BU HESAP SENİN ZEKİ ÇOCUK
Ülkeyi yöneten ekibin başında CTP var. Ve ne sözler vererek oraya gelindiği de aşikar: Kendi kendini yöneten, üreten, onurlu, çalışkan ve bağımlılıklarını azaltan bir düzen yaratmak... Bunu yerli politikalarla yapmak, kendimize güvenle işimizi yapıp derdimizi anlatmak... Federal Kıbrıs’ı oluşturmayı beklemeden ama bu hedeften de bir milim sapmadan yol almak... Hazırlanmak, normalleşmeler sağlamak, Kıbrıslıtürklerin standartlarını yükseltmek, AB normlarına uyumunu artırmak...
Başbakan ve CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman öncülüğünde kurulan hükümet tüm zorluklara, tüm eli kolu bağlanmışlıklara rağmen ortaya üstün bir çaba koyuyor. Hele de üç beş ay önce UBP yönetiminde yaşananları hatırlayınca hükümetin yaptıklarını küçümsemeye kalkanları vicdanlarıyla baş başa bırakmak gerekiyor. Karşımızda ciddi ve çaba içinde olan insanlar var. Ve geminin kaptanı CTP. Artık daha fazla umut kaybetmek istemiyoruz. Bizim umuda, yeniliğe, çalışmaya, kendimizi ortaya koymaya ve çarkları döndürmeye ihtiyacımız var. El etek öpmeden!
Biliyorsunuz ülke gündemi Akdeniz iklimi gibi değil, çetin geçiyor. Birileri, ‘nasıl olur da başarabilirim, nasıl yaparım da bu sefer farklı olur, işe yarar, bu halk düze çıkar’ diye kafa yorup uyku uyumazken, birileri akşam çöktü mü tenha köşelerde buluşup, plan programlar yapıp, statükodan daha doğrusu Türkiye’den aferin almak için planlar yapıyor. Söylenen de hep aynı: Acı reçete-reformları uygulayın! Hükümete kanca atmaları hep bu yüzden. “Ben de buradayım, ben başbakan olsam yaparım, beni başbakan yapın” diye çırpındıklarını gördükçe mideniz bulansa da koşullar bu.
Biliyorsunuz, sömürgeci tarih boyu bitirim sevdi. Ağzı laf yapsın, azcık zeki olsun, yaman olsun, azıcık sömürgeciyi övsün, halkını aşağılasın, çuvaldızla işi olmasın, iğneyle kuyu kazsın, iki de tumturaklı laf etsin yeter. Ondan iyisi yok. Yıldızlı aferini alır hemen. Cumhurbaşkanı olur, başbakan olur, bakan olur. Olur da göreve böyle gelenler nerede harcanacaklarını da asla bilemez. Tarih örneklerle dolu.
Kendini önemli sanan bir ajan bozuntusunun düştüğü aşağılık duruma, Türkiyeli kurmay albayın telefonunu hoparlöre alarak yaptığı konuşmada şahit olmuştum. “Postalımın içinden çık!” demişti ona. Karşıdaki ses ise hazır ola geçmiş şunu söylüyordu: “Ama efendim, ama efendim...” Ve suratına kapanan telefon... Ben bile utanmıştım düştüğü durumdan, birkaç saniye bakamamıştım albayın yüzüne. Buna gerek olmadığını söylemiştim.
Şimdi de türedi bu tipler. Hatta, “çalışır yaparız” diyenlerle, “çare Federal Kıbrıs” diyenler güya karşı karşıyaymış gibi bir manzara çiziliyor şimdilerde. CTP içinde bölünme varmış gibi propaganda yapılıyor. Amaç? Hiçbir şey yolunda gitmiyor sansınlar, ortalığı puslandıralım ki söz-eylem kaybolsun. Ve ne yazık ki tüm bu kampanya eski bir milletvekilinin son günlerdeki ‘çabaları’ üzerinden yürütülüyor.
Peki böyle bir zamanda, hükümet belini doğrultmaya çalışırken, daha iyisi için yardıma açık olduğunu defalarca söylemişken, bu cephe yaratma, ortalık karıştırma niye?
Kıssadan hisse bizim küçük dünyalı insanımız bunların peşinde koşarken dünya şu sıralar liberal ekonomik modelin son kırk yılda yarattığı tahribatı, içinden çıkılamayan kapitalizmin çöküşünü, kemer sıkma politikalarının hiçbir halta yaramadığını ve bu durumdan nasıl çıkılacağını konuşuyor. Hal böyle iken sömürgeci politikaları uygulamak için can atmak niye? Yoksa herkesten daha iyisini sen mi biliyorsun? Hükümet düşer de sen başbakan olursan bu hesap senin zeki çocuk biliyorsun!