Bu Haller Hal Değil; Çare?
Toplam kalite yönetiminde kural doğru işi, doğru zamanda ve doğru yöntemle yapmaktır; her bir faktörün de sıfır çarpan etkisi vardır. Yani bu üç faktörden bir tanesi bile yanlış olsa, sonuç sıfıra sıfırdır…
Örneğin, elektrik fiyatlarına zam konusu… Üç yıldan fazla bir zamandan beri zam yapılmamış; kullanılan akaryakıt dahil tüm maliyet girdileri bu sürede artmış. Zam kararı doğru… Zamanlama olarak da doğru, zaten gecikmiş bir karar… Ama yöntem yanlış… Maliyet artışını karşılamak yanında Kıb-Tek’in tüm borçlarını da kapatmayı öngören bir fiyatlandırmayı, hem de sürece ve aşamalara yaymadan bir defada yapmaya kalkışmak yanlıştı… Sürece yayılmış aşamalarla yapsalar idi, aile bütçelerine öncü sarsıntılar daha düşük şiddette olabilecek, genel pahalılık olacağı için hem hayat pahalılığı ödeneği, hem de asgari ücret bu sürecin aşamalarında artacak, elektriğin fiyat artışı kademe kademe artmış olarak güncel seviyeye çıkabilecekti…
Ne yaptılar?! Önce yüklü bir zam, bir defada tüm farkı kapatmak üzere… Halkın imanı şaştı, tepkiler ayyuka çıktı… Ardından biraz indirim yapılacağını söylediler ama henüz onun kararını resmileştirmediler… İyimser düşünerek, resmileştirecekleri kabul edilebilir… Diğer taraftan hükümetin hayat pahalılığını dondurmak eğilimi süreç içinde elektrik fiyatını olması gereken seviyeye çekmesine engel olacak demektir… Girdap devam edecek, Kıb-Tek gerçek maliyet fiyatından elektrik satamayacak, borç yükü de şimdiye kadar olduğu gibi hükümet marifetiyle artacak… Halk da artamayan gelirine rağmen artan elektrik fiyatı ile aile bütçesinde önemli sarsıntı yaşayacak… Hükümete tepkiler sürecek, ilk seçimde hükümet partileri tuş olacak…
Belediyeler sayısını azaltmak gündemi… Aslında konu ile ilgili proje 2005’te başlatıldığında esas vizyonu büyük ölçek belediyeleri ile yerinden yönetime geçmek idi; şimdiye kadar sürüncemede kaldı… Şimdiki hükümet konuyu sonuca götürmek istediğini söyleyerek adım attı… Konu doğru… Zaman yanlış, yöntem yanlış; bu iki faktörün sıfır çarpan etkisi ile hükümet sıfırla çarpıldı… Seçimlere az süre kala yapılacaksa, bu önemli proje kırpılıp kuşa çevrilmiş, sadece belediye sayısı azaltılmış olacak; küçük ölçek yerel yönetimlerinin yapısındaki teknik arızalar daha da büyüyüp, belde halkına verilecek hizmetlerin niceliği ve niteliği de düşecek… Yerinden yönetime geçiş ise hiç konu değil…
Hükümet zaman faktörünü doğru tutturmak için seçimleri bir süreliğine ertelemekte ısrarlı… Anayasaya rağmen… Bu defa da hükümet yanlış bir yöntem tercihinden mustarip olacak… Israr ederse kararının anayasa mahkemesinden dönme olasılığı çok yüksek… Yani gene sıfır çarpan etkisi ile çarpılmış olacak hükümet… Ve ne itibarı kalacak, ne güvenirliği; ne icraat yapabilecek, ne de yönetim otoritesi kurabilecek… Belediye çalışanlarının belde halkı desteği ile sürdürdüğü karşıt eylemler, ekonomideki sıkıntıların hükümetin beceriksizliği nedeniyle güne-be-gün artması karşısında sendikalar tarafından ortaya konulan eylemler ve eleştiri ve önerilerine hükümet tarafının sağır-dilsiz-kör rolü kesmesi karşısında mecliste ve sokakta tepkilerinin yoğunluğunu artıran muhalefet partileri varken hükümetin bütün bunları ciddiye almaması hükümetin kendi ipini kendisinin çekmesi sonucunu doğuracaktır.
Bu hükümetin siyaseten muhalifi olarak “Valla çeksinler; ona da mı maraz?!” demek hakkı olabilir ama bir yurttaş olarak “Çeksinler çekmesine de sonrası için çare ne?” demek daha doğru olacak… Halk ekonomik olarak ezilirken, yerel yönetimler daha kötü bir yapılanma içine sürüklenirken muhalif sevinç değil, yurtsever sorumluluklar galebe çalar… Sol muhalefet böyle bir sorumluluğa sahiptir; mesele sağ partilerin yurttaşların içinde bulunduğu bu korkunç ortamdan çıkış için sorumluluk duyarak, çare aramaya katkı koymasıdır. Yapılan yanlışlardan dönmek erdem ise, ki Başbakan Sucuoğlu öyle dedi, en büyük erdem olacak yerel yönetimlerdeki projeyi normal gününde yapılacak olan seçim sonrasına ertelemek ve gelecek dört yıl içinde büyük ölçek belediyeleri yapılanması ile yerinden yönetim düzenine geçmek… Büyük bir erdem olacak ekonomik sorunları da aşmak için Ankara Hükümeti’nden alacağı (alabilirse ve alabildiği kadarıyla) mali desteğe yaslanmak yerine kendi insan kaynakları, kendi siyasi partileri ve sivil toplum örgütleri ile görüşüp, tartışıp, kararlaştırıp kendi öz kaynaklarını kullanmak…
Kıbrıs sorunu donukta, dünyanın ekonomisi arızalarda, Avrupa’nın doğu sınırından uzak doğuya uzanan bölgeler savaşlarda… Kuzey Kıbrıs küçük bir coğrafya, tüm bu olumsuzluklardan asgari düzeyde etkilenmesi mümkün; ama mevcut hükümet nedeniyle kötü dış etkenlerden azami düzeyde etkileniyor. En kötüsü de en kötü biçimde yönetilmektir ve yönetenlerin kendini iyi sayması, “İktidar bizim işimiz” demesidir. Kesin çare bu hükümetin teslim bayrağı açarak, muhalefet partileri, ilgili sivil toplum örgütleri, meslek odaları, sendikalar ve akademisyenlerle kafa kafaya verip ‘Anonim’ bir eylem planı hazırlayarak uygulamada yetki ve sorumluluğu birlikte paylaşmaktır.
Olur mu?! Sokak eylemleri olursa, kaçarı yok olacak… Keşke zaman ve enerji tüketilmeden şimdiki hükümet partileri bu çareyi dikkate alsa…