslırum’u öldürmüşlerdir. Atlılar, Sandallar ve Muratağa ardından kaç asker ve kaç sivil Kıbrıslırum’un öldürülmüş olduğu bilinmiyor ve bu hesaplanamaz da. Ancak kesin olan şudur ki, (eğer böylesi bir suç işlenmemiş olsaydı) “kayıp” olan pek çok Kıbrıslırum öldürülmeyecekti ve isim listeleri de bu kadar uzun olmayacaktı.

***  Üç Kıbrıslıtürk köyünün kadınlarını, çocuklarını ve yaşlılarını vahşi biçimde öldürmüş olanlar, bunun intikamı olarak soğukkanlılıkla öldürülmüş olan Kıbrıslırumlar’ın durumundan da sorumludurlar.

***  Bu suçun üçüncü boyutu da bu suç nedeniyle Kıbrıs sorununda uluslar arası alanda Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ve Kıbrıslırum toplumuna karşı yaratılan korkunç zarardır çünkü Türk diplomasisi ve propagandası bunu kullanmıştır. Şoke edici fotoğraflar, filmler, kitaplar, broşürler, BM Barış Gücü’nün ve yabancı muhabirler ve fotoğrafçıların eşliğinde açılan toplu mezarlar… Ben işin bu boyutunu da biliyorum çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Diplomasi Servisi’nde geçirmiş olduğum uzun yıllar boyunca, bunlar hep karşıma çıkmıştı.

***  Bu suçu işleyenleri yargıya havale etmek yalnızca Kıbrıs yasaları ve uluslararası yasalar öngördüğü için değil, aynı zamanda ailelerin ve kurbanların akrabalarının isteği olduğu için de yapılmalıdır. Böylesi bir suçla lekelenmiş Kıbrıslırum toplumu, masum sivillere ve esirlere karşı işlenmiş tüm suçları nefretle kınıyor – bu nedenle de bu bir zorunluluktur.

***  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gerek bizzat kendisi, gerekse yurttaşları sürekli olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ve diğer uluslararası forumlara başvurarak Türkiye’nin Kıbrıs’a ve Kıbrıs halkına karşı işlemiş olduğu pek çok suç için adalet talep etmektedir ve bu suçların araştırılmasına müsaade edilmediğini söylemektedir – kendisi de, kendi topraklarında kendi yurttaşlarının, başka yurttaşlara karşı işlemiş olduğu böylesi bir suçu cezalandırmak durumundadır.

***  Muratağa-Atlılar-Sandallar’da bu suçu işlemiş olanları adalete teslim etmek, iki toplum arasındaki güvenin tesisi ve kurmaya çalıştığımız Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sağlam bir temel üzerinde kurulması için bir önkoşuldur. Böylece yasaların işlediği kanıtlanacaktır. Bu, gerek liderlik, gerekse yurttaşlar düzeyinde, gerekse sevdiklerini kaybetmenin korkunç acısını çekmekte olan sade yurttaşlar düzeyinde gerçekleştirilebilecek en etkili güven arttırıcı önlem olacaktır. Atmosferi iyileştirecek ve müzakerelerin önünü açarken, Türkiye’ye de kayıpların akibetini araştırma ve Kıbrıslırumlar’ı topluca öldürmüş olan suçluları cezalandırma yönünde samimi bir işbirliğine ikna edebilecektir.

 

(KATHİMERİNİ – Teofilos Teofilu – Rumca’dan İngilizce’ye “Google” aracılığıyla çeviri yaptık, bu metni özetle Türkçeleştirdik – Özet çeviri: Sevgül Uludağ – 24.7.2016)

Bu yazı toplam 4715 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar