1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bu görev çok insancıl, hassas, hatta kutsal bir görevdir bizim için...” (3)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bu görev çok insancıl, hassas, hatta kutsal bir görevdir bizim için...” (3)

A+A-

Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade hayatına dair sorularımızı yanıtlarken, Kıbrıs’tan hatıralarını aktardı, “Babamın görevi icabı, Baf’tan Mağusa’ya, Leymosun’a bütün adayı dolaştık” dedi.

Babası Ömer Faik Müftüzade, 1953’te Mağusa’da Komiser Muavini iken, Mağusa’da 1953’te dünyaya gelen Hakkı Müftüzade’nin babası gerek İngiliz koloni döneminde, gerekse sonrasında hep üst düzey bir yönetici olarak görev yapmıştı… Hakkı Müftüzade’nin annesi ise Piskobulu Hasan Kahya’nın kızı Mübeccel Hanım’dı…

Hakkı Müftüzade’yle “kayıplar” konusundan çok onun kim olduğu, nasıl bir hayat geçirmiş olduğu, Kıbrıs’tan hatıralarına ilişkin konularda bir röportaj yaptık, “kayıplar” konusunu başka bir röportajda ele almak istedik… Öncelikle onun kim olduğunu tanıyalım istedik… Sorularımızı büyük bir içtenlikle yanıtladığı için kendisine yürekten teşekkür ediyoruz…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade’yle röportajımızın son bölümü şöyle:

 

HAKKI MÜFTÜZADE: 1985’te kesin dönüş yaptık, bir 18 ay kadar bekledik Dışişleri Bakanlığı’nda münhal açılsın. Münhal açıldığında müracaat ettim ve üçüncü sekreter olarak Dışişleri’nde göreve başladım.

 

SORU: Kimdi bakan o dönem?

HAKKI MÜFTÜZADE: Bakan Kenan Atakol’du o zaman…

 

SORU: Çok değerli bir insan Kenan Atakol…

HAKKI MÜFTÜZADE: Tabii ki, evet… Beraber çalıştık.

 

SORU: Hanımı Gönen Atakol da benim öğretmenimdi Kolej’de…

HAKKI MÜFTÜZADE: Öyle mi? Tabii o dönemde Dışişleri bir apartman dairesindeydi. Tülip Otel’in yanındaki bir apartman bloğundaydı. Ondan sonra bugünkü yerine taşındı ama esasında o bina, Cumhurbaşkanlığı ofisi olarak yapıldı… Ve o zaman Denktaş Bey karar verdi ki oraya taşınmayacaklar, mevcut yerinde kalacak. Onun için orası Dışişleri’ne verildi.

 

SORU: Çünkü burası tarihi bir yer…

HAKKI MÜFTÜZADE: Hem tarihi, hem de Cumhurbaşkanları sabah ofislerine gidip gelmezler. Yani oldukları yerde, genelde dünyada teamül budur.

 

SORU: Ondan sonra Temsilci olarak ne zaman gittiydiniz Londra’ya?

HAKKI MÜFTÜZADE: Ben Temsilci olarak 1996’da Londra’ya atandım, 2001 yılına kadar Londra’da beş sene görev yaptım. Tabii Londra’daki görev bence temsilcilikler arasında en zorlarından birisidir çünkü orada binlerce vatandaşımız var, yani orada hem Temsilci diplomatsınız, aynı zamanda Milletvekilisiniz toplumun çünkü dertlerini gelip sizinle paylaşırlar, sorunlarına çözüm bulmanızı isterler… Askerlik sorunlarından tutun da iş sorunları, birçok sorunları var. Oradaki temsilcilikte benim dönemimde iki diplomatımız vardı, biri konsolosluk görevi yürütürdü, diğeri de siyasi görevleri üstlenirdi.

Tabii orada zorlandık çünkü toplum, İngiltere’ye yayılan bir toplum, yani sadece Londra’nın güney ve kuzeyinde değil. Yani Birmingham’da, Brighton’da, Southend’de, birçok yerde insanımız var. Ve orada tabii ben gidip tanışmak istedim insanlarımızla. Yaptım…

 

SORU: Büyük olasılık kendi cebinizden yapmışsınızdır çoğu şeyi…

HAKKI MÜFTÜZADE: Birçok şeyi evet… Tabii düğünlere gittik, sünnet düğünlerine gittik, birçok şey var ki orada evet, kendiniz de katkı koymak durumunda kalırsınız…

 

SORU: İki defa da danışmanlık yaptınız Cumhurbaşkanları’na…

HAKKI MÜFTÜZADE: Evet. İlk Denktaş’a, ondan sonra Mehmedali Bey geldi… Mehmedali Bey’le de beş sene çalıştıktan sonra emekli oldum.

 

SORU: Hangi sene emekli olduydunuz?

HAKKI MÜFTÜZADE: Ben 2010 yılında ayrıldım.

 

SORU: Ondan sonra Kayıplar Komitesi…

HAKKI MÜFTÜZADE: Ama ondan önce, Rotaryan oldum. Girne Liman Rotary Kulübü’nün başkanlığını yaptım. Ondan sonra Girne Cosmopolitan Kulübü’nü kurduk. İngilizce konuşan bir Rotary kulübü… Ve bu iki dönemde, limandayken kulübümüz Girne Hastanesi’ne küçücük van tipi bir araç aldı. Ve bu araç, diyaliz hastalarını köylerden ve Girne civarından alıp hastaneye götürmek için kullanılmaya başlandı. Üzerinde yazar “Girne Liman Kulübü” diye. Sanırım 26 bin veya 30 bin Euro’ya satın aldıydık o aracı. Yani topluma öyle bir hizmetimiz oldu.

Ondan sonra, Cosmopolitan Kulübü de Merit Otelleri Ana Sponsörü, Lefke yakınında Yeşilyurt’ta Engelliler Okulu’na (Gültaç Hanım dönemindeydi bu, Gültaç Özsan’dı başkan) tam teçhizatlı bir oda yaptık. Camlar AB standardında, binlerce Euro ödedik o camlar için ki çocuklar çarptığında cam kırılmasın… Esnek camlar. Ve klimalı. Yani yaz-kış çocuklar orayı kullanabilir. Yani yazları çok sıcak olduğunda onu kullanabilirler, kışta yağmur yağdığında, çok soğuk olduğunda kullanabilirler.

Ayrıca o okula da yeni bir mutfak yaptık, benim başkanlığım döneminde olduydu o… Yeni bir mutfak yaptık. Sırf topluma böyle katkılarda bulunduk. Eşimin başkanlığı döneminde de Rotary’nin merkezinden bir “grant” aldık.  Bu “grant”, 43-45 bin dolardı. Buna kuzeydeki bütün kulüpler de dahil oldu, Dinçer Çağın da öncülük yaptı buna ve bu 45 bin dolar, İş Bankası’na havale edildi. Ve Türkiye’den Girne Hastanesi için yatak ve cihazlar alındı. Yani topluma işte o şekilde de hizmet etmiş olduk Rotaryan olarak. Hala daha Rotaryan’ım, yani kulübe üyeyim. Aynı zamanda da Asistan Guvernörlük yapıyorum Kıbrıs Rotary’sinin içinde asistan guvernörlerden biri de benim.

 

SORU: Gerçi daha önce de çalıştıydınız bir dönem Kayıplar Komitesi’nde ama emekli olduktan sonra karşınıza böyle bir öneri geldi, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi olmanız yönünde Sayın Tatar’dan… Siz Tatar’ın dayısı mısınız?

HAKKI MÜFTÜZADE: Ben hayır, Ersin Bey benim amcam Cemal Müftüzade’nin torunu olur, dayısı Tamer Müftüzade’dir.

 

SORU: Amcanızın torunudur Sayın Tatar…

HAKKI MÜFTÜZADE: Amcamın torunudur. Yani benim birinci yeğenimin oğlu olur. Çok yakın akrabam olur.

Ben rahmetli Rüstem Tatar beyin asistanlığını yapmıştım bir yıl… 1989 senesinde beni Dışişleri’nden gönderdiler ve bir sene Rüstem Bey’in asistanlığını yaptım. Orada ben Rüstem Bey’den çok şey öğrendim. Çok titiz, işini çok iyi bilen birisiydi Rüstem Bey. Yani o sene zarfında çok büyük tecrübe kazandım. Sanırım o da etkili oldu Ersin Bey’in bana bu görevi vermesinde… Yani o tecrübe da etkili oldu diye düşünürüm…

 

SORU: Size teklif edildiğinde ne hissettiydiniz? Çok zor bir görev çünkü aslında, psikolojik olarak çok yıpratıcı bir görev…

HAKKI MÜFTÜZADE: Şimdi ben o bir sene asistanlık yaptığım dönemde empati kurdum ailelerle ve çok üzüldüğüm günler oldu, hatırlarım… Çünkü insanlar bize gelip – kayıp aileleri – işte sevdiklerinin akıbetini sorarlar… Tabii bazı dosyalarda kesin olarak hayatta olmadıklarına kanaat getirirdik ama o aileye bunu nasıl söylersiniz?

Onun için bu görevi kabul ederken beni ilk tetikleyen, kabul etmek için, yardımcı olmak, o kalıntılara ulaşmak, o insanları rahatlatmak… Yani esas amacım bu çünkü ne çektiklerini çok yakından bilirim.

Benim öğretmenim Limasol’da Ülker Hanım, Ülker Kansoy… Eşi Özel Reşat Kansoy, iki arkadaşıyla Limasol’dan Lefkoşa’ya geldiler, Lefkoşa’dan Limasol’a dönmediler… Ve ben çok iyi hatırlarım, babam devreye girdi… Koloni döneminde kendi maiyetinde çalışan Rum polislerle temasa geçti ki onlar polis kumandanıydı 63-64’te… Ama maalesef bir şey tespit edemediler. Senelerce sonra, sanırım 2016’da…

 

SORU: Maşera’da bulundu kalıntıları…

HAKKI MÜFTÜZADE: Evet… Sanırım yol kenarlarında kurdukları barikatta alındılar…

 

SORU: Ve oraya götürüp öldürdüler… Çünkü o bölge infaz alanıydı… Gittim ben oraya… Farklı yerlerde sanırım 11 “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulundu… Dört kişi yani Meral Hanım’ın kardeşi ve Skordo’nun grubu gene Maşera’da yani Litrodondas ve o civarda, gene beş kişi ve gene sanıyorum iki kişi bu bölgede bulundu, yanlış hatırlamazsam…

HAKKI MÜFTÜZADE: Yani ben o yaşlarda ilkokuldaydım… Ve çok iyi hatırlarım, Ülker Hanım’ın acısını… Ve tabii eşini o şekilde kaybetmesi hepimizi üzmüştü çünkü Ülker Hanım, çok sevdiğimiz bir öğretmendi. Hepimize geçmişi var. Ve hakikaten çok çok üzülmüştük, onun için o acıların ne olduğunu biliyorum…

 

SORU: Geçmişe kıyasla şimdi daha fazla yeni teknolojiye başvuruyorsunuz anladığım kadarıyla…

