1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Bu hareket bir savaş hazırlığıdır”
“Bu hareket bir savaş hazırlığıdır”

“Bu hareket bir savaş hazırlığıdır”

Akdeniz’deki sıcak gelişmeleri ve atılan son adımları YENİDÜZEN’e değerlendiren Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Yücel Vural, sürece dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

A+A-

Fehime ALASYA

Akdeniz’deki sıcak gelişmeleri ve atılan son adımları YENİDÜZEN’e değerlendiren Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Yücel Vural, sürece dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

Vural şunları söyledi: “İsrail, Mısır, Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan doğal zenginliklerin güvenliği konusunda yapılan üçlü veya dörtlü işbirlikleri söz konusudur. ABD’nin bu işbirliklerine katıldığını görüyoruz. Bunun yanında Kıbrıs’ın etrafındaki denizlerimizde bulunan doğal kaynakların çıkarılması ve kullanılması konusunda çelişkiler vardır. Özellikle Kıbrıs Rum tarafı ve Türkiye arasında gerginlikler yaşanmaktadır. Son dönemde bu çelişkiye bir yenisi daha eklendi. O da Türkiye’nin Libya ile denizde komşu olduklarını iddia edecek şekilde bir mutabakat imzalamasıdır. Bu da Türkiye ile Yunanistan arasında var olan sorunlara yeni bir sorun ekleme şeklinde karşımıza çıkıyor. İHA’ların getirilmesiyle ilgili ise konuların gelişimine bakıldığı zaman bu konunun Kıbrıslı Türklerin güvenliği ile alakalı olmadığını düşünüyorum. Çünkü bizim yasama organımız olan Meclis’te bu konu hiç konuşulmadı. Hükümet Meclis’e, bu konuda elde ettiği veri ve bilgileri sunarak Kıbrıs Türk Toplumu’nun karşılaştığı güvenlik sorunlarının neler olduğunu tartışmaya açmadı. Bu konu, yani bir havaalanının askeri kullanıma verilmesi ansızın gündeme geldi. Sayın Akıncı çeşitli kez bu bölgedeki gerginliklerin yarattığını tehlikeleri vurgulamıştır. Ama hiçbir şekilde Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin tehlikede olduğu ve bu nedenle başka bir ülkeden askeri destek alınması gerektiği konusunda açıklama yaptığını hatırlamıyorum. Siyasal partiler, sivil toplum ve kamuoyu ansızın bir oldu-bittiyle karşılaştı.

 

“NATO’dan kopuş süreci Türkiye’yi bu tür eylemlere itmektedir”

Sadece Meclis’in değil, Cumhurbaşkanlığı’nın da devreden çıkarıldığı bir süreçle karşı karşıyayız. Aynı şekilde Türkiye’nin acil kodu altında Geçitkale Havaalanı’nı kullanmak istediği hükümet çevreleri tarafından belirtildi. Dolayısıyla buradan da anlıyoruz ki hükümetimizin de bu yönde bir talebi olmamıştır. Kamuoyu da aynı şekilde böyle bir beklenti içinde hiç olmadı. Dolayısıyla bu Kıbrıs Türk hükümetinin, Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’in ve kamuoyunun talebi, istediği bir şey değildi, bunun yapılmasının nedeni TC’den gelen bir istekti. Bakanlar Kurulu zaten durumu bu şekilde açıklamış bulunmaktadır. TC bugün aynı ittifakın parçası olduğu güçlere karşı bazı askeri önlemler almaktadır. Bu yaklaşım içinde birtakım hamleler yapmaktadır. Son hamlesi de Geçitkale Havaalanı’nın İHA ve SİHA’lar tarafından kullanılması için atılan adımdır. Türkiye’nin Libya ile imzaladığı antlaşma nedeniyle Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs ile AB’nin tepkileri vardır. Ama bunun ötesinde temel mesele TC’nin NATO’dan çıkmasına veya çıkarılmasına dönük yaşanmakta olan süreçtir. NATO’dan kopuş süreci Türkiye’yi bu tür eylemlere itmektedir. Yani Türkiye bir gün NATO’dan çıkacak veya çıkarılacak diye hesap yapılmaktadır ve bu çok yakın dönemi kapsayan bir hesap gibi sunulmaktadır. Bu hesabı yapanlar Kıbrıs’ın kuzeyinin de askeri anlamda ellerinde bulunması ve kullanılması yönünde adım atmaktadırlar.

