“Bu kriz AŞILACAK”
“İnancımızı asla ve katiyen yitirmememiz lazım. Geçmişte de krizler yaşandı. S-300 krizinin nasıl yaşandığını, nasıl aştığımızı ve yakınlaşmalar ürettiğimizi unutmayalım”
Dışişleri Bakanı Özdil Nami, görüşmelerde yaşanan “suni” krizin aşılacağını ve kapsamlı çözüme doğru olan yolculuğun mutlaka devam edeceğini söyledi
Ödül Aşık Ülker
Dışişleri Bakanı Özdil Nami, görüşmelerde yaşanan krizi “geçici ve suni” olarak nitelendirdi, “Bu kriz de aşılacak ve kapsamlı çözüme doğru olan yolculuk mutlaka devam edecek” dedi.
Krizin “Türkiye oraya gemi göndermekten vazgeçsin veya gönderdiği gemileri çabuıcak çeksin ve o sayede müzakere masası tekrar kurulsun” yaklaşımıyla aşılamayacağının savunan Nami, “Eğer bu krizin aşılması isteniyorsa ya her iki tarafın da o bölgede araştırma yapmasına saygı duyulacak ya da herkes faaliyetlerini durduracak. Başka bir alternatifi yok” dedi.
Nami, Rum lider Anastasiadis’in geçmiş yakınlaşmaları kabul etmemesinin müzakere masasında ilerlemeyi engelleyen çok daha ciddi bir kriz olduğunu söyleyerek, bu konuda BM’ye görev düştüğünü vurguladı.
Dışişleri Bakanı Nami ayrıca, bölgede iddia edildiği gibi sismik araştırma ya da askeri gemi olmadığını da söyledi.
• Soru: Son gelişmelerden başlayalım, bu noktaya nasıl gelindi, görüşmelerin durma noktasına...? Son yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Nami: Aslında görüşmeler durmadı. Görüşmelerin durması dediğimizde sanki iki tarafın tavırları yüzünden olmuş gibi anlaşılır, böyle birşey yok. Görüşmeleri Rum lider terk etti ve bu kararını da Rum Ulusal Konseyi destekledi. Daha önce yaptığım açıklamalarda da ifade ettiğim gibi büyük emekler sarfedilerek, çok önemli bir ortak açıklama metninin altına imza atıldıktan sonra Rum liderin masayı müzakere masasında olmayan bir konuyu gerekçe göstererek terk etmesi asla kabul edilebilir bir yaklaşım değil.
“Rum tarafı, Türk tarafının da benzer bir adımı atacağını biliyordu”
• Soru: İlk önce Rum tarafı görüşmelerden çekildi diye anlaşıldı ancak sonrasında yapılan açıklamalar ara verme şeklinde oldu...
• Nami: Rum tarafı bu konuda akıl karıştırmaya çalışıyor. Bunu bilinçli olarak yapıyorlar. BM’ye sadece bu hafta yapılacak toplantıya katılmayacaklarını bildirmelerine rağmen Ulusal Konsey sonrasında yaptıkları açıklamada daha ucu açık ifadeler kullandılar. Üzerlerine baskılar yoğunlaştıkça “biz müzakere masasından kalkmadık, sadece ara verdik” diye bir söyleme geçmeye başladıklarını görüyoruz. Ama neticede bu müzakere masasını terk ettikleri gerçeğini değiştirmez. Onun için biz çok süratli bir şekilde bu tavırlarından vazgeçmelerini ve müzakere masasına geri dönmelerini, geçmiş yakınlaşmalara saygı duymalarını, ortak açıklamaya sadık bir şekilde açıkta kalan konulara odaklanmalarını ve iyi yapılandırılmış, hedefi olan, disiplinli bir süreçle bu konuyu artık bizimle bitirdiklerini görmek istiyoruz.
Rum lider görüşmeleri hep yavaşlattı, müzakereler başlamadan Maraş’ın iadesi, Türk askerinin çekilmesi, Türkiye’nin bütün limanlarını Rum tarafına açması gibi bir dizi ön koşul ortaya oydu. Hükümete geldiğimizde karşımızda böyle bir tablo bulduk ve bizim de girişimlerimizle bu önkoşulları bir bir bertaraf ettik. En sonra tek vatandaşlık, tek egemenlik, tek uluslararsı kimlik önkoşullarını ortaya koydu. Neticede 5 aylık çalışmayla ortak açıklama metni çıktı. Bu da dengeli bir metin olduğu için iki tarafça kabul edildi. Ama onun hemen ardından geçmiş yakınlaşmalara saygı duyulacağı ifade edilmişken, geçmiş yakınlaşmaların kendisini bağlamadığını ilk günden söyleyerek ilk toplantıya darbeyi vurdu. Görüşme sıklığı konusunda sıkıntı çıkardı. Bunları unutmamakta fayda var. Dolayısıyla bugün müzakere masasını terk etme manevrası geçmişteki tavırlarıyla örtüşen bir adımdır.
