Bu KKTC’yi Kime Nasıl Tanıtacaksınız?!
Kıbrıs sorununa Rauf Denktaş’tan miras iki devletli çözümü ısıtıp ilgili taraflara servis yapmaya çalışan Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC Hükümeti ve TC’nin AKP Hükümeti KKTC’yi dış dünyada tanıtacaklarını söyleyip durdular. Hatta bir ara Azerbaycan tanıyacaktı, Pakistan tanıyacak diye masallarla kendi kendilerine avundular… Çok da iddialı konuştular, KKTC’yi mutlaka tanıtacaklarına dair…
KKTC’yi sadece Türkiye tanıyor gibi, o da arka bahçesi olarak kullanacak kadar… Yoksa, futbol konusundaki klasik örnek tekrarlanacak olursa, hiçbir Türkiye takımı herhangi bir KKTC takımı ile futbol maçı yapamaz… KKTC’yi dünyaya tanıtacağını söyleyenlerin tanıtmak için bir gayreti de var mı, girişimler yapıyorlar mı, birilerinin karşısına oturup KKTC’yi tanımalarını istiyorlar mı? Hayır! Buna cesaret dahi edemediklerini söylemek abartı olmayacak. Ama tutun ki cesaret ettiler ve KKTC’yi tanıtmak için herhangi bir ülkenin hükümetinin karşısına geçtiler. KKTC’yi nasıl tanıtacaklar, hangi KKTC’yi tanıtacaklar?! Muhataplar aptal mı; böyle bir gündem ile görüşme randevusu alındığında kendi araştırmalarını yapıp, notlarını alıp, soracakları sorularla ilgili ön hazırlık yapmazlar mı?!
Muhataplar sorarsa, “KKTC Türkiye’nin arka bahçesi imiş, Türk mafyası cirit atıyormuş, kara para aklanıyor, uyuşturucu-kadın-organ ticareti yoğunluğu varmış; doğru mu?” KKTC’yi tanıtacak olanların cevabı elbette ret ve inkara dayalı “Hayır” olacak ama muhatap önündeki notları güvenmediği bir kaynaktan almış olsa, sorduğu soruları sormazdı ki! Kalkıp kaçabilir KKTC’yi tanıtacak olan misyoner ekip ve giderken de muhataplarına “Rumların etkisindesiniz” diyebilir. Aynı ekip bu cevabı gelip de KKTC’de Kıbrıslı Türklerin gözünün içine baka baka söyleyebilir mi? Söylese Kıbrıslı Türklerden alacağı cevabın “Bana da mı lo lo lo?!” olacağını gayet iyi bilir.
Tutun ki, tanıtmak için seçilen muhatap bu soruyu değil de “Sizde Cumhurbaşkanını kim seçer?” sorusunu sordu… KKTC’li seçmenin özgür iradesi ile seçtiğini söyleseler, muhatap bu soruyu cehaletten mi sordu ki inansın… Muhatap “Geç bunları” dese ve “Hükümetiniz ne alemde?!” diye yeni bir soru sorsa, “Alemsin valla” mı diyecek KKTC’yi tanıtma misyonerleri?! Yoksa durup anlatacaklar mı, bir azınlık hükümeti kuruldu ama önce küçük ortağının gerilimli kurultayı sonunda partinin bölündüğünü, sonra da büyük ortağın Türkiye icazetli kurultayının aylardır beklemede olduğunu, şimdilerde de yapılacak diye ortalığın toz dumana boğulduğunu, hükümetin istifa ettiğini ama ayrılıp gitmeye niyetli olmayıp, işgalci bir hükümet olduğunu?!
Üstüne üstlük muhatap sorsa Cumhurbaşkanı Tatar hangi önemli nedenlerle sık sık Türkiye’ye gidiyor diye, anlatacak ne var?! Ülke siyasi yangın yeri iken, sırf hükümet kurma görevini vermeyi UBP kurultayı sonuna kadar uzatsın ve UBP’nin başkanına versin diye nerdeyse berber dükkanı açılışı için Türkiye’ye gidecek olan Tatar’ın Cumhurbaşkanı olduğu KKTC’yi tanıtmaya ayırdığı zaman ne?! Sormaz mı muhatap, “KKTC’yi tanıyalım ama devlet mi KKTC, sizde devlet böyle mi olur, böyle mi yönetilir?!” diye; sormaz mı “Başka ülkenin başkanı yasalarınız değiştirmenizi ve eğitimde laikliği boş vermenizi istediğinde sizin Cumhurbaşkanı ve Başbakan kabul etmiş mi?” diye… Demez mi muhatap “KKTC’nin nüfus artış oranı doğum oranının çok üstünde” ve sormaz mı “Yurttaşlığı veriyor musunuz, yoksa oy ve/veya para karşılığı satıyor musunuz?” diye… Muhataba dünya kadar sözler söylenebilir; yalanı söyleyen muhatap değildir ama… Ve bunun akabinde KKTC’yi tanımaları istenecek?!
KKTC’nin neyini nasıl tanıtacaklar?! Doğasını, tarihi kültürel miras varlıklarını anlatmak isteyebilirler örneğin… Demez mi muhatap “Karpaz’da askeri üs için tahsis ettiğiniz arazi doğa katliamı değil mi?” Demez mi muhatap “Denize sıfır işgalci kumarhane otelleri neyin nesi?!” Sormaz mı muhatap Kutlu Adalı cinayetinin odağında olan St Barnabas Kilisesi ve el yazması İncil kaçakçılığını?! Denilebilir ki “KKTC üniversiteler ülkesidir”, sormaz mı muhatap “Kayıtlı öğrencilerin öğrencilik ve kaçak işçilik yapma oranları nedir?!” diye… Ve eklemez mi apartmanlardan oluşan uyduruk üniversitelerin üniversite diye takdiminin kandırmacasına kanmayacağını…
Muhatabın KKTC ile ilgili tüm soru ve yorumlarına karşı misyoner ekip elbette kendilerince cevap verecektir; o cevaplarına KKTC yurttaşı inanmadıktan sonra yabancıların inanmasını beklemek saflık olur… İtiraf etsin bu KKTC’yi tanıtma misyonerleri, “Bu KKTC devlete benzemiyor ki tanıtılabilsin, tanınabilsin”… Meclisi toplanamaz, azınlıkta olan hükümet işgalci, en büyük partisinin başkanını Türkiye’nin İslamist partisi AKP hükümeti belirliyor, KKTC’nin Cumhurbaşkanının da onlar seçiyor, başbakan da piyango şanslısı… İşgalci hükümetin partileri birbiri ile kavgalı, bakanları birbirini polise şikayet edip soruşturma istiyor… Aynı partili iki bakan meclis oturumunda birbirini yalanlıyor… Bütçe dönemi geldi, haber yok; olsa kaç yazara meclis toplanamadıktan sonra… Ve KKTC bir devlettir?! Onu devlet olarak yapılandırmayanlar onu dünyaya tanıtacak iddiasında olanlardır da… Tüm siyasi garipliklerle yoğrulan bir ada yarısı… Kendi kendini kandırmayı marifet sayıp, herkesin de kendine kanacağını sanan KKTC’yi dünyaya tanıtma misyonerleri…
KKTC devlet olmak üzere mecliste kuruldu, kuran siyasi ekibin elinde bir türlü kurulamadı gitti… Kuzey Kıbrıs insanıyla dalga geçmeye çalıştıkları bir yana dünya ile dalga geçmeye de girişiyorlar ya, siyasi cehalet ve kendileri dışındaki herkesi aptal yerine koymak ancak bu kadar olur…