Bu Memleket Bizim Değil, Biz Yönetemeyiz
Nereden nereye…
***
Az mı yürüdük kızgın asfaltta, o sloganı atarak…
“Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz” diye…
Şimdi ne yol var yürüdüğümüz, ne de slogan var attığımız…
Bu hale geldik işte…
Gerçekten de nereden nereye…
***
Her köye bir ‘deli’ lazım olur ya…
Ben de o misal…
Söylüyorum işte, duymak istemediklerimizi…
***
Kaybettik biz o iddiamızı…
Vazgeçtik bu memleketi bizim yapmaktan…
Ve kendimiz yönetmekten…
Beyaz bayrak dalgalanıyor semada…
Düzen bizi kendisine benzetmiş.
‘Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeylerimiz olduğu’ndan olmalı, yıkamadık statükoyu…
Ya da o bizi yıktı…
Benzedik.
Benzeştik.
Farksızlaştık.
Silikleştik.
Ve umut olmaktan uzaklaştık.
***
‘Rüzgara karşı yürümek’ti şiarımız…
İnançları uğruna, tek başına kalsa da mücadeleden yılmamak vardı bu hamurda…
İnsanlık için… Emek için… Sosyal adalet için… Demokrasi için… Hukukun üstünlüğü için… Barış için…
Bunlar için rüzgar, fırtına, hortum vız gelir tırıs giderdi.
Hani şimdi?
Nerede o ruh?
Gören varsa çağırsın!
***
Giderek elimizden kayıyor her şey…
Yalnız ben miyim bunu hisseden yoksa?
Size de öyle gelmiyor mu sahiden?
“Bu memleket bizim” diyebiliyor musunuz hala?
Ve “Biz yöneteceğiz”…
Her alandan çekildiğimizi, iddiamızdan vazgeçtiğimizi mi algılıyorsunuz yoksa siz de?
‘Su’ mu dediniz?
Yok, biz yönetemeyiz.
Öyle diyorlar sürekli…
Ne suyu, ne memleketi…
Nereden nereye…
***
Sizi bilmem ama, ben bu ‘kafa’yla aynı yolu yürümem.
Bildiğim yolda yalnız da kalsam yürürüm, daha iyi…
Hem “Bu memleket bizim” bence, hala…