Gerekçe gösterdiği konu ise gerçekten son derece manidar, orada bir bölge var, o bölgenin adanın güneyinde ve adanın tüm doğal kaynaklarında olduğu gibi o bölgedeki doğal kaynaklarda da her iki toplumun hakları var. Yani Rum tarafı bu adımı atacağında Türk tarafının da benzer bir adımı atacağını biliyordu, bunu bile bile yaptı.
“Türk gemisi yok”
• Soru: Rum tarafı askeri geminin orada olmasına tepki verdiğini söylüyor. Taciz edildiği de söyleniyor. Esas kopma noktası o gibi görünüyor...
• Nami: Şunu bilelim, bugün itibarıyla orada ne sismik araştırma gemisi, ne de askeri bir gemi var. Bugün itibarıyla bizim gemilerimiz o bölgeye varmış değiller. Rum tarafı BM Genel Sekreteri’ne yazdığı mektupta askeri gemilerden bahsetmiyor bile. Taciz gibi birşey de yok. Rumların itirazı Türk tarafının Rumlardan izin almadan bu Münhasır Ekonomik Bölgede araştırma yapacağını ilan etmiş olmasıdır. Yani egemenlikle ilgili bir tartışmadır açtıkları .Bu tavır, “Burada yapılacak her türlü faaliyet ancak ben izin verirsem olur çünkü Kıbrıs’ın tek hakimi benim” anlayışının bir uzantısıdır.
-------------------------------------------------------------
“Türkiye’nin bize rağmen yaptığı bir adım yok”
• Soru: Sizin “suni” dediğiniz krizle ilgili BM’nin Türkiye ile temasları olduğunu Eide açıkladı. Sizin bu krizin aşılması yönünde Türkiye ile temasınız veya talebiniz oldu mu?
• Nami: Türkiye bizim talebimiz üzerine bizim hak ve çıkarlarımızı korumak için, bizimle yaptığı anlaşmalar temelinde hareket ediyor. Burada sıkıntı Rum tarafının tek yanlı attığı adımlardır. Biz Türk tarafı olarak bugüne kadar attığımız bütün adımları Türkiye ile uyumlu bir şekilde müştereken atıyoruz. Barbaros gemisinin 9. parsele gönderileceğiyle ilgili ilk açıklamayı KKTC Dışişleri Bakanı olarak ben yaptım. Burada önemli olan Rum tarafının hidrokarbın konusunda tek yanlı adımlarından vazgeçip, geçmeyeceğidir. Onlar adım attığı sürece biz de adım atacağız, bunu herkes bilecek. Yani bu kriz “Türkiye oraya gemi göndermekten vazgeçsin veya gönderdiği gemileri çabuıcak çeksin ve o sayede müzakere masası tekrar kurulsun” yaklaşımıyla kesinlikle aşılamaz. Eğer bu krizin aşılması isteniyorsa ya her iki tarafın da o bölgede araştırma yapmasına saygı duyulacak ya da herkes faaliyetlerini durduracak. Başka bir alternatifi yok.
---------------------------------------------------
“Uluslararası camianın durumu vahim”
• Soru: Uluslararası camianın krizde Rum tarafına destek verdiğini görüyoruz. Açıklamalarda Türkiye’ye çağrılar yapılıyor. Uluslararası camianın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Nami: Uluslararası camianın durumu gerçekten vahim. Maalesef dünyadaki krizlere de baktığımızda uluslararası camianın kriz yönetmekle ilgili ne kadar yetersiz bir durumda olduğunu görüyorsunuz. Kıbrıs konusunda kesinlikle adilane bir yaklaşımda değiller. Bunu çok üzülerek söylüyorum. New York temaslarımızda da bunu gördük. Kıbrıslı Türkler’in davasına %100 hak veren ülkelerin bile, örneğin Türkiye ile olan fikir ayrılıklarından dolayı bizim hak ve çıkarlarımızı tamamen göz ardı eden ve sırf Türkiye’yi kızdıracağını bildikleri için Rum tarfının sırtını sıvazlayan bir tavır içerisine hemen nasıl girdiklerini görüyoruz. Burada aslında Rum tarafı çok büyük bir yanılgı içinde, bunu hep yapıyorlar. Bu tip geçici konjonktürlerde, Türkiye ile fikir ayrılığı olan ülkelerle ittifaklar kurarak Türk tarafının aleyhine gelişmeler elde edebileceklerini, bizi istemediğimiz tavizleri vermeye zorlayabileceklerini düşünüyorlar. Halbuki geçmişe baktığınızda nihai tahlilde bu tip bilek güreşlerinin galibi hep Türkiye oluyor. Çünkü tüm dünyanın bu bölgede Türkiye’ye ihtiyacı var. İstikrarlı, güçlü bir Türkiye ile çalışma ihtiyaçları var. Kısa dönemli gerginlikler oluyor hatta bazı kopmalar oluyor ama çark dönüyor ve dengeler tekrar kendini buluyor. Olan Kıbrıslılara oluyor, Türk ve Rum, aramızdaki ilişkiler gerginleşiyor, zedeleniyor, dostluk ilişkileri duyguları yerine şüphe ve güvensizlik tohumları atılmış oluyor ve uzlaşı için atılması gereken adımlar daha da zorlaşıyor.
“İnancımızı asla yitirmememiz lazım”
• Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
• Nami: Benim Özdil Nami olarak Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara olarak vereceğim mesaj şu, kapsamlı çözüm istediğinizi biliyoruz. Bunun karşılıklı hak ve çıkarlara saygılı bir şekilde oluşması için elimizden gelen çabayı sarfediyoruz. Bunun olabilmesi için herkesin sürece destek vermesi gerekiyor. Bu hedeften uzaklaşanlara gereken siyasi mesajın, bu hedefe ulaşmak için çalışanlara da destek mesajlarının verilmesi gerekiyor. İnancımızı asla ve katiyen yitirmememiz lazım. Geçmişte de krizler yaşandı. S-300 krizinin nasıl yaşandığını unutmayalım. Onları nasıl aştığımızı, o krizlerden sonra nasıl yakınlaşmalar elde ettiğimizi, ne gibi ortak açıklamalar ürettiğimizi kimse unutmasın. Bu kriz de aşılacak, herkes bize güvensin, kapsamlı çözüme doğru olan yolculuğumuza mutlaka devam ededeceğiz. Belki gönlümüzde yatandan biraz daha uzun vakit alacak ama o hedefe mutlaka ulaşacağız.
----------------------------------------------------------
“Birinci görev BM’ye düşüyor”
• Soru: Masada “yakınlaşmaların kabul edilmemesi” krizi var dediniz. Bu kriz nasıl aşılacak?
• Nami: Burada elbette birinci görev BM’ye düşüyor. Onların gözetiminde yapılan müzakerlerde bu yakınlaşma kağıtları ortaya çıktı. Annan Planı’na “hayır” dediklerinde Rumların sundukları en büyük gerekçe “bu bize dışarıdan gelen bir plandı, Amerikalılar’ın bir komplosuydu, bize empoze edildi” gibi sahte söylevlerdi. Bu kez bu kozu da ellerinden almak için Kıbrıslıların sahiplendiği, Kıbrıslıların yürüttüğü bir süreç kurgulandı. Bunları hep biz yarattık, BM’nin gözetimi altında, tüm dünyanın desteklediği bir süreçte. Yeni bir lider geldiğinde bunu elinin tersi ile itmesine BM göz yumarsa, BM’nin süreçteki rolü de bizim tarafımızdan sorgulanmaya başlayacak. Bizde bir lider değişikliği olduğunda, BM Genel Sekreteri yeni lideri aradı, “geçmiş yakınlaşmalara saygı duyduğunuzu bana yazılı olarak iletin” dedi ve iletildi. Aynı muamele Rum lidere neden yapılmıyor? Onun için burada bu sorunun cevabını esas vermesi gereken BM’dir. Sonra Amerika, İngiltere gibi ülkelerdir.
“Serin kanlılığımızı devam ettireceğiz”
• Soru: Türk tarafı bundan sonra nasıl bir tutum sergileyecek?
• Nami: Biz serin kanlılığımızı devam ettireceğiz. Müzakere masasından asla ve katiyetle kaçmayacağız. Bütün dünyayı doğru yola gelmeye davet edeceğiz. Ulaşabildiğimiz her yere sesimizi ulaştıracağız.
---------------------------------------------------------------
‘Özersay’ın adaylığı yadırganmamalı’
• Soru: Erken başlayan bir Cumhurbaşkanlığı Seçimi heyecanı, telaşı var. Kudret Özersay da müzakereciyken aday olacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı bu kriz ortamında Özersay’ı görevden aldı. Bunları nasıl yorumlarsınız?
• Nami: Bu konuda detaylı değerlendirme daha önce yaptım, etik bulmadığımı söyledim. Bazı kararlar alındı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kararını da bu sürecin doğal bir uzantısı olarak görüyorum. Bir yarışa girileceği açıklandı, birikimli insanların bu yarışlara girmesi bence demokrasi açısından bir artıdır. Bu siyasi cesaret isteyen bir karardır, genç ve birikimli arkadaşlarımızın bu cesareti kendilerinde görüp de aday olması yadırganmamalıdır. Adaylık açıklaması yapan herkese hayırlı uğurlu olsun.
• Soru: Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun olası adaylığı için ne söyleyebilirsiniz?
• Nami: Her siyasi şahsiyetin hakkıdır. Cumhurbaşkanı da tabi ki bu yarışın içerisinde iddialı isimlerden biridir. Hiç kimseyi şaşırtmayacak, bilakis beklenen bir gelişme olur. Aday olmaması şaşırtır. Elbette resmi açıklamasını bekleyeceğiz. Kendisi daha önce Kasım ayını bekleyeceğini ifade etmiştir ama bu olaylardan sonra o kadar bekler mi, emin değilim. Kendi kararıdır, daha fazla yorum yapmak da bize düşmez.