 

“Burada bir askeri üs oluşturma çabasının ilk adımını görüyoruz”

“Bence olay İHA’nın veya SİHA’nın gelişi değil, burada bir askeri üs oluşturma çabasının ilk adımını görüyoruz. Birtakım sonuçlarının olacağı kesindir. TC çok ciddi yeni bir cephe açıyor. Kıbrıs’ın AB ülkesi olduğunu dikkate alırsak, böyle bir adım ve bunu takip edecek diğer adımların atılmasıyla Türkiye batı ile yeni bir cephe açmış olacak. Olayın Kıbrıslı Türklerle ilgisinin olmadığını yeniden görüyoruz. Ama daha da vahimi Kıbrıslı Türkleri ilgilendiren hiçbir gerekçe olmadan atılan bu adım esasında Kıbrıs’ın kuzeyini askeri bir hedef haline getirmektedir. Kimin veya kimlerin hedefi olacağımızı da süreç içerisinde göreceğiz. Bu alanın kullanılmasıyla somut olarak askeri anlamda neyin amaçlandığı da net değildir. Bu aynı zamanda Berlin sürecinin yarattığı olumlu havayı dağıtmaya dönük bir adıma da dönüşebilir. Bu tamamen müzakere sürecini en azından orta veya uzun vadeli çöküntüye uğratacak olan bir adımdır. Yani müzakerelerin yaratıcı bazı zeminler üzerinden yeniden başlayıp yakın bir gelecekte sonuçlandırılmasını öngören Berlin sürecini tümüyle öteleyecek ve anlamsız hale getirecektir.”

 

“Bu hareket bir savaş hazırlığıdır”

“Kıbrıs’ın güneyinin İsrail, Mısır ve Yunanistan ile bu tür işbirliği içinde olması yeni bir olgu değildir. Doğu Akdeniz’de enerji güvenliğini sağlamaya dönük adımların tüm bölge ülkelerine açık olduğu belirtilmekteydi ve bunlar çok yeni adımlar değildi. Dolayısıyla ona bir yanıt olduğuna dair tezin çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında, Türkiye’nin bu son hamlesinin Kıbrıslı Rumların doğal kaynakları tek başlarına değerlendirmeye dönük girişimlerine bir yanıt olduğu da ileri sürülebilir. Ama bu tür bir açıklama da fazla gerçekçi olmayacaktır. Yani diplomasi yöntemi ile alakalı olan bu konunun çözüm yolu bölgede savaş hazırlığı yapmak değildir. Çünkü bu hareket bir savaş hazırlığıdır. Gerek TC’nin açıklamaları gerekse Yunanistan yetkililerinin yaptığı açıklamalar dikkatle okunduğunda her iki devletin de bir savaşın arifesinde olduklarını ifade ettiklerini anlamaktayız. Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarının dışında ve ötesinde birtakım hesaplamaların ve stratejik yaklaşımların sonucunda geldiğimiz yer sadece savaş hazırlığıdır. Bunun Kıbrıslı Türklerin güvenliğiyle, çıkarlarıyla veya haklarıyla ilgili bir konu olmadığını anlamamız gerekiyor. Zaten resmi düzeyde yapılan açıklamaların öz olarak anlamı bundan başka bir şey değildir.”

Bu haber toplam 4918 defa okunmuştur
Etiketler :
İlgili Haberler