HAKKI MÜFTÜZADE: Evet… Amerikanlar geldi Wisconsin Üniversitesi’nden, esasında profesör Kanadalı, Hollanda asıllı bir Kanadalı Wisconsin Üniversitesi’nde… Bir cihazla geldiler… Beraber gördük zaten, Değirmenliğe gitmiştik beraber sizinle… Orada cihazı gördünüz. Toprağın katmanlarının X-ray’ini çeker ve onun analizini yaparlar. Tabii o analizi yapmak için de bilgi sahibi olmak lazım, tecrübe sahibi olmak lazım ama anladığım kadarıyla kazı yapılıp yapılmadığını tespit edebiliyorlar. Kalıntının ne olduğu kazıldıktan sonra anlaşılır. Ama o toprağın altında bir kalıntının olduğunu teşhis edebiliyorlar. Başka cihazları da var. Yani bir başka yere daha gittik… Orada daha derin bir test yapmaları gerekecek bu defa geldiklerinde… Çünkü başka cihaz da getirecekler. Bu getirdikleri cihaz, daha fazla yatay ve yüzeysel tarama yapar ama dikey tarama yapan bir cihazları varmış, onu da getirecekler.

 

SORU: Nasıl gidiyor çalışmalarınız? Bu sene gerçi COVID 19’dur, bu aşırı soğuklardır, bunlar biraz engeller çalışmaları ama beklentiniz nedir bu seneden?

HAKKI MÜFTÜZADE: Bu seneden beklentimiz daha fazla kayıplara ulaşmaktır. Biz tabii etnik köken olarak ayırım yapmayız. Kalıntılara ulaşmak için çalışırız yani, hiçbir ayırım gözetmeden. İnşallah bu sene zarfında daha fazla kalıntıya ulaşacağız diye düşünüyoruz. Hava şartları elverdiği müddetçe kazılar devam edecek… Örneğin Pomo’da yapılan kazıya ara verdik çünkü bu hava şartlarında mümkün değil ve ekibin gidip orada kalması lazım çünkü Lefkoşa’ya gidiş-geliş çok zordur. Onun için bir ara verdik, o devam edecek.

 

SORU: Pomo’daki kazı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek “kayıp” milletvekili Cengiz Ratip ve arkadaşı öğretmen Turgut Sıtkı’nın gömü yerinin arandığı bir kazı…

HAKKI MÜFTÜZADE: Oraya tabii değişik kazı makineleri götüreceğiz çünkü anladığım kadarıyla daha derin kazmak gerekecek. Onu inşallah Şubat içinde başarabiliriz…

 

SORU: Zaten 14 Şubat 1964’te “kayıp” edilmiştiler… Hayriyanım Teyze da direniyor, eşinin kalıntılarının bulunmasını bekliyor…

HAKKI MÜFTÜZADE: Oğluyla beraber çalıştık… Mustafa Kemal Gökeri’yle… Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştık… Emeklidir şimdi… Eşini kaybetti… New York’ta buluştuk… Kızı New York Temsilciliğimizde diplomattır… Orada Kemal Bey’le buluştuk…

 

SORU: Size başarılar dilerim… Her zaman yanınızdayız… Aileler için, “kayıp” yakınları için çalışıyoruz… Çok insani bir görev üstlendiniz… Umarım elbirliğiyle “kayıp”larımızın gömü yerlerini bulmaya devam ederiz…

HAKKI MÜFTÜZADE: İnşallah… Sağolun… Bu görev tabii çok insancıl, hassas, hatta kutsal bir görevdir bizim için. İnşallah aileleri rahatlatırız, onlar da sevdiklerinin nerede olduğunu görüp bilip gidip dua edebilirler… Bütün amacımız bunu yapmaktır tabii…

Son olarak sizin aracılığınızla halkımıza bir çağrıda bulunmak istiyorum. Kayıp Şahısların akıbeti ile ilgili bilgisi olan vatandaşlarımızın 181 no'lu telefonu arayarak bilgi vermelerini istirham ediyorum.

Ayrıca Kayıp Şahısların kalıntılarının bulunması için senelerdir fedakarca sarf ettiğiniz çabaları takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. Sizin insancıl, hassas ve duyarlı yaklaşımınız sayesinde KŞK hatırı sayılır bir mesafe katetmiştir.

SORU: Çok teşekkürler…

111-015.jpg

Bu yazı toplam 1569 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar